İran-İsrail çatışması üzerine

Abone Ol

İran ve İsrail arasında var olan gerginlik, İsrail’in bir gece yarısı İran’ı vurması ve üst düzey çok sayıda komutanı öldürmesiyle karşılıklı saldırıların olduğu bir çatışmaya dönüştü. Öncelikle şunu ifade edelim ki İran’dan gelen görüntüler ve bilgiler İran'ın içerisinde ciddi bir ihanet şebekesinin var olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. İsrail istihbarat teşkilatı Mossad’ın İran içerisinde çok sayıda devlet görevlisi de dâhil olmak üzere birçok kişiyi satın aldığı ve İsrail’in çıkarlarına hizmet edecek şekilde kullandığına dair iddialar her geçen gün güçlenmektedir. İsrail'in İran ordusunun en üst düzey komutanlarının yerini nokta olarak tespit etmiş olması bu iddiaları destekler niteliktedir. İsrail'in İran’ı vurmasından sonra İran son 72 saattir füzelerle ve kamikaze dronlarla İsrail’i hedef almakta ve çok sayıda İsrail hedefine zarar verecek etkili operasyonlar yapmaktadır. Bu operasyonlar neticesinde ortaya hepimizin gönlüne su serpecek sahneler çıkmıştır. İki ülke arasında bu çatışmalar yaşanırken, ne zaman İran -İsrail gerginliği yaşansa Türkiye’de ortaya çıkan ve İran düşmanlığı yapan kitle yine ortaya çıkarak insanların zihinlerini karıştırmak ve İsrail karşısında İran’ın desteklenmesine engel olmak amacıyla kara propagandaya başlamıştır. Yapılan kara propagandanın sonucunda oluşan kafa karışıklığı nedeniyle birçok kişiden bu konuda sorular gelmektedir. Bu sorulara kısa bir cevap vermek adına bu yazıda ele alacağımız temel mesele;  İran-İsrail çatışmasının planlı ve danışıklı bir dövüş olduğu, çatışmaların planlı bir şekilde tam da bu zamana denk getirilerek İsrail aleyhinde oluşan küresel tepkinin ve küresel yardım konvoyu gündeminin soğumasının sağlandığı vb. şeklindeki iddialardır.

Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki; İsrail mutlak kötülüktür ve kim İsrail’e zarar verecek bir eylem içerisinde olursa ona destek olmak bizim inancımızın gereğidir. İran yaptığı siyasi yanlışlara rağmen Müslüman bir ülkedir ve İsrail’e karşı verilen bir savaşta bir Müslüman ülkeden taraf olmak da yine inancımızın gereğidir. İran İsrail çatışmasında içimizdeki birtakım odakların sürekli olarak gündeme getirdiği danışıklı dövüş meselesine gelince; öncelikle şunu ifade etmek lazım ki İran’ın önemli bir devlet geleneği olan bir ülke olarak bir gecede çok sayıda üst düzey komutanının öldürüldüğü danışıklı bir savaşı verdiğine inanmak akılla ve mantıkla bağdaşacak bir şey değildir. İkincisi İsrail’in özellikle 1967 Arap-İsrail savaşı sonrasında bütün dünyaya kabul ettirmeye çalıştığı yenilmez İsrail algısı bağlamında bugün İsrail şehirlerinde yaşanan yıkım ve tahribat görüntüleri hiçbir şekilde kabul edilebilecek bir sonuç değildir. Bugün yaşanan bu görüntüler son bir yılda %26 oranında arttığı söylenen İsrail’den göçün bundan sonra çok daha hızlı bir şekilde artmasına neden olacaktır ki bu durum İsrail açısından temel yerleşim politikalarının yerle bir olması anlamına gelir. Dolayısıyla sahada yaşanan sonuçlar bu çatışmanın danışıklı dövüş olduğu iddiasının tamamen akıldan, mantıktan, bilgiden yoksun olduğunu ortaya koyar niteliktedir. Bununla birlikte dün bir gazetenin yazarı tarafından İran-İsrail çatışmasının İsrail’e yönelik küresel çapta oluşan tepkiyi zayıflatmak ve vicdan konvoyu başta olmak üzere Gazze ablukasını kırmaya yönelik girişimleri gündemden düşürmek üzere planlı olarak gerçekleştiği iddiası ortaya atılmıştır. Saldırıların İsrail tarafından başlatıldığı, saldırılar neticesinde İran’ın çok sayıda üst düzey komutanlarını kaybettiği, İsrail’in de yukarıda ifade ettiğimiz kayıpları yaşadığı göz önüne alındığında iki tarafında böyle bir amaç için bu kadar geniş çaplı bir çatışmayı kabul etmesi akla uygun değildir. Ayrıca çatışmayı İsrail’in başlattığı göz önüne alındığında küresel çapta İsrail’e karşı oluşan tepkiyi azaltmadığı gibi daha da artırdığı, Gazze ablukasını kırmaya yönelik girişimleri ise güçlendirici etkisinin olacağı açıktır.

Çok temel bir mantıkla değerlendirirsek yaklaşık iki yıldır ağır soykırım ve insanlık dramı ile karşı karşıya olan Gazzeliler bir meselede seviyorsa bizim tarafımız onların sevindiği olayı desteklemektir. İran'dan atılan füzelerin Gazze’de nasıl sevinçle karşılandığını gösteren onlarca video mevcuttur. Diğer yandan merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca’mızın ifade ettiği gerçeği bugün artık herkes kabul etmektedir İran’dan sonraki hedef Türkiye’dir.  Bu nedenle bizim yukarıda ifade edilen akıl, mantık, insaf ve İslami anlayışla bağdaşmayacak iddiaları bir kenara bırakarak hem bireysel olarak hem de devlet olarak İran’la birlikte olmamız gerekir. Pakistan Savunma Bakanı Khawaja Muhammed Asıf konuya ilişkin “Müslüman ülkeler şimdi birleşmezse, her biri aynı kaderi paylaşacak. Bu nedenle biz İran’ın yanındayız” şeklinde bir açıklama yaptı. Bu açıklama tarihi bir gerçeği ifade etmektedir. Aynı zamanda Pakistan senatosu İran’ı destekleyen bir kararı oy birliği ile onayladı Hem açıklama hem de alınan bu karar Türkiye ve diğer İslam ülkeleri için örnek olacak niteliktedir. Kabul etsek de etmesek de Gazze nasıl bizim için ileri karakol niteliğinde ise, Gazze düşerse Adana, Gaziantep… düşer diyorsak, İran da aynı şekilde sıra bize gelmeden önceki son adımdır. İran’ın düşmemesini temenni etmek en asgari olarak vatan sevgisinin gereğidir. İran’ın bugün ve geçmişte yaptığı yanlışların muhasebesinin yapılması İslam coğrafyasında yanan ateşin söndürülmesi ve Türkiye’yi bekleyen tehlikelerin savuşturulmasından sonraki meseledir