İpler kimin elinde?

Abone Ol

Hükümet, Yüksek Askeri Şura Kararları ile ordudan ilişiği kesilen TSK mensupları için belli bir iyileştirme, mağduriyetlerini giderme yoluna gitti.

Ama TSKdan YAŞ Kararları dışında, resen emekli edilen çok sayıda subay var. Bu subayların mağduriyeti henüz giderilmiş değil.

Bu köşede, çok sayıda yazı yazdım, konuyu sıcak tutmaya çaba gösterdim.

Son olarak Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın konuyla ilgilendiğini, bu mağduriyeti de gidermek için bir çalışması olduğu duyumunu aktardım.

Resen emekli asker olduğunu tahmin ettiğim Basri Yavaştan geçenlerde bir mesaj aldım. Diyor ki;

"En son müjde olarak verdiğiniz haberden sonra birçok arkadaşımızın psikolojisi bozuldu, üstelik yasadan da çıt yok hâlâ! Duyumlarla binlerce insanı ümitlendirip hayatlarını daha da zorlaştırdığınızın farkında mısınız Biz mağdur askerler için yakında çıkacak dediğiniz iade-i itibar yasasına ne oldu Takipten vaz mı geçtiniz "

Sondan başlayayım;

*Hayır, asla takipten vazgeçmedim. Bu konudaki en küçük bilgi kırıntısının dahi ne kadar önemli olduğunu biliyor ve o hassasiyetle hareket ediyorum. Aldığım duyumları -üstelik de bir mağduriyetin giderilmesine yönelik- burada yazmam kadar normal bir şey de düşünülemez.

*İlgili düzenleme yapılmadığı için birçok arkadaşınızın psikolojisinin bozulduğu doğrudur. Keşke hemen düzelse... Ama bir örnek vermek istiyorum; biliyor musunuz, bu ülke hâlâ bir internet yasasını çıkaramadı!

Çok önemli olmasına rağmen, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç söz vermesine karşılık, üstüne üstlük yasa taslağı ve tasarısı hazırlanmışken hükümet yıllardır internet yasasını çıkar(a)madı. Bu alanda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları görüşmedik Bakan bırakmadı. TBMM Başkanı ile görüşüldü. Ama bir sonuç var mı Yok.

*Bu süreçte maalesef herkesin morali bozuluyor ama ipler kimin elindeyse insaf ve vicdan da onların elinde. Bu alanda çaba göstermekten ve sürekli hatırlatmaktan başka çare de gözükmüyor.

Şaşırdım-Şaşırmadım!

TRT İstanbul Radyosu tarihi bir binaya sahip. Şimdilerde bu tarihi yapıyı TRTnin elinden alıp Birleşmiş Milletlere vermek istiyorlar. Aslında adamlar, "Biz bu projeden vazgeçtik. Başka bina da olur" demişler ama resmi makamlardan çıt çıkmıyor. Şaşırdım.

Eskişehirspor - Fenerbahçe maçında Caner Erkine çıkardığı kırmızı kart ile bu hafta gündemden hiç düşmeyen Fırat Aydınusun evine kadar giderek kapısını çalan bir TV kanalının baskın gibi yöntemi biraz tuhaf değil mi Bu biraz haberciliğin dışına taşan bir tarz değil mi Haberi izleyince şaşırdım.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan araştırma sonucunda, "birden fazla partiye üye oldukları" gerekçesiyle üyeliği düşürülen CHPlilerden, Edirne Merkez İlçe Başkan Yardımcısı Şenol Geçmiş, "Ben hiçbir zaman AK Partiye üye olmadım. Bilgim dışında beni AKPye üye yapanları kınıyorum" dedi. Şaşırdım.

Tam konuşma zamanı olmasına rağmen epeydir TVlerde pek gözükmeyen Suriye kökenli gazeteci-yazar Hüsnü Mahalli, bir yazısının Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya tarafından sansürlendiğini açıkladı. Küçükkaya, muhabirlikten gelen bir gazeteci. Doğrusu şaşırdım.

Savunmasız bebekleri, çocukları, kadınları, sivilleri katleden terörist devlet İsrail Başbakanı Netanyahu, güldüren bir atakla ateşkes çağrısında bulundu. Sanki saldırgan Filistin gibi. Kargaların bile güldüğü bu açıklamaya, şaşırmadım.

Kadir Topbaştan sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi adaylığı için, gelecek seçimlerde milletvekili olamayacak isimlerden Binali Yıldırımın adından söz ediliyordu. Şimdilerde kulislerde bir isim daha dolaşıyor; Egemen Bağış. Şaşırmadım.

Eski MİT mensubu Mahir Kaynak, TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonuna, "Abdullah Öcalan, MİTin adamı değil. Yalnız Öcalan, Türkiye devletine karşı değil. Şu anda da öyle ve göreceksiniz Öcalanı çıkaracaklar" dedi. Şaşırmadım.

Tarihimizde karanlık bir sayfa olan 6-7 Eylül olaylarındaki dahli tartışılan, eski CHPli Bakanlardan, Cumhuriyet yazarı Orhan Birgit, referandum konusunda, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgüle destek çıktı. Şaşırmadım.

Ömer Lütfi Mete...

Yıl, 1986...

İlk Ankara Rüzgarlıda görmüştüm...

Aynı binada farklı gazetelerde çalışıyorduk...

Belde gazetesinde çalışıyordu. Eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı merhum Mehmet Altınsoyun finansıyla...

Kendisini bulduğu yer Sabah gazetesi oldu...

Biliyorum ki o zorunlu ayrılık çok ağır gelmişti Ömer abiye...

Daha sonra günlük bir gazetede yine yazmaya başladı ama... Hayır. O tadı kalmamıştı. Biraz da küsmüştü yazılı basına...

Film senaryo çalışmalarına ağırlık verdi.

Bir ara duydum ki, Mevlana Filmi senaryosunu yazıyor. Atladım gittim Konyaya...

Hani Konya Büyükşehir Belediyesinin finanse ettiği Mevlana Filmi...

Sabah baktım Ömer abi otelle Mevlana Müzesi arasında bir gidip bir geliyor.

"Hayırdır, Ömer abi!" dediğimde cevabı şu oldu: "Mevlanayı hissetmeye çalışıyorum. Onun gezdiği, ayak bastığı mekânlardan geçmek istiyorum."

Son dönemlerinde Derin Devlet olgusuna yoğunlaşmıştı. Birçoklarının aksine, "Derin devlet olmalı. Ama milletinin ve ülkenin yararına olmalı" derdi. Veli bir kuldu. Mütefekkirdi. İyi bir insan, sağlam bir mümin, dört başı mamur bir Müslümandı.

Ömer abi gibiler günümüzde o kadar az ki!

Allah rahmetini esirgemesin...

NOT:  Bugün 21 Kasım 2012 Çarşamba... Uyan da balığa gidelim... İktidarın 2012 yılında yeni Anayasa vaadini sıcak tutmak adına... 2012den 10 ay 21 gün daha eksildi. Yeni sivil anayasanın yazımına başlandı, ilk cümleler ortaya çıktı... Ama bugünlerde tık yok... Başbakan Erdoğan, "Umutlar tükenmek üzere..." demeye başladı. Siviller, bu kez başarabilecek mi Takipçisiyiz...