El aya giderken biz daha Muratgilin damından atlayamadık diye bir espri var. “Muratgilin damından atlayamadım” diye başlayan o güzel türküye gönderme yapılan espri, Türkiye’nin teknoloji meselesini özetliyor. Elin Amerikalısının icat ettiği internetin, bizim Türkler arızasını bile gideremiyor. Arıza bile değil, yerinden çıkmış kablonun yerine döşenmesi. Türkiye’deki teknolojinin hızı şu; ev interneti kesildi, ilgili kuruma bildirildi, bir haftadır ilgili kurum internet sorununu gidermedi, internetin kesilmesi bina dışı arızadan kaynaklı, bir haftadır internet yok. Kurumun tanımıyla “genel arıza”. Yani sokaktaki bütün binalarda yok internet. Kurum arızanın tam olarak ne olduğunu bile söyleyemiyor. Ülkemizdeki teknolojinin hızı kaplumbağa hızında. Elin adamı interneti icat etmiş, adında Türk olan kurum daha internetin neden kesildiğini internet kullanıcılarına bildiremiyor bile. Kurum öyle bilgili ki verdiği internetin neden kesildiğini bilmiyor! Böyle hızlı ve çok bilgili kurumları var Türkiye’nin! Türkiye teknolojide herhangi bir icat yapmamış ülke olarak gayet ileride bir ülke! İcat yok da en azından icat edilmiş bir teknolojiyi kullanmayı sağlasa o da bir şeydir! Vatandaşa internet sağlayan kurumların kurumsallığı yok. İş ahlâkı yok. Ülkede teknolojik ilerlemeden nasıl bahsedilecek daha teknoloji kurumu yok ortada. İnternet sağlayan kurumlarda elli yıl önceki esnaf ahlâkı (ahlâksızlığı) var. İnternet kullanıcısı parayı versin yeter, internet kullanmasa da olur, mantık bu! Çok para az teknoloji mantığı. Kaptı kaçtı mantığı var teknolojiyle ilgili kurumlarda. İnternet hız demektir. İlgili kurum bir haftadır internet arızasını gidermedi. Gideremedi değil gidermedi. İnternet sorunuyla ilgilenen bir tane personeli yok kurumun. Kurum arandığında “ekipler var güçleriyle çalışıyor” deniliyor, ortada ekip yok. Kurumun bu vurdumduymazlığı neden kaynaklanıyor?
Türkiye’de özelleştirilen bütün kurumlar, vatandaşın sırtına kene gibi yapışmış cebini boşaltan kurumlar haline gelmiştir. Hükümet, devlet kurumlarını özelleştirirken özelleştirmeye karşı çıkanları ve vatandaşları ikna etmek için işlerin daha hızlı ve ucuz yapılacağını söylüyordu. Özelleştirilirse işler daha hızlı yapılır deniliyordu. Bu mantık zaten temelden yanlıştı. İşleri hızlı yaptıracaksan hükümet olarak devlet kurumlarını işler hale getirir işlerin hızlanmasını sağlarsın. Kendi emrindekine söz geçiremiyorsan emrin dışına çıkana nasıl söz geçireceksin, söz geçiremezsin. Özelleştirilen dahası birilerine peşkeş çekilen devlet kurumları, şimdi vatandaşın işlerini eskisinden daha yavaş yapıyor üstelik normalin üstünde ücret alıyor. Özelleştirilen kurumlar hem vatandaşın işini hızlı yapmıyor hem de her iş için işin normal ücretinin iki üç katı ücret alıyor. Özelleştirilen kurumlar devlet kurumu iken vatandaşların şikâyet edeceği bir merci oluyordu yani bir müdür bir genel müdür vb. şimdi patron ya da patronlar var, ama nerede olduğunu kimse bilmiyor, özelleştirilen kurumların patronlarına vatandaşların ulaşmasının mümkünü yok. Devlet kurumları özelleştirilerek halka yaklaştırılıyor deniliyordu tam tersi oldu özelleşen kurumların hepsi her geçen gün halktan uzaklaştı, hatta her özelleşen kurum birkaç zenginin özel mülkiyeti haline geldi. Özelleştirilen kurumların vatandaşların sorunlarına çözüm üretmemesi bundan dolayıdır. Vatandaşlara mal benim ister satarım ister satmam diyorlar. Haklılar adamların özel mülkiyetidir, devlet kurumu değil. Ama devlet kurumu olsa sen devletsin her vatandaşın işini çözmek zorundasın denir, devlet kurumu şahıs malı değil. Özelleştirilen kurumlar, vatandaşların sorununu canı istediğinde çözüyor, canı istemezse çözmüyor. Hesap soracak bir makam yok. Denetleme yok. İstanbul’un göbeğinde ev interneti bir hafta kesilir mi hesap soracak makam olsa. Senin işin vatandaşların internetini sağlamak bu çağda bir hafta internet arızası nasıl giderilemiyor diyecek bir mekanizma yok maalesef. İşte ileri demokrasili Türkiye! İşte teknoloji. İşte internet. Elli yıl geride kalmış bir zihniyet.
Teknolojinin canı Türkiye’de bu kadardır!