Bismillâhirrahmânirrahîm!
TARİHİMİZDEKİ uzun savaş yıllarına, Erbakan Hocamın mücadelesine, Bosna Savaşı günlerine ve bugünkü Filistin cihadına bakıyorum da; apaçık görülen hakikatler karşısında, insanı uyandırmanın ne büyük zorluk olduğunu düşünüyorum. İnsan, her şeyin gözle görünür olduğu bir konuda safını haklıdan yana koyması gerekmez mi? Allah; insana akıl, irade, ünsiyet gibi meziyetler vermişken, bu meziyetlerin kullanılması bu kadar zor mudur?
Rabbimiz, Rahman Suresi’nde nimetlerini, kuvvet ve kudret sahibi oluşunu anlatarak 31 kere insanı tefekküre davet eder: “Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?” Buna rağmen insanların çoğu hakikati yalanladılar.
Allah Resulü (S.A.V.), kendisini büyüten, ticareti öğreten, hayatı tanıtan, himaye eden amcası Ebu Talib’in iman etmesini çok istiyordu. Rabbimiz bu kadar ısrar karşısında şu ayetini indirdi: “(Resulüm!) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin. Lâkin Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete erecek olanları en iyi O bilir.” (Kasas, 56)
Mehmet Akif, sıkıntılı günlerde, yaklaşan savaş tehlikesine karşı milletimizi uyarıp ayağa kalkmaya çağırmış ve karşılaştığı ilgisizlik karşısındaki manzarayı şu mısralarla terennüm etmişti:
“Şu sessiz kubbenin altında insandan eser yokmuş! / Diyorduk: ‘Bir buçuk milyar!’ Meğer tek bir nefer yokmuş! / Bu hissiz toprağın üstünde mazlûmîne yer yokmuş! / Adalet şöyle dursun, böyle bir şeyden haber yokmuş! / Bütün boşlukmuş insanlık: Ne istersen, meğer yokmuş!”
BİR DE SİZ ANLAYIN!
ERBAKAN Hoca, İslâm ülkelerinin birleşip ortak para birimi olarak “İslâm dinarı”na geçmesini çıkış yolu olarak göstermişti. Avrupa erken davrandı ve bu sözün etkisiyle, ortak para birimi olarak “Euro”yu 2002’de tedavüle koydu. Erbakan Hoca İslâm dünyasına bazen şöyle serzenişte bulunurdu: “Ne olur, bir kere de beni, onlardan önce siz anlayın!”
Aliya izzetbegoviç, Bosna Savaşı’na İslâm dünyasının ilgisizliği karşısında şöyle demişti: “Her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.”
Bugün Filistin’de/Gazze’de yaşananlara bakıyorum da, “Tarih tekerrür mü ediyor?” demekten kendimi alamıyorum. Hak ve bâtıl arasındaki fark o kadar açık seçik ki! Bir tarafta öldürenler, soykırımcılar var; diğer tarafta mazlumlar! Mazlum Filistin halkı 107 yıldır işgale uğrayan topraklarını geri alma mücadelesi veriyor. Öz be öz yurdunu savunuyor. Bundan tabiî ne olabilir ki!..
Gerçekte, herkes her şeyi biliyor. Fakat “bilmek” başka; o işin “şuuruna ererek” sorumluluğunu kuşanmak başka! Gazze’deki katliam ve soykırım karşısında vicdanını rahatlatmak isteyen AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, “Orta Doğu’da yaşananlar insanlığımızı kaybettiğimizi gösteriyor” diyerek şunları söyledi: “2. Dünya Savaşı’ndan bu yana en şiddetli ve en ciddi insanlık krizi Gazze’de yaşanıyor.” (28 Ekim 2024)
Sayın Borrell’in sözleri, ABD ve AB’de “insanlığın var olması”nı sağlayacak mı? Göreceğiz.
50 BİN KARDEŞE KIYILDI
GAZZE gerçeğini bizdeki yöneticiler bilmiyor mu? Hem de bizden fazlasını biliyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı Saray’daki “Kur’an’ı Güzel Okuma ve Hafızlık Yarışması”nda; “Gazze’de, Lübnan’da başarılı bir sınav veremedik. Siyonist rejimin ölüm makinesinde 50 bin kardeşimizin kıyılmasına engel olamadık” diyerek mücahitlerin niyetlerini şöyle anlattı: “Toprağın üstünde şerefsizce yaşamaktansa, toprağın altında şerefimle yatarım.” (30 Ekim 2024)
Bunları söyleyen hükûmetin başı, “Gazze konusunda bütün gücümü kullandım” diyebiliyor mu? Meselâ “Normalleştim” dediği İsrail’le Filistin arasında “arabuluculuk” yaptı mı? Gazze’ye “Barış Gücü” gönderdi mi? Terörist İsrail’e sınırsız silâh desteği veren ABD’nin Türkiye’deki üslerini kapatarak “yaptırım” uyguladı mı? İsrail’le “ticareti” kesebildi mi? Bunlar yapılmamışsa konuşulanlar hamasetten öteye geçemez.
Türkiye “çifte standart” rolünü oynamayı, nabza göre şerbet vermeyi çok iyi beceriyor. Kurtla avlanıp çobanla ağlaşma yöntemi bırakılmalıdır. Hükûmetin başı, Rusya-Ukrayna Savaşı sürecinde “arabululuculuk yapabileceğini” söylerken, bunu Filistinli kardeşleri için neden yapmıyor? Net ve samimi olmalıyız. Bugünkü ikiyüzlülükle dünya durdukça problemlerimizi çözemeyiz.
Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı, işgale uğrayan topraklarını savunan kardeşlerimize karşı daha ciddi ve samimi olmalıyız. Faydamız olmuyorsa bile, onların akıllarıyla oynamayı bir yana bırakmalıyız. Gazzeli’nin acısı onlara yetiyor. Bir de biz yük olmayalım. Bu uyarılarımız fayda verir mi dersiniz? Sözü Rabbimize bırakıyorum: “Yine de öğüt ver. Doğrusu öğüt inananlara fayda verir.” (Zâriyât, 55)