Madem hayat bu kadar kısa insan neden kötülüğe meyleder Neden kendi türü ile savaşa tutuşur Neden insanları katleder, neden yalan hırs, intikam ve nefret duygusu ile dünyayı kan gölüne çevirir Madem hayat bu kadar kısa neden insan para kazanmak için her kötülüğü reva görür
Kul hakkına tevessül eder, yalan ve hileye başvurur.
Madem hayat bu kadar kısa insan neden başını yastığa koyduğunda vicdani muhasebe yapamaz Neden acımaz kendine
Madem hayat bu kadar kısa, insan ölüm sonrası için neden bu kadar duyarsız kalır
Boğazına kadar harama batarken neden sızlamaz vicdanı
Neden irkilip yeniden toparlanmayı düşünmez
Maddi olarak kalkınmayı marifet sayarken, nasıl olur da manen düştüğünün farkına varamaz İnsan iyi ile kötüyü ayırt edecek istidatlara sahipken neden oyalanıp durur Akıl, izan, vicdan ve basiret sahibiyken nasıl olurda körleşir Karşı mahalleye dâhil olduğunu açıkça itiraf edenler bir yana kendisini mümin olarak tanımlayan kimselere ne oldu şimdilerde Onlar nasıl kapıldılar dünyanın göz alıcı yalanlarına Anlamak mümkün değil! Zira ahirete görür gibi inanan bir insanın kötülüğü alışkanlık haline getirme imkânı yoktur. O halde ne oldu da ahiret inancımız zayıfladı ve yaptığımız kötülükleri hafife alır olduk. Unutmayalım, mazeretimiz ne olursa olsun ölüm hepimizin ortak kaderi. Dünya üzerinde sahip olduğumuz unvan ne olursa olsun giderken, sahip olduklarımızla değil neler yaptıklarımızla değerlendirileceğiz. O yüzden vakit geç olmadan kendimize nasuh tövbesi ile dönmeli ve hayatımıza yön vermeliyiz. Zira Allah’ın Resulü, “dinin yarısı ahlaktır” sözü ile bizi kurtaracak olan şeyin iman ve ahlak olduğunu haber veriyor.