İnkâr ve nifak siyaseti

Abone Ol

Bismillahirrahmanirrahim

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.

Hakikaten iman etmiş, din ve düzen olarak İslam’a teslim olmuş mümin ve Müslümanların tek bir Milli Görüş’ü vardır. O da İslam’dır. Mümin ve Müslümanların İslam’dan başka bir Milli Görüş’ü yoktur. Olamaz da. İslam; tek hak Milli Görüş’tür. Diğer görüşlerin tamamı batıl görüştür. Bir toplumun saadet bulması ancak, İslam ile mümkündür. İslamsız saadet olmaz.

Bunun için Müslüman bir fert ve toplumun, onları İslam’da uzaklaştıracak eğilim ve zihniyetlerden uzak durması gerekir. Bu zihniyetlerin başında İslam’ı akide ve düzen olarak reddeden inkârcılık siyaseti gelir. Bu zihniyetlerin ikincisi ise İslam’ı zahiren akide ve düzen olarak kabul etmiş gibi gözüken, gerçekte ise reddeden nifak siyasetidir. Bu zihniyetlerin üçüncüsü ise İslam’ı akide ve düzen olarak görmekle birlikte, onu kabul etmeyen ve onun yerine kendi ürettiği akide ve düzeni ikame eden şirk siyasetidir. Bu üç siyaset zihniyeti, fert ve toplumun saadetine engeldir. İnkârcılık, nifak ve şirk zihniyetlerinin savundukları müşterek düzen faizci kapitalist düzendir. Bu üç zihniyet, bilinip reddedilmeden bir toplum, İslam’ı din ve düzen olarak hayata ikame edemez.

DAVRANIŞLAR

Fert ve toplumların istikamet ve davranışlarına yön veren şey inançlarıdır. İnsanlar, basit içgüdülerle değil, belli birtakım fikir ve inanç ölçüleri doğrultusunda hareket ederler. Doğal bazı tepkiler hariç, insanın hiçbir eylemi bu gerçeğin dışında değildir. İnsan davranışlarının birbirinden farklı olması, dayandıkları dünya görüşlerinin farklılığından ileri gelmektedir.

Ahiretin varlığına inanmayarak hayat yolculuğunu, ölümle biten ebedi bir son olarak kabul edenlerle; hayatı bir imtihan sahası, ölümü ise bu sınavın neticelenip değerlendirileceği ebedi hayata geçiş olarak görenlerin davranışları elbette aynı olmayacaktır. İnkârcı; bizzat kendi eliyle inşa ettiği karanlık inkâr zindanı içinde ve her türlü maneviyatla ilgisini kesmiş durumda yaşayan zavallı bir mahkûmdur. Ruh ve aklın, maneviyat âlemine açılan bütün pencerelerini tıkadığı için, sahip olduğu ve olabileceği her şey, bu dünyadan ve onun yanıp sönen geçici lezzetlerinden ibarettir. Bu geçici lezzetlere ulaşabildiği oranda dünya onun cenneti, erişemediği veya kaybettiği nispette de cehennemidir. Onların kabullerini Kur’an şöyle açıklar. Casiye 24: “Ahirete inanmayan inkârcılar; ‘Hayat, ölümümüzle sonuçlanan, yalnızca yaşamakta olduğumuz dünya hayatından ibarettir. Bizi ancak, geçen zaman yokluğa sürükler’ dediler. Onların bu konuda ilmi verilere dayanan bir bilgileri yok. Onlar sadece böyle zannediyorlar.” Dünya hayatı onlar için biricik gayedir. Bütün çabaları bu gayeye biraz daha fazla ulaşabilmektir. Hak, hukuk, günah, sevap, cennet, cehennem gibi kavramlardan habersiz veya onlara ilgisiz yaşadıkları için, İslam’ın ulvi esaslarından uzak kalırlar. Muhammed 12: “Allah'tan gelen gerçekleri örtbas eden kâfirler ise, bu dünyadaki hayatlarından zevk alıp, hayvanlar gibi yiyip içseler de, öteki dünyada yerleri ateş olacaktır.” Bunların mide ve şehvetin dışında, uğrunda mücadele edecekleri hiçbir davaları yoktur. Münafıklar; kâfirlerin aksine, belirli bir yolun ve istikrarlı bir hayatın sahibi olamadıkları için, mevsimlere göre değişik yerlerde konaklayan göçebeler misali oradan oraya göçer dururlar. Sadece menfaatlerinin sevki ile hareket ettikleri için, samimi olarak bir tarafa bağlanamazlar. Nisa 143: “O münafıklar; iman ile küfür arasında yalpalıyorlar. Ne Müslümanlara bağlı kalırlar, ne de kâfirlere. Allah’ın saptırdıkları için, asla bir çıkış yolu bulamazsın.” İnanç ve hareketlerinde zikzak çizdikleri için şahsiyet bütünlüğünden mahrumdurlar. İslam’ı ve Müslümanları sevmezler. Yerine göre sözün en yaldızlısını konuşurlar; böylece Müslümanlara karşı itimat telkin etmeye çalışırlar. Perde gerilerinde ise onlar aleyhinde şeytani planlar ve haince komplolar hazırlarlar. İhanetleri ve iç yüzleri meydana çıkacak diye de daima şüphe ve korku içinde yaşarlar. Mayın tarlasında yürüyen kimsenin tereddüt ve telaşını hissederler. Küfür ve nifak pisliği, benliklerine o derece sinmiştir ki; alışa geldikleri bu hayatın dışına çıkmak, onlar için bir nevi ölümdür. Şehvetlerin, kirli emellerin, adi menfaatlerin bataklığından kurtulmak onlar için sanki intihardır. Onlar Siyonizm’in hizmetkârlığından bir türlü dönmezler. Batı’da inkârcılık siyaseti; sosyal demokratlık, nifak siyaseti; Hıristiyan demokratlık olarak tanımlanır. Türkiye’de inkâr siyaseti; solculuk ve sosyal demokratlık, nifak siyaseti sağcılık ve muhafazakâr demokratlık olarak tanımlanır.

SİNSİ DÜŞMAN

Münafıklar; İslam’ın ve Müslümanların sinsi, kapalı ve şedit bir düşmanıdır. Onlarla mücadele etmeyi Allah Müslümanlara farz kılmıştır. Tevbe 73: “Ey Peygamber, kâfirlerle ve münafıklarla savaş. Onlara karşı katı ol. Onların varacakları yer cehennemdir ve orası ne kötü bir yerdir.” Bu ayette, hak dini inkâr eden kâfirlere ve Müslüman görünerek İslam’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münafıklara karşı mücadele etmek, onlara karşı, katı, sert, kararlı ve tavizsiz davranmak emredilmektedir. Biz müminlerin, Müslümanların, Milli Görüşçülerin bunun dışında bir tavır belirlemesi yanlış olur. Müslümanların, Milli Görüşçülerin temel hareket noktası, hakkın hâkim kılınması ve de adil bir düzenin kurulmasıdır. Hakkın hâkimiyetine ve adil bir düzenin kurulmasına engel olmaya çalışan inkârcılara ve münafıklara karşı mücadele etmek, hak-batıl mücadelesinde mümince bir tavır olur. Bir müminin dünya imtihanını kazanması buna bağlıdır. Münafıklar, Müslümanlardanız demelerine rağmen küfre yelken açan kimselerdir. Bunlar, diğer düşmanlar yanında daha zararlı düşmanlardır. Bunlar daima fesada koşarlar, nesli ve ekini bozarlar. Bunlara, yönetim hakkı verilerek itaat edilmez. Ahzap 1: “Ey Peygamber; Allah’tan sakın; kâfirlere ve münafıklara itaat etme…” Hiçbir Milli Görüş sahibi şuurlu bir Müslüman bu hükme asla muhalefet edemez. Selam hidayete tabi olanlara…