İngiliz’den Filistin’e asırlık kanca

Abone Ol

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

SOSYAL olayları dünü, bugünü, yarınki muhtemel gelişmeleriyle ele almadıkça sağlıklı değerlendirmelere ulaşamayız. Buna “fotoğrafın bütününü görmek” de diyoruz. Köklü ülkelerin uzun vadeli planları olduğu için, bu durum dış politikada daha bir önem kazanıyor. İsterseniz 100 sene önce gerçekleşen Balfour Deklarasyonu’nu bir de bu açıdan ele alalım:

120 sene öncesine gidelim. Yahudiler 1897’de Theodor Herzel başkanlığında İsviçre’nin Basel şehrinde Siyonizm Kongresi’ni yaptılar. Burada, gelecek 100 seneyi planladılar. İslam’ın ortadan kaldırılmasını amaçlayan plana göre; ilk 10 senede 2. Abdülhamit Han’ı tahttan indirecekler; 25 sene sonra Osmanlı’yı yıkacaklar; 50 sene sonra İsrail devletini kuracaklar; 100 sene sonra Allah’ın kendilerine vaat ettiğine inandıkları Arz-ı Mev’ud’a ulaşarak Büyük İsrail Devleti’ni kuracaklardı.

Siyonistler bu amaçlarına ulaşabilmek için büyük devletlerde lobi faaliyetlerine giriştiler. Planlarını uygulama arayışına girdiler.

Çanakkale’yi geçemeyen İngiltere ,” “Biz yenilmedik, geri çekildik” algısı oluşturabilmek için 90 bin kişilik ordusunu Irak Cephesi’ne sürdü. Bağdat’ın 170 km. güneyindeki Kût-ul Amare Kasabası’nı kuşattı. Fakat Halil ve Nurettin Paşaların dirayetli savunmalarına direnemedi. 30 bin zayiat verdi. 14 bin askeriyle teslim olmak zorunda kaldı. Kesin hezimete uğradı.

Sömürgecilik ve bencilliği genlerine işlemiş olan İngiltere, Kût-ul Amare yenilgisinden 17 gün sonra Fransa ile 16 Mayıs 1916’da gizlice Sykes-Picot Anlaşmasını yaptı. Gizli protokole göre İngiltere ve Fransa Osmanlı’nın Ortadoğu’daki topraklarını paylaşacaklar, bölgeyi kontrollerine alacaklardı.

BALFOUR DEKLARASYONU

İNGİLİZ ihaneti durmak bilmedi. Theodor Herzel’in Siyonist projesine destek vermeyi kararlaştırdılar. İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour, Siyonist hareketin öncülerinden Baron Walter Rothschild’e niyetlerini açıklayan 67 kelimelik bir mektup yazdı. Tarihe Balfour Deklarasyonu olarak geçen 2 Kasım 1917 tarihli mektup, Filistin topraklarında bir İsrail vatanı oluşturulmasını öngören projeye açık destek vereceklerini anlatıyordu.

Balfour Deklarasyonu’na İngiltere’den sonra Fransa, İtalya, ABD de destek verdi. Çeşitli oyunlarla Yahudiler Filistin bölgesine göçe başladı. 2. Dünya Savaşı’nda Nazilerin yaptığı soykırım sonucu bölgeye Yahudi göçü daha da hızlandı. Filistinliler bu göçe karşı çıktılarsa da, önleyemediler.

Bölgede iki farklı toplum oluştu. Çatışmalar yaşanmaya başladı. Huzursuzluk son noktaya ulaştı. Bunu bahane eden İngiltere öncülüğündeki işbirlikçiler 1947’de BM’den iki ayrı toplum oluşturulması kararı çıkardılar. Yahudiler 1948’de Filistin toprakları üzerinde İsrail devletini kurdular.

Balfour Deklarasyonu İsrail devletinin kurulmasına giden süreçte çok önemli dönüm noktası oldu. İngiltere ve işbirlikçileri bütün dünyanın gözü önünde Filistin topraklarını işgal ederek Siyonistleri bölgeye yerleştirdiler; orayı yaşanmaz hale getirdiler.

Filistinlileri kendi topraklarından çıkarmaya başladılar. Onlara baskı ve şiddet uygulayarak ülkelerini terke zorladılar. Bölge acı, kan ve gözyaşıyla anılır oldu. Filistinlileri dünyayı zindan ettiler. Bu sebeple Filistinliler İsrail devletinin kurulduğu 1948 yılına “Nekbe - felaket” olarak anarlar.

HAKSIZLIK DÜZELTİLMELİ

ŞU sıralar İngiltere, işgal ve sömürgeciliğin çok açık örneğini oluşturan Balfour Deklarasyonu’nun 100. yılını kutluyor. İngiltere Başbakanı Theresa May haftalar önce “Biz Balfour Deklarasyonu’nun 100. yılını gururla kutlayacağız” demişti.

Filistin Başbakanı Rami el-Hamdallah açıkladı: “Uğursuz Balfour Deklarasyonu’nu kutlamak yerine, haksızlığa son vermek zorunda olan İngiltere sorumluluğunu üstlenmesi, sebep olduğu haksızlığı gidermesi gerekir. Bu deklarasyon Filistin davasına, adalete, özgürlüğe, insan haklarına, uluslararası topluma meydan okumaktır.”

İngiltere öncülüğündeki işbirlikçiler çeşitli entrikalarla Filistin bölgesine işgalin yolunu açmışlar; İsrail de 1948’den itibaren bu işgali sürdürerek Filistin topraklarını kademe kademe azaltmıştır.

Eğer dünyada hak ve adaleti tesis etmekle görevli BM gibi uluslararası kuruluşlar varsa Filistin toprakları vakit geçirilmeden sahiplerine iade edilmeli; yüz yıllık haksızlık bir an önce düzeltilmelidir. Olay kuru bir “özür”le geçiştirilemeyecek kadar önemlidir.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu uyarıyor: “120 yıllık bir projeyle karşı karşıyayız. İngiltere Balfour Deklarasyonu’na destek vermeye devam ediyor. Siyonistlerin Arz-ı Mev’ud diye yerleşmek istedikleri topraklar içine bizim bölgemizin büyük bir kısmı da giriyor.” (27. 10. 2017)

Bu haksızlık giderilmezse, işgalci ve sömürgeci Batılı bundan cesaret alacak; yeni ülkelerin canları yanmaya devam edecektir. Yeryüzünün barış elçileri olması gereken Müslümanlar dünyanın mazlum ve mağdurlarını uyarma görevini yerine getirerek, haksızlıklara son verilmesi için seferber olmalıdırlar.