Her çağda Müslümanlara yeni bir ruh, yeni bir heyecan verecek ve adeta tarihin akışını değiştirecek liderler İslam Ümmeti içerisinden daima çıkmıştır. Ümmet uzun tarihi boyunca çok kere sendelemesine ve hatta yıkılmasına rağmen her defasında ayağı kalkmayı bilmiş ve yeniden eski satvetine kavuşmuştur.
İçinde bulunduğumuz bu çağda bir çok hareket ve lider ortaya çıkmıştır ama bunların içerisinde Necmeddin Erbakan’ın müstesna bir yeri vardır. Esasen birçok bölgede faaliyet gösteren İslami grupların çoğu yereldir ve kendilerini bulundukları ülke veya coğrafya ile sınırlamışlardır. Örneğin Tunus’taki Gannuşi Hareketi gibi. Birçokları ise sadece fikir üretirler. Kendilerince İslam dünyasını bugün düşmüş olduğu zilletten kurtaracak plan ve projeler hazırlarlar. Ama bunların birçoğu dilek ve temennilerden ibaret soyut düşünceler olarak kalır. Bu projeleri bunların fikir babaları dahi uygulama alanına taşıyamazlar. Yani bunlar bir nevi teorisyendir. Bir zamanlar biz de her kafadan bir sesin çıktığı, teorilerin havada uçuştuğu bir dönem yaşadık. Gerçi şu an bu bile yok ya.
Erbakan Hoca, bir kere ümmetin sorumluluğunu üstlenmek için yola çıkmadan önce ferdi olarak çok önemli vasıflara sahiptir. Her şeyden önce o, imanında samimi, İbadet ve taatında asla ihmali olmayan ehli tarik iyi bir Müslümandır. Üniversite öğrenciliği yıllarından başlayarak iyi bir mürşidin, AbdulazizBekkine hazretlerinin ve sonrasında MehmedZahidKotku hazretlerinin manevi terbiyelerinin altında nefis tezkiyesi yapmış, kendisini fikren, ilmen ve manen olgunlaştırmıştır. Diğer yandan bir mühendis edasıyla yalnızca teoriden ibaret kalan ve pratikte hiçbir karşılığı olmayan ütopik fikirlere itibar etmemiş; düşünce aşamasından eylem aşamasına geçinceye kadar her şeyi bir matematik işlemi gibi net ve maddi düzeyde detaylandırmadan uygulama aşamasına geçmemiştir.
Öte yandan kendisine müthiş bir öz güveni vardır. Ama ondan daha fazla kadere teslimiyeti ve tevekkülü vardır. O, evet işlerini bir mühendis gibi planlar. Onca meşguliyetine rağmen bir salonda hangi afişin nereye asılacağına kadar ilgilenir. Yani başarılı olmak için esbaba tevessül eder. Koşar, koşturur, sorgular, yeri geldiğine kızar ama neticeyi asla sorgulamaz. Sonuç ne kadar beklentilerin altında gerçekleşirse gerçekleşsin onda asla yıkıcı bir etki bırakmaz. Böyle anlarda herkesin ümit kapısı o olur. Refah Partisi’nin kapatılması hadisesinde ortaya koyduğu tavır gibi!
Bu özellik esasen Nebevi bir metottur. Nitekim Allah RasulüUhud’da 50 kişilik okçu birliğine kendi cesetlerini kargaların yediğini görseler dahi yerlerinden ayrılmamaları talimatını vermiş olmasına rağmen 12’si hariç diğerleri mevzilerini terk ettiler ve bu 12 kişinin şehit olmasına sebebiyet verdiler. Ama Allah Resulü sonuç üzerinden hareket ederek bu sahabeleri sorgulamadı.
Erbakan’ı ve onun mücadelesini en iyi tarif eden cümle “ne yaptıysam Allah rızası için yaptım” cümlesidir. Şimdi anlatılanlara baktığımızda gerçekten bu yüzyılda hem de fitne ve fücurun tam ortasında bir veli gibi yaşamıştır. Günlük 3-4 saat uykuyla hayatını idame ettirmiş, Hz. Ömer’in “kenarı diclede bir kurt kaçırsa bir koyunu / gelirde adli ilahi Ömer’den sorar onu” anlayışıyla yaşamış, Fas’tan Endenozya’ya uzanan bütün Müslüman ülkelerin sorunlarıyla ilgilendiği gibi Amerika’dan Çin’ e; Rusya’dan Güney Afrika’ya kadar bulundukları ülkelerde azınlık olarak yaşayan bütün Müslüman halklarla da ilgilenmiştir.
İşgal altındaki Müslümanların özgürlük savaşlarına bil fiil destek, mağdur ve mazlum Müslümanların adeta sözcüsü olmuştur. Bir taraftan bunları yaparken, bir taraftan da İslami hareketlerin tümüyle çok iyi ilişkiler kurmuş ve onları her yıl bir araya toplayarak adeta bir talebe gibi onları eğitip motive ederek ülkelerine göndermiş, Müslüman halklar ve cemaatler arasında ortak bir siyasi bilincin oluşması için çok büyük çabalar harcamıştır.
Yarım asrı aşan bir mücadelenin her anı, her dakikası dolu, dolu yaşanmış, cihad üzere geçirilmiş olmasına rağmen o, bunların hiç birisinden kendisine bir pay çıkarmamış, aksine hep “bunları siz başardınız” demiştir. “Ben” sözcüğünü ağzına almamıştır. Hâlbuki onun başardığı, gerçekleştirdiği binlerce projeden yalnız birisini biz yapsak tek bu amelle kendimizi kahraman zannederdik.