İlmin namusu ve şeytanın sözcüleri

Abone Ol

Resul-i Ekrem’in ilminin varisi olma şerefine nail olan âlimler Hakkın yılmaz savunucuları ve zulmün amansız düşmanlarıdır. Herkes yoldan çıksa, herkes dünyaya meyletse, herkes zalimlere yardakçılık yapsa bile onlar tek başlarına hak davada yürümeye devam ederler ve Allah’ın izniyle kıyamete kadar hak üzere kalacaklar da onlardır. Dünyanın da ahiretinde en şereflileri onlardır. Nitekim Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Size cennet ehlinin en şereflilerini bildireyim mi? Onlar ümmetimin âlimleridir.” (İbn Mâce, 216)

Kim Kur’an bilgisine sahip olur da, başkasının maddî servetini daha hayırlı görürse. Allah’ın büyük gördüğünü küçük görmüş olur. Ebu Esved ed-Düelî söyle demiştir: “Dünyada ilimden daha üstün ve daha aziz hiçbir şey yoktur. Çünkü sultanlar halka hükmederlerken, âlimler de sultanlara hükmederler.” Nitekim İz. b. Abdüsselam sultanlara hükmetmenin zirvesine çıkmış ve tarihe “bayiu’l-mülük / melik satıcısı” olarak geçmiştir.

İmam Azam hazretlerinin Emevi ve Abbasi idaresine karşı tavrı ortadadır. Emeviler o devirde dünyanın en kudretli devleti olmasına ve genel işleyişinin şeriat yasalarına göre yürütülmesine rağmen İmam Azam hazretleri halifenin bütün ısrar ve baskılarına rağmen kadılık makamına oturmak yerine hapiste işkence altında yaşamayı tercih etmiştir. Hâlbuki görev kabul etmesi halinde tam bir hürriyet içerisinde karar vereceği garantisini kendisine verilmişti. Ama o, yalnızca görev kabul etmenin dahi devlet eliyle işlenen diğer zulümleri onaylamak manasına geleceği için bundan kaçınmış ve şu tarihi cevabı vermiştir: “Değil kadılık görevi bana Vasıt camiinin kapılarını sayma görevini verseniz dahi yine kabul etmem”

Ehli Sünnet ulemasının gerçek karakteri bu iken günümüzde sözde âlim geçinen ve adeta şeytanın sözcülüğüne soyunan, kralların saraylarında kapı kulluğu yapan, Allah korkusundan ve ilmin namusundan asla nasipleri olmamış birileri ortaya çıkıyor ve: “ İsrail ’le savaşmak haramdır” şeklinde sözde fetva yayımlıyor. Bundan öncede Kâbe İmamlığı yapan zat ABD ’nin çok hayırlı hizmetler yaptığından dem vurarak Amerikalılara dua etmişti. Bu denli pervasızca yapılan açıklamalar insanın kafasında acaba bunlar hesaba, kitaba inanıyor mu” diye bir soru işareti oluşturuyor.

Kral sarayında gözden düşmemek için hakkı batıl, batılı hak olarak gösterecek kadar cüretkar davranan ve zalimlere yardakçılık yapma adına söyledikleri saçma sözlerle alay konusu olan bu zavallıların korkakça tavırlarına karşılık insaflı Batılılar bile kendi ülkelerinin zalimlerden yana tavır almalarına isyan etmektedirler. Nitekim 2013 yılında ABD’li bir genç kız ülkesinin İsrail yanlısı politikalarını protesto için ABD bayrağını parçalayıp ayaklarının altına alıyor ve Filistinlilerin evlerini yıkmaya giden İsrail buldozerlerinin önüne geçerek paletlerin altında eziliyor.

Burada tabiinin büyüklerinden Said b. Cübeyr’in Haccac-ı Zalim’in zindan bekçisine verdiği cevabı bir kez daha hatırlatmak yerinde olacak. Said b. Cübeyr “zalimlerin yardakçıları cehennemin köpekleridir” hadisini okuyunca zindan bekçisi sorar “ben de zalimlerin yardakçılarından mıyım?”

Said b. Cübeyr cevap verir: “Hayır sen zalimlerin yardakçısı değil bizzat zalimsin. Yardakçı senin hizmetini gören, sana yemek pişirip senin çamaşırlarını yıkayanlardır” der.

ABD ve İsrail ikilisi İslam coğrafyasını adeta bir kan gölüne çeviren bütün zulümlerin gerek perde önünde ve gerekse perde arkasındaki gerçek failleridirler. Nerede bir zulüm ve sömürü varsa mutlaka orada Siyonistlerin teşviki, yönlendirmesi, siyasi ve/veya ekonomik desteği vardır. Bunlara alkış tutmak, bunlara dua etmek, bunları dost bilmek - bel bağlamak, bunlardan yana tavır koymak bütün bu zulümlere ortak olmaktır.

Nitekim bundan önce de sahibinin sesi olan FETÖ , Irak -ABD savaşı esnasında yüzbinlerce Iraklının ABD tarafından katledilmesine ses çıkarmazken Irak tarafından atılan bir füze sonucu İsrail’de tek bir çocuğun ölmesi üzerine “İsrailli çocukların ölmesini seyrettikçe yüreğim tülleniyor” diye alelacele açıklama yapmıştı.

Vahyin inzal olduğu topraklarda, kutsal beldelerde doğup büyüyüp, ağzından Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i şerifleri düşürmeden yaşamak ama kula kul olma zilletinden kurtulamamak ne büyük tezat, ne büyük nasipsizlik. Rabbim bizleri ibret alanlardan eylesin. Batıla meyletmekten ve zalimlerden yana saf tutmaktan muhafaza buyursun.

İzzetle yaşamanın mümkün olmadığı yerde şerefle ölmenin elbet bir yolu vardır.