Ölmenin bu kadar kolay olduğu bir çağda, şehit olamamak için çok kötü olmak gerekir zannedersem… Kilodan veya sigaradan öldüğümüze göre çok mu kötüyüz acaba? Dua edelim Münteha… Dua edelim… Rabbimiz! Yolumuzu, yordamımızı, kalbimizi düzelt. Günahlarımızı bağışla. Bize merhamet et. Ömrümüz boyunca Senin rızan için yaşamayı ve Senin rızan için ölmeyi nasip et! Diye dua edelim. Dua edersek Allah bizi duyar. Bizim halimize üzülür. Bize merhamet eder.
Yusuf’uma da öğrettim dua etmeyi... Necmettin’ime de öğreteceğim. Muhammed’ime de… Bakarsın onlar da evlatlarına öğretir. Ailemizden en azından birkaç şehidimiz olsa fena mı olur? Şöyle Allah için teslim olmuş… Allah için secde etmiş… Allah için infak etmiş… Allah için okumuş… Allah için yazmış… Allah için evlenmiş… Allah için evlat yetiştirmiş… Allah için meslek edinmiş… Allah için eylemler düzenlemiş… Allah için hayır organizasyonlarında bulunmuş… Allah için birçok bedel ödemiş… Allah için bir taşı bir yerden kaldırıp bir yere koymuş… Ömrünün her anını Allah için cihat ederek geçirmiş… Sonra da şehadet makamına ermiş evlatlarımız, torunlarımız olsa fena mı olur?
Şehadet arzulamayan Müslüman’dan olmaz
Ne mi olmaz? Rasulullah’ın yoluna gözünü kırpmadan baş veren bir Sümeyye olmaz mesela… Yahut kendini onu korumak için kendi canından geçen Nesibe annemiz olmaz. Şehadet arzulamayan Müslümandan bir aslan avcısı, şehitlerin piri Hamza olmaz… Adaletin rengi halife Ömer olmaz… Modern çağın Bilal’i, Malik el Şahbaz olmaz mesela… Mısır’ın şehit lideri Hasan el Benna olmaz… Cafer’in kolsuz şehadetine misilleme yapar gibi, tekerlekli sandalyeli bir ömür geçiren büyük mücahit Şeyh Ahmed Yasin olamaz mesela…
Şehadet arzulamayan Müslüman’dan hayırlı bir evlat olmaz. Hayırlı bir kardeş olmaz. Hayırlı bir kuzen de olmaz. Hayırlı bir torun da olmaz. Hayırlı bir koca olmaz. Hayırlı bir anne olmaz. Hayırlı bir baba olmaz. Hayırlı bir çalışan olmaz. Hayırlı bir patron olmaz. Hayırlı bir hacı olmaz. Hayırlı bir hoca olmaz. Hayırlı bir doktor olmaz. Hayırlı bir mühendis olmaz. Hayırlı bir akademisyen olmaz. Hayırlı bir siyasetçi olmaz. Hayırlı bir dernek adamı olmaz. Hayırlı bir davetçi olmaz. Hayırlı bir teşkilatçı olmaz. Şehadet arzulamayan bir Müslüman, hiçbir alanda Müslümanca başarılı olamaz. Şehadet arzulamayan bir Müslüman, ibadetlerini ihsan ile yapamaz. Şehadet arzulamayan bir Müslüman, ilmi sahada kendini hakkıyla geliştiremez. Şehadet arzulamayan bir Müslüman’ın, İslam’ı eksik kalır…
Cihadı, şehadeti çıkarsan ne kalır?
Cihad, şehadet konuşmayan Müslüman olmaz… Olsa da yavan bir Müslüman olur. Tadı tuzu olmayan… Renksiz… Kokusuz… Kimliksiz… Karaktersiz… Ne idüğü belirsiz… Etliye, sütlüye, otluya, bitliye hiçbir şeye karışmayan… Gazze’de çocuklar parçalanırken, yaşadığı zevkten dört köşe hayatın içerisinde çektiği bir tesbih Sübhanallah zikrinin kendisini kurtaracağını zanneden… İlim öğreniyorum ayağına, kitap yüklü merkepler benzetmesine mazhar olacak kadar, ümmete millete faydasız bir hayat yaşayan… Sıradanlıktan geberecek kadar muhafazakârlaştığı için kızına oğluna dahi sahip çıkamayan… Ve benzeri zavallılar sürüsü ortaya çıkar. Müslüman demeye dilin varmaz yani…
Cihat şehadet konuşmayan Müslümanlar için bir ihtimal daha var aslında… AKP dinine de tabi olabilirler. İçinde Allah adı geçen yalanlar… Sakallı, tesettürlü dolandırıcılar… Kaşı gözü ayrı oynayan güvenilmez tetikçi hocalar… Hükümetin ayağının altında paspas edilmiş sözde İslami STK’lar… Süslü başörtüleri, havalı güneş gözlükleri ve makyajdan soytarıya dönüşmüş giyinik çıplaklar… Babadan oğula aktarılan bir münafıklık ahlakı… Bütün bunlar neden? Çünkü modernizmi tanrı edindiler. Cihat konuşmayı bıraktılar. Şehadet hayali kurmayı bırak, ölümden korkar hale geldiler. Sonuçta bu sapkın zihniyet ortaya çıktı…
Hasılı
“Allah yolunda öldürülenlere sakın “ölüler” demeyin. Çünkü onlar diridir, fakat siz farkında değilsiniz.” (Bakara – 154)
Kâinatı idrak etmeye başladığımız ilk andan itibaren, yaratılışın Allah’tan olduğuna inandığımız gibi ölümün de Allah’tan olduğuna tam manasıyla inanmak zorundayız. Ki Allah için bir ömür geçirebilelim ve o ömre layık bir şehadet ile göçebilelim… Şehitlik, bir müminin dünya hayatı içerisinde ulaşabileceği en ulvi makamdır. Rabbim cümlemizi Allah yolunda can verenlerden eylesin… Amin.
Yazımızı o kadim ezgi ile bitirelim o halde…. “Kalbimizde tevhid ile… Göğsümüzde bir mermiyle… Dilimizde tekbirlerle… Şehadet isteriz ya Rab… Şehadet bir çağrıdır nesillere, çağlara…”
Allah’a emanet olunuz.