Devlet organizasyonu, ‘yönetim’den daha çok ‘yaşatma’ organizasyonudur. ‘Yaşatma’ yoksa organizasyon ‘dikta’ya dönüşür. Kaldı ki devletin her türünün temel amacı vatandaşını yaşatmadır. Hangi devlet çeşidi olursa olsun kurulan organizasyon ‘yaşatma’ amaçlıdır. Yönetimin yönetme güdüsü yaşatma amaçlı değil de salt vurgu yönetme ise o yönetim gitgide diktatörlüğe varır. Bu anlamda yaşatma başkasının iyiliğini sağlama iken yönetme yöneticinin kendi iyiliğini sağlamasıdır. Kendi iyiliğini sağlayan yönetici elbette kendi iyiliğiyle kalmayacak tiranlığa adım atacaktır. Cihan harbi denilen büyük paylaşım sonucu ulusa dayalı üniter devletler kurulmuş, her kurucu da belli süreden sonra kurucu olarak kalmayıp diktatörlüğe soyunmuştur. Bunun yanında bazı devletler krallık idaresiyle mutlak monarşiyi benimsemiş, monarşinin başında bulunan monarklar zamanla oligarklara evrilmiş, devletin zenginliği yönetici ve çevresi arasında paylaştırılmış, daha doğrusu yöneticiye ‘padişahım çok yaşa’ ya da yönetici için halka ‘yort savul’ diyenler oligark hale getirilmiş böylece monarşinin sarsılmazlığı sağlanmıştır. Demokrasilerde ‘padişahım çok yaşa’ yerine ‘başkanım çok yaşa’ dendiği için ‘ileri’ oluyor! Bay başkan da bayağı yaşıyor! Aynısı Türkiye mi, Türkiye’yi mi anlatıyorum. Yok canım!
Dört tarafı denizlerle ondört tarafı düşmanlarla çevrili ülkemizde her başa geçen kendini monark, yönetim şeklini de monarşi zannediyor. Monarklaşanlara karşı halkın özgürlüğünü savunan ya da öyle lanse edilen yirmi yıllık iktidar, geçmişte örneği mevcut olan monarklara dönmekle kalmamış kendi oligarklarını da yaratmıştır. İktidarın oligarkları, neredeyse Rus oligarklarını geçmiş durumda. Oligarklar sabah akşam ekranlarda ‘padişahım çok yaşa’ ritüellerini aksatmazken, halka da ‘yort savul’ dipçiği indirmekten geri kalmıyor. Kraldan çok kralcılar öyle beslenmişler ki iktidar tarafından, monarkın ve monarşinin vazgeçilmez güzelliklerinden bahsediyorlar. Ülke hızla mutlak monarşiye giderken ‘bizden olmayanlara ölüm’ nidaları da arşa çıkıyor. Evet halk da sizden olacak ama iktidarın kendi oligarkları beslenip semirirken yani akla gelebilecek her türlü imkâna kavuşturulurken, halk soğan ve patatese ulaşamamanın zorluğunu dile getiriyor diye halka bu bile çok görülüyor. İktidar ülkenin zenginliğini bir grup kendi yandaşlarına verirken halk kesimlerinin isyanını ‘yol ve köprü’yle bastırmaya çalışıyor. Halkın özgürlüğü için yirmi yıllık monarşinin pardon iktidarın bitmesi şart. Bir grup ‘başkanım çok yaşa’cıyı ultra zengin yapıp geniş halk kesimlerini soğan ve patatesin lafını edecek kadar fakirleştirerek yaşam alanını daraltmak halkın özgürlüğünü elinden almaktır. Halkın özgürlüğü monark ve oligarkların ortadan kaldırılmasına bağlıdır. Birilerinin sürekli karnı şişiyorsa halk özgür değil. Aç bırakılmış hiçbir insan özgür olduğunu iddia edemez. Özgür olmayan halka ‘indirim yalanı’ sadece serap gelir. İndirim değil ekonomik özgürlük istiyor halk.
Monarşilerde devletin vatandaşını yaşatma ikinci plandadır birinci planda yönetme vardır. Daha doğrusu baskı altında tutma. Vatandaş nefes almasın ki düşünecek zamanı olmasın, yönetime biat etsin, ‘başkanım çok yaşa’ desin, oligarkların ‘yort savul’larına ses etmesin, üç kuruşluk ekmeği için didinsin, öyle hak hukuk adalet demesin. Yandaşlara şirket kuracak kadar dahası şirket kurması için tonlarca para, vatandaşa üç kuruşluk indirim. Hak hukuk nerede, adalet nerede! Sosyal devletin sosyalliği sadece seçim dönemlerinde geçerli sanki. Bir ay doğalgaz ücretsiz. Madem bir ay ücretsiz oluyor ve devlet yıkılmıyorsa doğalgaz, elektrik, su, internet ve telefon ücretsiz olmalıdır. Bunlar ücretsiz olursa halk rahat eder, oligarkların rahatı bozulur. Yönetimin ‘baskı aracı’ kimlerden olsun, oligarklar olmazsa. Üstelik monark emri nereden alıyormuş açıkladı, yönetim tarzının mutlak monarşi olduğu da böylece kanıtlandı. Efendim bizimki ileri monarşi! Ne kadar ileri!
Halk açsa monarşi sökmez!