İdealizm yerine mağdurizm

Abone Ol

Batı düşüncesinin izm ve ideolojileri tatmin edici olmadı. Bu yüzden Batı, sürekli arayışlar içine girdi. Her akım bir dalga haline getirildi. Bunlar bir anlamda dünyayı bir kasırga gibi savurdu süreç tamamlanınca bir boşluk oluştu. Bilinen bir kural var, doğa boşluk kaldırmıyor. Her boşluğun ardından yeni bir çıkış gerekiyor. Sağ, sol ayrışmaları, Marksizim, faşizm, idealizim, maoizm, milliyetçilik, muhafazakârlık, Hıristiyan demokratlık, cumhuriyetçilik ve benzeri. Bunların her biri bir boşluğu doldurmak için. Dünya bloklara ve ayrışmalar gitmişti. Bundan ötürü de dengeyi sağlayan kurumlar vardı. NATO, Kuzey Atlantik Paktı gibi.

İdeolojilerin dönemi geçince yerine yenilerini ikame etmek gerekliliği ve zorunluluğu vardı. Tabiî asıl hedef Müslümanlar. Bu sistemler içinde tutmak elbette ki güç, Müslümanların temel düşünceleri ile bunlar zıt ve uyuşmuyor. Belli bir döneme kadar bu dalgalar elbette ki etkili oldu bir yere kadar. Müslümanlar diriliş sürecine girdikleri andan itibaren durum değişti. Siyasal alanda yer almaları ve söz sahibi olmaları bir anlamda tedirgin edici oldu. “Siyasal İslâm” gibi bir karşı çıkış yolu tercih edildi. Hıristiyan demokratlar siyasa yaparken Müslümanların siyasayla ilgilenmesi pek de hoşa gitmedi

Elbette ki Müslümanlar üzerinde süren dönüşümlerin etkisi oldu. İslâm milleti çok parçalı hâle geldi. Bu, onlar açısından önemli ve olumluydu. İslâm coğrafyasının parçaları bile rahatsızlık veriyor.

Hıristiyanlar; İslâm coğrafyasında herhangi bir yere saldırdıklarında yeni bir “haçlı seferi” olduğunu ifade ediyorlar. Bundan asla kaçınmıyorlar. Temel düşünüş Müslümanların hareket alanlarını daraltmak ve sınırlamak. Onların güdülebilir olmasını sağlamak. Bunda da büyük ölçüde başarılıdırlar. Her toplumun içinde kendilerine bağlı unsurlar bulabiliyorlar.  Sonuçları da bunu gösteriyor ne yazık ki. Müslümanlar bir türlü uyanamıyorlar.

Batılılar ve onların izleğinde olanlar ideolojik bölünmelerin bir sonuç vermediğini görünce taktik değiştirdiler. Artık mazlumluk ana göstergeleri. Batı, bir bütün olarak mazlumdur. Çünkü Müslümanlar toptan teröristtirler, kendilerine zarar veriyorlar. Bundan ötürü mağdur rolüne bürünüyorlar. 11 Eylül İkiz Kulelere saldırı onlar için bir dönüm noktası oldu. Bunu tezgâhlayanlar kendileri olduğu halde sonuçlarını Müslümanlara çıkardılar. Müslümanlar içindeki hemen bütün örgütleri örgütleyen ve besleyen güçlendiren kendileri. Onların hemen bütün eylemleri bir mağduriyete dönüştürüyorlar. Batı, bir bütün olarak felsefesini ve yaşama hakkını bunun üzerine kurguladı. Fransa, Belçika, İspanya, Almanya ve birçok bölgedeki patlamalar onlara gerekçe hazırlıyor.

Batı sermayesi yeterince doymuyor. Petrol ya da kimi yeraltı kaynakları Müslümanların yaşadığı bölgelerde. Bunlar sadece onların hakkı gibi. O bölgede yaşayanların bunlardan yararlanma hakkı yok. Dünyayı sadece kendilerine mülk olarak biliyorlar.

Onların etkisinde olan Müslüman yöneticiler de benzer rolü üstleniyorlar. Mağduriyet.

Dünyayı veya ülkeleri istedikleri gibi çekip çevirmelerine, olanca baskı ve zulümlerine rağmen gene de onlar mazlumdurlar. Bunun bir ölçüsü yok artık.

Müslümanların açmazı parçalanma ve oyunlara âlet olmaları. Kendilerini bir yere tutunarak koruyacaklarını sanıyor ve umuyorlar. Bu, onların giderek yok olmalarına neden oluyor.

İdeolojilerin adları sadece bir korku aracı. Sol veya Marksizim ölü durumda. Sağcılık bir anlam ifade etmiyor. Sosyalizmin cılkı çıktı. Şu sıralar Müslümanlar dünya insanlığı için bir tehlike olarak sunuluyor. Bunda da şimdilik başarılıdırlar. Aslında bunu, bozacak olan gene Müslümanlar. Ama hangi Müslümanlar? Ruhen ve kalben bağımlı olanlar mı, çıkar duygusu ile birilerine tutunanlar mı? Kim? Müslümanlar önce bu sorunları çözmelidirler. Yoksa her geçen gün durum daha kötüye gidiyor. Müslümanlar daha çok birbirlerine düşman ve hasım kesiliyorlar. Bu da elbette ki batılıların işine geliyor. Nefret ve düşmanlık oluşturmak o kadar kolay ki.