İdamlar Yetmez!

Abone Ol

İnsanlığın bu kadar keskin ayrıştığı, özellikle Müslümanlar arasında bu kadar derinleştiği bir zamanda önü alınamaz bir vahamet yaşanıyor. Kendi ülkemizi ele aldığımızda belli bir zamana kadar sadece iki eksendeki görünen ayrışmanın giderek daha parçalı bir hale geldiği bugün ne yazık ki gerçeğimiz. Sağ sol ayrışmasındaki acımasız süreçte çokça can yandı çok insan öldü. Türk-Kürt ayrışmasında ölümler durmuyor. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde acımasız idamlar, baskılar ile bastırılmış daha sonra biraz olsun soluklanır soluklanmaz milletin bir çıkış yol bulması ile roller bir bakıma değişti. Sağ diye tanımlanan kesim, aslında kendisine giydirilmiş yabancı bir giysiye bürünmüştü. Bunu bir anlamda da benimsedi. Bu giysinin içinde bile kendini tanımlamada mahrum olsa da yolunu açacak öncülere her zaman için gereksinim vardı. Yanılsatıcılıklarla bu uzun bir zaman engellendi. Bu engel bir yere kadar taşınabildi.

Mısır’da 529 kişinin idamına hükmedildi. İnfazı bekleniyor. Türkiye’de seçim sürecinin aşırı gerilimi içinde bu durumun üzerinde yeterince durulmadı. Çünkü içerideki kavga çok büyüktü. Bu kavgada bile olaylar sonucu ölen gençler üzerinden yapılan tartışmaların ve gerilimin insanımızın psikolojisinin nerelere taşındığı görüldü. Olaylar sırasında ölen bir çocuğun -isterse sol veya bir başka örgüte mensup olsun-, tartışma konusu olması ciddî bir zihni ayrışmanın boyutlarını göstermesi açısından çarpıcı. Bu gencin ölümüne acıyanlar olduğu gibi oh olsun cinsinden yaklaşım içinde olanlar da oldu ne yazık ki Bu durumda ülkemizde insanların bir kesimi Mısır’daki idamların infazını gönülden isteyenler var ve bu insanlık dışı tutuma sessiz kalıyorlar. Hatta idamlar olsun diye içten içe ve hatta kimileri açıktan destek veriyorlar. Bu aslında Batı düşüncesinden bize tevarüs eden bir durum. Bu durumu karşı tarafa da çok rahat uyarlayabiliriz. Örneğin Kore’de yaşanan acımasızlıklara asla sessiz kalınmamalıdır. Müslüman olma bilinci mazlumun yanında yer almayı zorunlu ve gerekli kılıyor, kılmalı. Kesimlerin çok parçalı oluşu yaklaşımlarını da farklı kılıyor. Türk kavmiyetçileri Türki cumhuriyetlerdeki dramlarla ilgileniyorlar sadece. Kürtler sadece kendi kavminden olanlarla ilgileniyorlar. Batıcıları ise Müslümanların acıları ilgilendirmiyor. İnsancı tutumları salt kendi dünyalarıyla ilgilidir.

Bunun en somut göstergelerinden biri örneğin İran ya da Suudi Arabistan’da bir idam söz konusu olunca Batıcı medya bunu alabildiğine abartıyor gözlere sokuyor, günlerce tartışıyor. Benzer bir durum Abede’de olunca nedense kör bir sessizlik oluyor sıradan bir olay olarak medyada karşılık bulmuyor. Bu ciddî ayrışma insanı sorunları gösteriyor. Emperyalizm, dolayısıyla Abede’ye karşı gibi görünenler onların yanında yer alıyorlar. Burada şaşılacak bir durum yok. Olay aynı ruhu temsil etmelerinden kaynaklanıyor. Bunun içindir ki Mısır’daki idama batıcıların tepki vermemesinin başlıca nedeni budur. Birbirine karşı gibi görünenlerin aynı safta yer almaları bize şaşırtıcı gelmiyor.

İslâmî bilinç bütün bir coğrafyayı hatta bütün insanlığı ilgilendiriyor. Müslümanlar bu öze sahip olmadıkları sürece ne kendilerinin ne de başkalarının sorunlarını giderebilirler. En temel yaklaşım: “Bir insanın öldürülmesi bütün insanlığın öldürülmesi, bir insanın dirilmesi bütün insanlığın dirilmesi” olan temel bakışa sahip. İnsanlığın acıları ortak ve sahiplenilmesi gerekiyor.

Mısır’daki idamlar birçok şeyi, düşünüş ve bakış farklılıklarını ortaya koyuyor. Batılalar için 529 idam yetmiyor dahası olmalı, Müslümanlar iyice sindirilmeli. Batıcılarımız ise bireysel yaşam alanlarına müdahalede asla bulunulmaması, batı ile birlikte yaşama duygusu ağır basıyor. Türkçüler sadece kendi kavimlerini kolluyor. Araplardan tiksiniliyor dense yeridir. Kürtler ise varsa yoksa kendileri. Kimileri özellikle Şia kesiminin toptan imhasını istiyor. Müslümanların bir bütün olarak ele alınması ise İslâmî duyarlık ve bilinç sahibi insanlara kalmış. Onlar da çerçevelerini daha geniş tutmalıdırlar insanlığın tamamını gözetmelidirler.