İçeri Dışarı Düzeni

Abone Ol

Bir devlet varsa bir düşman da mutlaka vardır. Düşmansız devlet olmaz. Tarihe baktığımızda da bu böyle. Düşman lazım da yalnız nasıl bir düşman? Tarihe baktığımızda devletin düşmanı ya da düşmanları genelde dışarıdan. Başka devletler düşmandır. Cumhuriyetle birlikte düşman sürekli içeriden. Düşman sürekli içeriden üretilmiştir. Her dönem mutlaka bir kesim düşman ilan edilmiş, devletin kayıtlarında da yer almıştır. Burada bir ‘tuhaflık’ yok mu? Neden hep düşmanlar içeridendir? Neden sürekli bir ‘üretim’ var? Bu ‘üretim’e neden ihtiyaç duyuluyor? Düşman olmazsa devletin varlık sorunu mu oluyor? İçeriden düşman olmazsa devlet ayakta durmakta mı zorlanıyor? Rejimin selameti için sürekli iç düşmana mı ihtiyaç var? Devletin hiç iç düşmanı olmasa, bütün kesimlere mesafeli ama kucaklayıcı bir şekilde davransa, bugün şu kesim düşman yarın bu kesim düşman ilan edilmeyip herkese eşit şekilde davransa devlet gerçekten ‘devlet’ olur. Burada hemen şu itiraz yapılacaktır; devlete silah doğrultanlara ne yapsın devlet! Düşman ilan etmesin mi! Devlete silah doğrultanları silahı edinmeden önce engelleyebilir devlet. Ama silahlar dışarıdan geliyor! Tamam dışarıdan gelen silahlara daha kolay el koyulabilir. Devletin gümrüğü var, silahlı gücü var, sınırdan içeri girmeden silahlara el koyabilir devlet. Hani kaçak mal geçirmeye çalışanları, ülkeye uyuşturucu sokmak isteyenleri nasıl sınır kapılarında yakalıyorsa silah getirenleri de pekâlâ yakalayabilir. Silahları içeriden edinenleri yakalamak zaten daha kolaydır. Devlet kendisine silah doğrultanları silah doğrultmadan önce bir etiketleme yapıyor. Bu etiketlemeyi de iktidarlar eliyle piyasaya sürüyor. İktidarlar devletin başında kalabilmek için işaret edilen etiketi alıp meydanlarda bol bol kullanarak önceden tanımı yapılmış etiketi halk arasında meşrulaştırıyorlar. Bunlar falancılar, devlet düşmanı bunlar! Vur abalıya! Sonra nümayişler! Sonra silahlı gücün müdahalesi! Sonra geriye dönüp bakınca çok trajik olaylar… İktidar partisinden olup ayrılınca iktidar olan, daha sonra muhalefet partisinin direktifleriyle idam edilen başbakan… Önceki darbeyi duyuranın daha sonraki darbede tutuklanması… Örnekler artırılabilir.

Uçan kuştan haberi olan devlet, -olmalıdır zaten normal olan bu- bir yapının terör örgütü oluncaya kadarki sürecini bilmiyor mu? Habersiz mi? Terör örgütü oluşumu oluşmadan yani silahlanmadan silahlanmayı engelleyemez mi, engeller. Önce terör örgütü etiketi, sonra tutuklama, daha sonra dışarı çıkarma, hatta iade-i itibar yapma… Bu çark böyle sürekli dönüp duracak mı? Hareket etmeden önceki bulunduğu yere mutlaka geri dönüyor. İdam edilene iade-i itibar, tutuklananı çıkarıp iade-i itibar. En az iki kere ağırlaştırılmış müebbetle yargılananı beş yıl geçmeden çıkarmak… Bugünlerde, devletin tanımıyla kırk yıllık terör örgütü elebaşı diye tanımlanan kişiyi devlet düzeyinde ziyaretler gerçekleştirildi, gerçekleştiriliyor. Elebaşıyı orada tutan devlet şimdi ziyaretler gerçekleştiriyor. Şimdi ne demek oluyor bu? Yakında çıkarılacak, ihtimal ki iade-i itibar da yapılacak. Dün neden içeri atıldı, hatta ona inanan kesimleri, silahsız sadece adını andığı için propaganda yaptın diye niye içeri atıldı? Bugün neden çıkarılmak isteniyor? Yapıştırılan düşmanlık etiketinin miadı mı doldu, modası mı geçti? Yerine başka bir kesim, yepyeni bir terör örgütü olarak tanımlandı, silahsız insanlar, devlete karşı herhangi bir eyleme dahi katılmamış insanlar hapishanelere dolduruldu. Rejimi devam ettirmek için iç düşman şart mı? İç düşman yaratırken herhangi bir suçu olmadan içeri atılan milyonlarca insanın vebali ne olacak? Şunları şununla bunları bununla onları onunla suçlayıp hapislere doldurarak devletin ayakta kalması sağlanabilir mi? Devlete karşı hukuken ispatlanmış suç işleyenler elbette cezasını çeksinler. Devlet kendi vatandaşıyla uğraşmaktan dışarıdaki düşmanlara vakit ayıramıyor hatta dışarıdan düşman bile edinmiyor neredeyse. Bu çelişkili düzene son verilmesi şart.

Devlet, içeri at dışarı çıkartlarla değil yeni fetihlerle ilgilenmelidir!