İBRAHİM ÇEÇEN VE YAVUZ SULTAN SELİM KÖPRÜSÜ

Abone Ol

Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Kuzey Çevre Otoyolu (26 Ağustos 2016’da) görkemli bir törenle açıldı.

IC Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim ÇEÇEN’in davetli listesinde ben de vardım.

Öncelikle Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün tüm milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Asya ve Avrupa kıtaları bir kez daha birbirine bağlandı.

Bu vesileyle 3. Boğaz Köprüsü ve Kuzey Marmara Otoyolu Projesi’ni yürüten IC İçtaş İnşaat ve patronu İbrahim Çeçen’den söz etmek istiyorum.

IC İçtaş İnşaat, IC İbrahim Çeçen Yatırım Holding A.Ş’in lokomotif şirketi.

Uluslararası platformda da büyük başarıları mevcut.

Yine uluslararası başarılı inşaat firmalarından Astaldi ortaklığında kurulan ICA, St. Petersburg`daki Pulkovo Havalimanı’nın genişletilmesi projesi ile yine St. Petersburg`daki Batı Çevre Yolu (WHSD) projesinin yürütücüsü.

IC İbrahim Çeçen Yatırım Holding A.Ş. (IC Holding), temelleri 1969 yılında atılan bir kuruluş. Faaliyetlerini inşaat, enerji üretimi ve dağıtımı, turizm, sanayi, altyapı sektörlerinde sürdürmekte. Yatırım ve işletmecilik tecrübeleri ve güçlü kurumsal iletişim yeteneği ile pek çok uluslararası şirketin de yol göstericisi ve yerel ortağı aynı zamanda.

IC Holding, küreselleşen dünya ekonomisinde 40 yılı aşan tecrübesiyle, stratejik yaklaşım, karar süreçlerine katılım, insana saygı ve sosyal sorumluluk bilincini teşvik eden bir yönetim anlayışını benimsiyor.

İbrahim Çeçen ve ekibi, son yıllarda başta Rusya, Ortadoğu, Orta Asya ve Avrupa gibi dünyanın çeşitli bölgelerinde, özellikle nitelikli müteahhitlik hizmetleri ve orta ölçekli sanayi grubu faaliyetleri olmak üzere birçok proje geçekleştirdi.

***

Peki, bu yüz akı projeleri gerçekleştiren İbrahim Çeçen kim?

* 1941, Ağrı doğumlu.

* Liseyi Ağrı’da tamamladı. 1962’de Ankara’da tekniker okulu bitirdi.

* Bitlis’te Bayındırlık Müdürlüğü’nde yapım şefi olarak çalışırken Cumhuriyet Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden 1.5 yıl süreli hızlandırılmış programla diploma aldı.

* 1969’da Ankara’da İçtaş’ı kurarak kamunun inşaat ile ilgili ihalelerine katılmaya başladı.

* 1984’te İbrahim Çeçen Vakfı’nı kurdu. 3 bin öğrenciye burs verdi. Ağrı’da 2 okul yaptırdı.

* Yine Ağrı’da İbrahim Çeçen Üniversitesi kuruldu.

BU MANZARAYI GÖRÜNCE ÇOCUKLUĞUMU HATIRLARIM!

İbrahim Çeçen anlatıyor;

“Ben müteşebbis ruhluyum. Günün birinde bir yerlere geleceğimi biliyordum. Henüz 10 yaşındaydım. Babamla, babamın arkadaşı olan bakkal Ömer amcanın dükkânına gitmiştik. Babam sohbet ederken ben de bir içeride, bir dışarıda dolanıyordum. Bir ara dükkânın önünde bir kantar gördüm. Aklıma bir fikir geldi. Ağrı’da o dönemde askeri bir tümen vardı. Hafta sonu askerler çarşı iznine çıkar. Cumhuriyet Caddesi’ne baktığınızda askerden her yer yemyeşil gözüküyordu. ‘Bakkal Ömer Amca’ dedim. ‘Bu kantarını alıp Cumartesi ve Pazar günleri şu askerleri tartabilir miyim? Zavallı askerleri sevindireyim’ dedim. Ömer Amca da ‘Peki’ dedi. Cumartesi ve pazar günleri o kantarı alıp Cumhuriyet Caddesi’ndeki caminin bitişiğine koydum. Önümde askerlerden kuyruklar oluştu. Para koyacak yer bulamıyordum. Bunu gören Ağrılılardan birkaç kişi daha koşup kantar aldı ve gelip benim yanımda iş yapmaya başladılar. Bu durumu Ömer Amca da görünce gelip kantarı benden aldı ve kendisi bu işi yapmaya başladı. Halen Ağrı’ya gittiğimde bakıyorum, o yerde son model basküller dizilmiş ve insanları tartıyor. Bu manzarayı görünce çocukluğumu hatırlarım.”

EKRANIN VİRTÜÖZLERİ...

BİR zamanlar Şükrü Elekdağ vardı… Uzun dönem bir merhum Mahir Kaynak vardı... Özellikle dış konularda Elekdağ, iç terör olaylarında Mahir Kaynak, “gelişmelerin ne anlama geldiğini, nasıl anlaşılması gerektiğini” anlatırlardı da anlatırlardı.

Peki, şimdilerde bu misyonu başlıca kimler, hangi isimler üstlendi? Ekranların vazgeçilmez isimleri kim? Buyursunlar;

İsmail Saymaz: Olayları gelişmeleri sıkı takip ettiği için sıcak gelişmeleri çok rahat bir şekilde yorumlayabiliyor. Aktif gazeteci. Araştırmacı. Raporların, iddianamelerin satır aralarından ilginç sonuçlar çıkarmada ve bunları analiz etmede mahir. Perde arkası merakı yaptığı haberlerin geniş bir kitle tarafından takibini kolaylaştırıyor. Ünlü ama bir o kadar da mütevazı; sosyal medyada, “İsmail abi senin gibi düşünmüyorum ama çaya bekliyorum” tekliflerine bile muhatap oluyor. Hakaret etmeden, kimseyi aşağılamadan işini iyi yapmaya çaba gösteren bir gazeteci. Hep heyecanlı. Öncesinde Radikal gazetesinde ilginç haberlere imza atıyordu. Doğan gurubu gazeteyi kapatmaya karar verdiğinde Radikal ekibini dağıttı ama İsmail Saymaz’ı Hürriyet gurubuna dâhil etti. Terfi etti bir bakıma. Hiç kravatlı görmedim. Yanılıyor muyum yoksa!

Abdullah Ağar: Bir süredir dikkatimi çeken ekran yüzlerinden. Özellikle terör operasyonları ve askeri harekâtlarla ilgili verdiği bilgiler, yaptığı analizler çarpıcı. Oldukça rahat. “İçerden” izlenimi veren konuşma ve yorumları takip edilirliğini cazip hale getiriyor. Oturduğu yerden değil, gezerek görerek gerçekleştirdiği yorumlar ve ifadeleri TV kanallarını cezbediyor. Abdullah Ağar da tıpkı İsmail Saymaz gibi sektirmeden ama daha durgun ve serin sularda anlatıyor.

Mete Yarar: 15 Temmuz hain ve alçak darbe girişimi hakkında en sıcak bilgileri ondan öğrendik. Örneğin, Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda şehit Ömer Halisdemir’in darbeci Semih Terzi’yi alnının ortasından vurduğunu Türkiye ilk onun açıklamalarından duydu. Eski Özel Kuvvetler mensubu olması askeri operasyonları yorumlamasını kolaylaştıran önemli bir etken. Karar gazetesinde köşe yazarı. Sıcak takip yorumcusu diyebilir miyiz?

Doç. Dr. Erdinç Yazıcı: Gelişmeleri sosyal ve siyasal açıdan gözler önüne sermede üzerine yok. İktidara yakın gibi duruyor ama gerektiğinde, “Kimsenin sözcüsü değilim” demekten de geri durmuyor. Ekranda donuk bir duruşu var ancak şık giyimi bu eksi gibi duran vaziyeti kurtarıyor. Hiç tıraşsız görmedim. Gerektiğinde derinlikli polemiklere girmekten kaçınmıyor. Uzlaşmacı.

Doç. Dr. Yunus Emre: Hafiften bir Erdal İnönü havası ve ağırlığı, espritüelliği var, sanki. Biraz muhalif ama dengeli. Ben mi kaçırdım bilemiyorum ama yeni yeni ekranda yer bulmasına karşın oldukça başarılı ve de rahat. Sert çıkışlardan kaçınıyor. Gelen salvolardan ustaca sıyrılmasını biliyor. Savunma ağırlıklı oynuyor diyesim var ama zaman zaman “gıdıklayan” çıkışları da dikkat çekici.

TÜRKİYE OYUNA GELMEMELİ!

Rothschild ve Rockefeller ailelerinin hamiliğini yaptığı IŞİD ve PYD ile savaşacağız diye, ABD ve İsrail’in desteğiyle acaba farkında olmadan 3. Dünya Savaşı’nın içine mi çekiliyor Türkiye? Osmanlı İmparatorluğu’nun nasıl parçalandığını göz önüne alarak dost ve düşmanlarımızı iyi tahlil etmeliyiz. Sonra bu işin faturası ileriki günlerde ülkemize çok acı kesilir ama o zaman da iş işten geçmiş olur. Düşünmeye davet ediyoruz. (MUHARREM DİNÇ)

NOT: 

Bugün, 29 Ağustos 2016, Pazartesi 1) Emekliler hâlâ sürünmeye devam ediyor. 2) An itibariyle asgari ücretli “nasıl geçineceğim” diye feryat ediyor. 3) Bu parlamento ve mevcut AKP iktidarı, 2011’den bu yana verdiği yeni ve sivil anayasa sözünü yerine getiremedi. 4) 28 Şubat darbesi döneminde kapatılan, yoksul-zeki Anadolu çocuklarının barındığı Başbakanlığa bağlı Vakıf Öğrenci Yurtları hâlen kilitli. Dubakalinolacak!