Gündem

İbn-i Haldûn un eğitime dair mülâhazaları

İbn-i Haldûn'un eğitime dair mülâhazaları?

Abone Ol

İbn-i Haldun hâlâ ciddi manada araştırılmamış, etüd edilmemiş bir bilgemizdir.  Her ne kadar söz açıldığında, "o tek ömre çağları sığdıran büyük bir bilgindir" diye tavsif olunsa da hâlâ bir muamma olma özelliğini korumaktadır. Yalnızca bir şaheseri olan devasa "Mukaddimesi" dahi onun ne denli cins bir mütefekkir olduğunu göstermeye yeterlidir. O nun "Mukaddime"sinde yalnızca eğitime dair mülâhazaları bile günümüz dünyasının eğitim açmazına neşter vurur niteliktedir. Nitekim bu münevverimiz daha XIV. yüzyılda günümüz eğitiminin kademeli şekline ışık tutmuş, ihtisaslaşmaya dair nitelikli tahlillerde bulunmuştur. Öğretimin kademeleri konusundaki fikir ve görüşlerini ve tatbik şekillerini ortaya koymuştur. Şöyle ki:Bilindiği üzere talebeye bilgiler öğretilirken, kademe kademe, yavaş yavaş ve azar azar olduğu takdirde öğretim ancak o zaman faydalı olur. Önce ilimde, onların esasını teşkil eden meseleler öğretilmeli ve bu meseleler kısa bir şekilde açıklanmalıdır. Bunlar öğretilirken de, öğrencinin zekâ seviyesi ve anlatılanı kavrama becerisi dikkate alınmalıdır. Bu yönteme öğretilmekte olan bilginin sonuna kadar devam edilmelidir. Böyle bir yöntemin sonunda öğrenci, o bilgi dalında ünsiyet kesbetmiş olur. Ne var ki, öğrencinin bilgi ve becerisi henüz istenilen seviyede değildir.İkinci safhada müderris, öğrencisine bir önceki bilgilere nispeten daha şümullü bilgiler verir. O nun görüşlerini daha bir zenginleştirir. Böylelikle talebenin ilmi kapasitesi artmış, algılama gücü keskinleşmiş ve bilgi hazinesi gelişmiş olur.Daha iş bitmemiştir. Bundan sonra üçüncü ve son aşmaya geçilir. Bilgiler bu kez daha kapsamlı öğretilir. Teferruat ve ayrıntıya önem verilir. Konunun detayların girilir ve en girift olan meselelerin öğretilmesi dahi ihmal edilmez. Böylelikle artık bilgi kıvama ermiş, öğrenci bilgi konusunda olgunluğa ermiştir. Ayrıca öğrencinin algılama kapasitesi istenilen seviyeye de ulaşmıştır.Sosyoloji ve sosyal antropolojinin de banisi olan İbn-i Haldûn, ayrıca eğitim noktasında metotları bilmeyen öğretmenlerden bahisle, onların çocuklara ciddi manada zarar verdiklerinden de yakınır ve konuyla ilgili mülâhazalarını şöyle sürdürür:Faydalı eğitim ve öğretim metot ve yöntemlerini bilmeyen öğretmenler, öğrencilerine son derece kapalı ve anlaşılmaz meseleleri getirir ve onlardan bunları çözecek zihni hazırlık beklerler. Böyle yapmakla da doğru bir iş yaptıklarını zannederler. Dolayısıyla, öğrencilerden bunları öğrenip bilme sorumluluğunu beklerler. Oysa bu davranış tarzı ön hazırlıksız yapıldığı için öğrencilerin aklını karıştırmaktan başka işe yaramaz. O nedenle verilecek bilgilerin öğrencinin seviyesine uygunluğu ve veriş biçimi son derece önemlidir. Eğer öğrenciye en son verilecek şeyler, henüz onları anlayıp kavramaktan uzak olduğu ve öğrenme noktasında hiçbir zihni hazırlığının bulunmadığı başlangıç döneminde verilirse, öğrenci konuları anlayamayışını ve öğrenemeyişini ilmin kendi zorluğundan kaynaklandığını sanır ve ona karşı bıkkınlık, soğukluk duyar ve sonunda da ilimden yüz çevirip uzaklaşır. Bunun tek sebebi öğretmenlerin metotlarını bilmeyişi, bir başka ifadeyle öğretim metodunun kötülüğüdür.Bu büyük mütefekkirimiz, eğitim yöntemlerinin ülkelere göre farklı bir mahiyet arz edebileceğini dahi irdeler.İbn-i Haldûn, eğitime dair görüşlerini serdederken, eğitim konusundaki metotlarını çok kayda değer bulduğu için Kâdı Ebu Bekir bin Arabî nin "Rıhle" adlı kitabını da referans olarak verir. Çünkü Kadı Ebu Bekir, Endülüslüler gibi eğitime "Arapça ve şiir öğretimini diğer bütün ilimlerinin önüne koymaktadır". İşte bu yöntem İbn-i Haldûn u çok cezbeden bir durumdur. Arapça ve şiir öğretimiyle işe başlanması çocuğun dil meselesini kavramasına neden olacaktır. Dil sorununu halleden çocuğa ikinci olarak hesap konusunda bilgiler öğretilmeli ve sonrada eğitim ve öğretim konusunda en önemli bilgi olan Kur an eğitim ve öğretimine geçilmelidir. Artık aldığı temel bilgilerden sonra çocuğa Kur an eğitiminin verilmesi kolay olacaktır. Tabii onun kavraması da.İbn-i Haldûn, Kur an eğitimi verilirken çocuğun zorlanmasını sakıncalı bulur ve bunu yapanları gaflet ve delaletle suçlar. Çünkü ona göre, Kur an eğitimi sevdirerek verilmelidir. Sonra sırasıyla inanç esasları, fıkıh, cedel, hadis ve hadis ilimleri öğretilmelidir.Üstad özellikle de ergenlik çağına ulaşmadan Kur an eğitiminin verilmesinin lâzım geldiğini belirtir ve konuyla ilgili düşüncelerini şöyle dile getirir:"Bil ki çocuklara Kur an eğitimi verilmesi, dinin şiarlarından biridir? Çünkü bu sayede Kur an ayetleri ve bazı hadisler ile iman ve inanç esasları kalplerde iyice yerleşip kök salar. Böylece Kur an, daha sonra kazanılacak melekelerin, kendisi üzerine bina edileceği eğitimin temeli haline gelmiştir. Bunun sebebi küçüklerin eğitiminin, çok daha köklü, sağlam ve kalıcı olması ve daha sonra alacağı eğitimin temelini oluşturmasıdır. Çünkü kalplerde ilk yerleşenler, diğer kazanılacak melekelerin esası gibidir." İbn-i Haldun un eğitimle ilgili görüşlerini konu edinmeyi yarınki yazımızda da sürdürelim.