İbadetler insanların tüm hayatlarını düzenleyen müesseselerdir.  İbadetler kişileri şahsen eğittiği gibi toplulukların işlerini de düzenlemektedir.

Namazları ibadetlerin en başına alabiliriz. İbadetlerin başında adeta birer okul olarak fonksiyon icra eden namazlar insanların belli aralıklarla gerçekleştirmeleri gereken toplantıları düzenlemekte, hayatın her alanındaki meselelerin istişare edilmesini sağlamakta ve kararların alınmasına imkanlar vermektedir.

Zekât insanlara nasıl çalışacaklarını ve nasıl paylaşacaklarını öğretmekte, topluluğun ekonomisini düzenlemekte, ortak bütçeyi oluşturmakta, kredileri tanzim etmektedir.

Kurban da genel olarak ibadetler dediğimiz işte bu düzenlemelerin içinde yer alan bir müessesedir ve özellikle ekonomik yönü ile tebarüz etmektedir. Bir an için sene boyunca et yiyemeyen gariban ve fakirleri düşünün; kurban olmasa o insanlar hiç olmazsa yılda birkaç gün et ihtiyaçlarını nasıl karşılayabilirlerdi

*

İnsanlar önce toplayıcılık dönemini yaşadılar. Kabile başkanları meyve toplamaya çıkmaz, topluluğun işlerini görürlerdi. Halk da onun bu hizmetine karşılık topladığı meyvelerden başkana pay verirdi. Zekât işte böyle başladı.

Daha sonra avcılık dönemine geçilince başkan ava katılmaz, katılsa bile avlanan etten topluluk için pay ayrılırdı. Başkan kendi uhdesinde toplanan etleri topluluğun ve o topluluktaki ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere değerlendirirdi.

Daha sonra çobanlık dönemine geçilince bu usul sürdürülmüş, bu sefer avlanan değil de kesilen hayvanlardan başkana pay verilirdi. Bu uygulama uzun zaman devam etmiştir. Çobanlıkla geçinen İsrail oğullarında kurban en önemli müessese olarak ortaya çıkar. Tevrat bu kurbanlarla ilgili hükümleri bolca içermektedir. Devlet bütçesi adeta bu kurbanlarla oluşmaktaydı.

İnsanlar sonra tarım dönemine geçince vergi tarım ürünlerinden alınmaya başlandı. Hıristiyanlık kurban müessesini tatil etti. Çağımızdaki Batı dünyasında artık devlet bütçesi çobanlık dönemindeki gibi kurban etleri ile oluşmamaktadır.

Genel olarak insanlık bu dönemleri geçirmiştir ve kurban özellikle Müslüman topluluklar arasında varlığını ve çok yönlü etkisini sürdürmektedir. 

*

Bu genel girizgâhtan sonra, şimdi kurbanın ekonomik ve sosyal etkileri üzerinde durabiliriz.

İnsanların toplanmaları önemli bir ihtiyaçtır. Bayramlarda halka ziyafet verilmesi gerekmektedir. İnsanları bir araya getiren toplantılarda birinci sorun katılanların beslenmeleridir. Bunun nasıl yapılacağı bize bayramlarda öğretilmektedir. Ramazan Bayramı nda "fitre", Kurban/Hac Bayramı nda da "kurban" ile topluluklarda beslenme sorununun nasıl çözüleceği öğretilir.

İnsanlar sebze, bitki, meyve ve hayvanlardan elde edilen et ve süt ürünleri ile beslenirler. İnsanlar yeryüzünde varlıklarını sürdürdükleri müddetçe yani kıyamete kadar hiçbir zaman bu ihtiyaçlardan kurtulamayacaklardır. Çünkü insanlar bir sinek bile üretemeyeceklerdir. Ramazan Fitresi insanlara tahıl gibi bitkisel ürünlerin yetiştirilmesi ve tüketilmesi eğitimini vermekte, Kurban Bayramı sayesinde de hayvansal besinlerin üretilip tüketilmesi öğretilmektedir.

Kurban aynı zamanda çok yönlü bir eğitimdir. Kurbanın vekâleten değil de asaleten kesilmesi gerekir. Kadınlar için tevkil caizdir. Erkekler ise hiç olmazsa kesilecek kurbanın başına geçip ortak tekbirle kurbanı kesmelidirler. Sonra etleri parçalarken ellerine bıçakları alıp yapılan faaliyete katılmalıdırlar.

Devamı var