İnsan yaşadığı hayatın içinde ne kadar da şükürsüz. Huzurla yaşamak çok geliyor. İlla kargaşa çıkarılacak illa birilerinin canı yanacak. Dehşet saçtıkça rahatlayan garip bir topluluk var. Elinize bir stres topu alın da onunla atın stresinizi birikmiş enerjinizi. İnsanlar üzerine oynanılacak eşyalar değil.
Rahat batıyor derler ya rahat hakikaten batıyor bazılarına. Nefes aldığı için şükredemeyen insan nefesinin kıymetini de bilemiyor. Avrupa bilim ve teknolojiyi geliştirirken bizim insanlarımız birbirlerini yemeyi geliştiriyor. Birbirimizi yemekten işimize gücümüze bakamıyoruz. Ondan sonra söyleniyoruz utanmadan Türkiye geri kalmış bir ülke diye. Senin yüzünden geri kalıyor ülke haberin yok.
Mehmet Akif’in şiirine kulak verelim:
Kalk ey zavallı yolcu, uzaklaştı kervan!
Uykum benim de yok değil ama bu çöl,
İstirahat yeri olur mu ki bin türlü korku var
Varmak istediği yere varıp durmayıp giden;
Yoktur kurtuluş ümidi bu çöller geçilmeden.
Yazık ki yolda böyle düşen uyku derdine,
Hep yolcular gider de kalır kendi kendine!
Bir başka şiirinde yine günümüze seslenir sanki Akif:
Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile...
Adem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nafile!
Kaç hakiki Müslüman gördümse, hep makberdedir;
Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir.
Geçen zamandan başka bir şey değilmiş sanki… Akif’in feryadı günümüzün feryadı değildir de nedir:
Müslümanlık sizi gayet sıkı, gayet sağlam,
Bağlamak lazım iken, anlamadım, anlıyamam,
Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize
Fikr-i kavmıyyeti şeytan mı sokan zihninize
Birbirinden muteferrik bu kadar akvamı,
Aynı milliyetin altında tutan İslamı,
Temelinden yıkacak zelzele, kavmiyettir.
Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir...
Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez..
Son siyasetse bu! Hiç böyle siyaset yürümez!
Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan;
Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan.
Siz bu davada iken yoksa, iyazen-billah,
Ecnebiler olacak sahibi mülkün nagah.
Diye dursun atalar: Kala içinden alınır.
Yok ki hiç bir kişiden... Millet-i merhume sağır!
Bir değil mahvedilen devlet-i islamiyye...
Girdiler aynı siyasetle bütün makbereye.
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukca yürekler, onu top sindiremez.
Bırakın eski hükümetleri meydandakiler
Yetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.
İşte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti!
İşte Irakı da taksim ediyorlar şimdi.
Karamsarlığa gömülüp her şeyi bırakma hissi ile boğulduğumuzda Akif’in şu mısraları bizi kamçılasın kardeşlerim:
Dünya koşuyor söz mü Beraber koşacaktın;
Heyhat, bütün azmi sen arkanda bıraktın!
Madem ki uyandın o medid uykulardan,
Bir parçacık olsun, hadi, hiç yoksa, kımıldan.
Dünya koşuyorken yolun üstünde yatılmaz;
Davranmayacak kimse bu meydana atılmaz.
Müstakbeli bul, sen de koşanlarla bir ol da;
Maziyi, fakat, yıkmaya kalkışma bu yolda.
Ahlafa döner, korkarım, eslafa hücumu:
Mazisi yıkık milletin atisi olur mu
Ey yolcu, uyan! Yoksa çıkarsın ki sabaha:
Bir kupkuru çöl var; ne ışık var, ne de vaha!