Huzurlu bir toplumda yaşamak istiyoruz

Abone Ol

Özel bir okulda öğretmenim. Çocuklara umut aşılamaya

çalışsam da, iç dünyamda yaşadığım kaygı ve korkuya mani olamıyorum. Huzurun

her şeyin önünde olduğuna inananlardanım. Fakat gelin görün ki, her sabah can

sıkıcı bir olayla birlikte uyanıyorum. Şiddet mağduru kadınların görüntülerini belleğimden

silmeye çalışırken evimin hemen yakınında elem bir terör olayına şahit olduk.

Terör mensupları sokaklara taşıyor, eylem yapıyor, tehditler savuruyor, yakıp

yıkıyorlar. Toplum nereye gidiyor, umut aşıladığım çocukları gelecekte neler

bekliyor şimdiden kestirmek zor. Ama şunu görebiliyorum ki, toplumun huzurunu

inşa edebilmek için resmi ya da sivil herkese görev düşüyor.

Çünkü bizler çocuklarımıza huzurlu bir toplum bırakmak

istiyoruz (Vesile S.).

Özgürlüğü elinden alınmış bir kişi nasıl ki, akıl ve

iradesini kullanmaktan uzak ise, özgürlüğü elinden alınmış bir toplum da tıpkı

bunun gibi düşünme, üretme ve eyleme geçme özgürlüğünden yoksundur. Bugün İslam

toplumlarının içine düştüğü durum ne yazık ki budur. Bu toplumlarda siyasi,

ekonomik ve sosyal istikrar ve huzuru tam anlamıyla sağlayabilmek mümkün

değildir. Zira toplumun kendi kaderini tayin etme imkânı yoktur. Batı dan

esecek rüzgâr, toplumun seçkin kesimini ve siyasileri hangi yöne sürüklemişse,

o yöne doğru savrulurlar. Ne yazık ki, özgürlüğü olmayan bir toplumun inanç ve

değerlerine tam anlamıyla sahip çıkma ve ayakta tutma imkânı da olmuyor. Zira

başta da dediğim gibi, özüne yabancılaşan fertlerin, sağlıklı düşünmeleri ve

sağlıklı karar verebilmeleri mümkün değildir.

Zihnimi meşgul eden sorulardan biri de şu; nasıl oluyor

da, bu toplumun evlatları birer canavara dönüşebiliyor ve terörün bir parçası

haline gelebiliyorlar Bu çocuklar, vicdanlarını nerede ve hangi ortamlarda

kaybediyorlar Karanlık zihniyetler bu çocukların benliğini hangi yöntemlerle

satın alabiliyorlar Bu sorulara makul bir cevap bulabilmek için, aile ve

toplumun beslendiği kültürel etkenleri, eğitim sistemindeki aksaklıkları ve en

önemlisi zayıflayan maneviyat ve ahlaki değerleri yeniden tartışmak ve eğitim

noktasında harekete geçmek gerekiyor. Nitekim ahlak ve maneviyattan uzak kalan

bir toplum, kişiliğini oluşturabilmiş bir toplum değildir. Dolayısıyla bu

toplumda büyüyen gençler de bir nevi kişilik karmaşası yaşamakta ve kendilerine

uzatılan her eli dost zannedip kapılmaktadırlar. O yüzden toplum olarak özümüze

yeniden dönmek zorundayız.