Huzur İslam da sloganı çok değil on yıl evveline kadar
çok tutulan bir slogandı. Şimdilerde bu slogana öyle pek rastlayamıyoruz.
Bu slogan genelde lüks arabaların arka camlarında, iyi
tefriş edilmiş evlerde, halinden memnun ticarethanelerde daha çok arzı endam
ediyordu.
Herkesi huzursuz etmiş olmalı ki bu kör göze parmak
cinsinden slogan bıçakla kesilir gibi kesiliverdi.
Muhafazakâr varsıl kitleler acaba bu sloganın sesini
neden kıstılar Muhtemel esbabı sırasıyla gözden geçirelim.
Bir; Varsıl muhafazakâr kesim adreslerinin bu sloganla
aşikâr edildiğini fark ederek izini belli etmek istemediğinden bu sloganı
susturmuş ya da sesini kısmıştır.
İki; Zulümler, haksızlılar, katliamlar ve sefaletler
bütün dünyada kol gezerken, bu kan ve gözyaşı deryasında hangi huzurdan
bahsedebiliriz sorusu etrafında beliren yaman çelişki.
Üç; Huzur İslam da sloganını evinin, işyerinin ya da
takım elbisesinin yakasına asan kişi, ardından gelecek şu sorudan ürkmektedir:
Peki İslam nerede ve sen neredesin
Dört; Lafta huzurun İslam da olduğunu söylediği halde
icraatta onu büyük masraflar ve yüklü paralarla gidip başka yerlerden satın
almaya kalkan kişilerin hızla artışı.
Beş; Huzur İslam da sloganının aslında bir parola
olduğu, bundan maksadın din sayesinde menfaat ve rant elde etmek olduğunun
anlaşılması ve bundan hasıl olacak paya başkalarının da dahil olma endişesi.
İslam yumuşak yastıkların, geniş yatakların, sıcak
yorganların dini midir ki huzur ile İslam ı uyumsuz bir kolajla kafa konforunuza
monte edebiliyorsunuz
Muhafazakâr dindar kimlikli insanlar konjonktürün
getirdiği imkânlarla sağlanan görece rahatlık ve şatafatı İslam ın bahşettiği
huzur sanarak fena halde yanılıyorlar.
Huzuru hiç tatmamış talihsiz bir kuşağın savurganlık ve
konforu Allah ın lütfundan bir ikram saymasına sefahatin sefaleti denilebilir
ancak.
Komşusunun açlığını onun kişisel sorunu, özel meselesi
olarak görüp tok olarak sabahladığı gecenin sonunda Allah a verdiği nimetlerden
dolayı hamd eden alışıldık dindar tavrıdır. O ki huzursuzluğu ancak kendi
açlığında, huzuru ise yine kendi karın tokluğunda görür.
Asgari ücretle beş nüfusa bakan bir babanın çaresizliği
onun ne huzurunu bozar ne de keyfini kaçırır.
İnsana karşı sorumluluğun da tıpkı namaz, oruç gibi
Allah a karşı sorumluluklar hanesine dâhil olduğunu düşünmez.
Evet, düşünmez; çünkü düşünmek insana ev ödevi verip
mesuliyetlerini hatırlattığı için nefse zor gelir.
İnsan düşünmediği zaman, hele bir de düşünmemeyi
düşüncesizlik raddesinde yaşam tarzına dönüştürdüğü zaman kendini mutlu ve
huzurlu olduğu konusunda inandırır.
Kapitalizm kılıktan kılığa giren bir sistemdir.
Şeytan tüyünden yapılmış muhtelif libaslara büründüğünden
insanlar onun kendisinden ne alıp ne verdiğini pek anlayamazlar.
Her zihniyete, herkese ve her keseye uygun kapitalizm
formları vardır.
Muhafazakâr ve dini bütün kesime de onları ürkütmeyecek
bir dille konuşur. Kendini kabul ettirmesi için yeşil renge bürünmesi, mutluluk
kelimesi yerine huzur u tercih etmesi gerekir. Hem bu bir tür pazarlama ve
ambalajlama tekniğidir aynı zamanda.
Nasları bile kendi
pazarlama tekniklerine uygun bir mantıkla yorumlatır.
Allah nimetini kulunun üzerinde görmeyi sever
hadisinden yola çıkarak bütün güzellikler ve zenginleri kendi tekeline almayı
onaylanmış hakkı sayar.
Bunu yaparken de yanında yöresinde giyecek ayakkabısı,
yatacak sıcak bir yeri olmayan insanları görecek gözlerini tatile göndermiştir.
Allah nimetini kulunun üzerinde görmeyi sever; ama
herkesin hayatı kendinedir bir yandan.
Bilmez ki Allah bu nimeti sana, aynı zamanda sen de onu
bir başkasına ver diye vermiştir. Sen sana bahş olunmuş nimet ve rızkı ihtiyaç
sahiplerine ver ki Allah onların üzerinde de bu nimeti görüp razı olsun.
Belki de en güzel nimet ihtiyaç sahiplerine sendekinden
verip ihtiyacını gidermendir.
Bunu başardığın an İslam sana gelmiş demektir hem de
yanına huzuru alarak.