Hz. Hüseyin’in zamanın diktatörlerine karşı tavrı ve haklı mücadelesi Müslümanlar için bir sınav ve yol ayrımı olmuştur. Düşünün… Bir tarafta devletin bütün imkânlarını kullanarak halkın gözünü boyayan bir diktatör diğer tarafta Peygamber’den devraldığı mesajı kitlelere ulaştırmak için ölümü göze alıp yola çıkan bir şahsiyet… Keskin bir yol ayrımındasınız… Nerede duracaksınız? Kimin safında yer alacaksınız? Davam haktır diyen Hüseyin’in mi? Saltanatın büyüsüne kapılan katillerin mi? Sınavdasınız… Ve bir tercih yapmak zorundasınız…
Dedesi Resulullah’ın gölgesinde büyüyen Hüseyin, Cemel ve Sıffın savaşlarına ve bu dönem yaşanan içsel çatışmalara, kişisel hesaplara, kıyımlara tanık olmuş ve davayı omuzlarına alıp, tarihin tam göbeğine bir imza atmıştır… Hüseyin bize zamanın zorbalarına karşı nasıl bir tavır içinde olmamız gerektiğini öğretmiştir.
Babasının ölümünden sonra iktidara gelen Yezit tarihi bir kimlik değil karanlık bir zihniyetin adı… Yezit kibir, gösteriş, şiddet ve zorbalığı temsil eden karanlık bir ses… Dün Yezit’in şahsında güçlenen bu zihniyet bugün okyanusların ötesinden hükmediyor ve kan kokan elleriyle bütün dünyaya uzanıyor. Adının, ırkının, unvanının, kullandığı araçların hiç önemi yok neticede hepsinin nefesinde kan kokuyor, hepsinin elinde masumların alın teri var… Fakat kulaklarımızda yankılanan çocuk çığlıklarına aldırmayıp susuyoruz… Hüseyin susmamıştı… O şartlar ne olursa olsun zalim ve diktatörlerin karşısında olduğunu ifade etmek ve ezilmiş, sömürülmüş, susturulmuş kitlelerin bilincini uyandırmak için çıkmıştı yola… Hüseyin bir ses, bir duruş, bir hareket, bir eylemdi… Ve Hüseyin zafere ulaşmıştı…
Materyalist bir bakış açısı ile değerlendirirseniz Hüseyin’in sonuca ulaşamadan katledildiğini ve o savaşı kaybettiğini düşünürsünüz… Peki, sizce bu savaşın kazananı kimdi? Bu savaşın kazananı saltanat, konfor, kibir ve iktidarı ilahlaştıranlar mıydı? Hz. Peygamber’in Ehl-i Beyt’ini katleden katiller miydi savaşın kazananları? Hayır… Hayır… Hayır… Hüseyin zafere ulaştı ve mesajını çağlar ötesine taşıdı. Fakat ne yazık ki bizler Hüseyin’in inanç ve kararlılığından, duruşundan bahsetsek de onun kendisini cömertçe adadığı davasının çok ötesindeyiz…
Cahiliye sistemine karşı harekete geçmek bir duruştur ve Hüseyin bize bu duruşu gösterdi…
İlk hareket, ilk tepki, ilk karar kalplerde gerçekleşir… Hüseyin zulmün bileğini ilkin burada yani kalbinde kırdı, adaletin kalelerini burada inşa etti. Hüseyin davanın temelini burada attı ve insanlığa çağrısını burada yaptı… Biz zafere uzanacak yolları kalplerimizde inşa edemediğimiz için katillerin karşısında yetersiz kaldık ve köleliğe rıza gösterdik… Biz Hüseyin’i anladığımızı iddia ettik ancak onun gösterdiği kararlılığı gösteremedik… Biz onun mesajını içselleştiremedik…