Hükümetin Yeni Filistin Politikası

Abone Ol

İSRAİL Başbakanı Benjamin Netanyahu nun Moshe Ya alon un

yerine, 2015 te yapılan Kiniset seçimlerinde altı üye kazanan Yisrael

Beiteinu un Genel Başkanı Avigdor Liberman ı Savunma Bakanlığı na getirmesi,

İsrail-Filistin yakınlaşmasında çokça tartışılacak yeni adımları da beraberinde

getirecektir.

Revizyonist Siyonizm in kurucusu Zev Jabotinsky nin

politikalarını savunan Liberman, işgal altındaki topraklarda yaşayan Sovyet

göçmenlerin desteğini arkasına almaktadır. Göçmen idaresinin de kendisine

bağlanması, Doğu Avrupa dan yeni Yahudi göçünü teşvik etmeye ve Batı Şeria da

yeni Yahudi yerleşim birimlerinin kurulmasına yönelik olsa gerek.

Dışişleri Bakanı olarak görev yaparken, Hamas ın mutlaka

yok edilmesini savunan aşırı sağ eğilimli Avigdor Liberman ın hükümete

alınması, geleceğe yönelik İsrail Hükümeti nin Filistin sorununa çözüm

konusunda nasıl bir yol izleyeceğinin ana çerçevesini ortaya koymaktadır.

Daha önce, El Halil de Filistinli yaralı bir göstericiyi

öldüren İsrailli askeri savunan ve daha da ileri giderek; Bize karşı olanlara

daha fazla müsamaha gösterilmemesi ve gerekirse balta ile kafasının koparılması

gerekir ifadesiyle büyük tepkilere neden olan ve geçmişte gece kulüplerinde

fedailik yapan Liberman dan daha fazlasını beklemek mümkün olmasa gerek.

Kiniset in Filistinli üyesi Zoabi; Liberman gibi faşist düşünceye sahip bir

kişinin, hükümette değil, cezaevinde yer alması gerekir ifadesiyle en büyük

tepkiyi ortaya koymuştur.

Liberman ın yeniden hükümette yer alması, elbette ki

Netanyahu nun Filistin sorununun çözümüne yönelik bakış açısını da bir kez daha

ortaya koymuştur. Dünyada birçok ülkenin Filistin sorununun çözümü için ön ayak

olmaya başladığı bir dönemde, Liberman ın hükümete alınması aslında

çözümsüzlük adına dünyaya verilmiş bir gözdağı mesajı niteliğindedir. 

Daha iki gün önce Batı Şeria ve Kudüs te yapılan

baskılarda Hamas liderlerinden Vasfi Kubha ve Rafet Nasif in gözaltına

alınması, Liberman ın hükümete alınması arafesinde çok büyük anlam ortaya

koymaktadır.

Burada önemli olan, Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan ın

dolaylı olarak işgalci İsrail in politikalarına adeta destek nitelikli politik

adımları, Netanyahu yu daha da cesaretlendirmeye yönelik olmuştur.

Hamas ın, Gazze deki abluka kaldırılsın çağrısına kulak

tıkayan işgal güçleri, adeta meydan okurcasına ablukanın daha da

sıklaştırılması yönünde daha sert tedbirlere başvurmaktadır.

Mısır yönetiminin Refah Sınır Kapısı nı açmaması ve

İsrailli yetkililerin Türkiye ye yönelik mesajlarında ise; Türk malları Aşod

Limanı ndan Gazze ye gidecek şeklindeki açıklamaları büyük bir vahameti ortaya

koyması bakımından önem arz etmektedir.

Bütün bu olumsuz tablo ortada iken, İsrail ile ilişkileri

güçlendirmek ve canlandırmak üzere büyük hamleler başlatan ve İsrail in Brüksel

Karargâhı nda ofis açması yönündeki vetosunu kaldıran AKP iktidarının, Filistin

sorununun çözümü konusunda nasıl bir tavır ortaya koyacağı ise doğrusu merak

konusudur.

İsrail ile ilişkilerin geliştirilmesinde kilit rol

oynayan AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik in yeni kabine üzerinde nasıl

bir etkiye sahip olacağı aşağı yukarı tebeyyün etmiştir. Ömer Çelik in adının

bu sıralarda dışişleri bakanlığı için dillendirilmesi de, İsrail ile

ilişkilerin geliştirilmesi sonucu olsa gerek.

Daha önce, İsrail le normal olan ilişkilerimiz,

İsrail in Gazze ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine gaddarca

saldırması ile bozulmuştur. AK Parti nin Filistin davasındaki hassasiyeti,

İsrail ile ilişkilerin seyrinden etkilenmeyecek tarihsel ve ilkesel bir

derinliğe sahiptir şeklindeki açıklaması ve sonrası, İsrail bizim

dostumuzdur açıklaması ve akabinde 35 kişilik Başkanlar Konferansı heyetinin

Saray da kabulünde başrol oynaması ilişkilerin canlandırılmasındaki

(reinvigoration) rolünü ortaya koymaktadır.

AKP Hükümeti, İsrail ile ilişkileri geliştirme adına,

Filistin davasından geri adım atıp atmayacağı ise yeni hükümetin icraatlarıyla

ortaya çıkacaktır.