BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM;
HOCALARIMIZ cuma hutbelerini şu ayetle bitirir: “Şüphesiz Allah adaleti emreder.” (Nahl, 90) Allah Resulü (sav), hiç bir gölgenin bulunmadığı günde, arşın gölgesinde barındırılacak 7 sınıftan birincisinin “adaletli yönetici” olduğunu (Buharî) bildirir. Hak ve adalet güneşi Hz. Ömer’in (ra) “Adalet mülkün temelidir” sözü düşündürücü. D. İ. Başkanı Görmez sıklıkla adalet vurgusu yapıyor. Ünlü hukukçu Emile Zola, “Adalet yıkılırsa Fransa yok olur” der.
Günümüzdeki çalkantılara biraz da bu çerçeveden bakalım! AKP’liler, “Bize vaad edilen Türkiye bu değil”; “Güç sarhoşluğuna düşüldü”; “Gemi su alıyor” ; “Ortak akıldan tek adamlığa geldik”; “Hiç birimiz vazgeçilmez değiliz”; “AKP Tayyib’in partisi değil” gibi ciddi ifadeler kullanmaya başladılar.
Şüphesiz bunlar sonuç! Ya o sonuçları hazırlayan sebepler! AKP’liler, 2001’de partiyi kurarken, bugün can düşmanı tavrı gösterdikleri Gülen’le görüştüler. Taraflar menfaat ortaklığında anlaştı. Hükümetleri sırasında o gruba “Ne istemişlerse verdiler.”
Türkiye’de Milli Görüş hareketi söz sahibiydi. Sağ, sol zihniyetler ümit olmaktan çıkmış, liderleri itibardan düşmüştü. Söz sırası Milli Görüş’e gelmişti. Genel Kurmay’ın raporları da bu yöndeydi.
Milli Görüş gömleğini çıkaranlar ABD’yle işbirliğine soyundular. Bu, İslam Birliği’ni kurup mazlumların ahını dindirmeye azmetmiş bir harekete engel olmak demekti. Yerleri, gökleri dolduracak ölçüdeki bu haksızlık karşılıksız kalamazdı. Dikkat ederseniz bir türlü ağız tadıyla hükümet olamadılar.
BİRBİRİNE DÜŞTÜLER
İŞ tabiî seyriyle yürümediği için hep gerilimli oldular. AKP’nin kurucusu, hep çatışmacı, kavgacı, öfkeli üslûbu benimsedi. Kendilerine de yazık ettiler. Ahmet Sever’in “Abdullah Gül İle 12 Yıl” kitabını okuyanlar, “Hayret! İki cambaz bir ipte 12 sene nasıl oynamış” yorumunu yapmaktan kendilerini alamadı.
Adalet şaşmaz bir teraziyse, AKP’yle Gülen’in işbirliği elbette böyle sonuçlanacaktı. Dahası var. AKP’nin kurucu iradesi olarak bilinen 4’lünün (Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Abdüllîtif Şener) dördü de şimdi ayrı telden çalmıyorlar mı
Ya diğer kurucular! Onu da, arkadaşları için, “Tuvalete bile yazılamayacak ifadelerle saldırıyorlar” (8. 2. 2016) diyen AKP kurucularından, Milli Eğitim eski Bakanı Hüseyin Çelik’ten dinleyelim: “Gemi su alıyor. Partinin kuruluşunda bulunan 50 kişiden yüzde 98’i dışta. Kamaranız rahat ve lüks olabilir. Geminin dibi su alıyorsa, rahat ve lüks ortamda batarsınız.” (Hürriyet, Ahmet Hakan, 10. 2. 2016)
AKP’nin durumunu, Erdoğan’ı iyi tanıyan eski arkadaşı Reşat Nuri Erol değerlendirdi: “AKP dağılma sürecine girdi. Tek kişi kaldı, tek adam kaldı, tek bir “başkan” kaldı, tek R. Tayyip Erdoğan kaldı.” (Milli Gazete, 10. 5. 2016)
Türkiye öncülüğünde, adil bir düzen kurmaya azmetmiş; yüz yılda bir zor yetişen bir dünya liderini devre dışı bırakmak için oynanan oyunlar karşılıksız kalabilir mi “ (Geniş bilgi için: Yenilikçi Hareket, Nasuhi Güngör, Anka Yy., Küresel Musibet Siyonizm, Nuri Bayar, MGV Yy.)
PAYLAŞMAYI ÖĞRENİN
Devlet görevlerini ehil ve layık olanlarla paylaşmayı öğrenin! Yandaşlara, “her istediğini veren”, içinden çıktıklarına son 28 Mayıs’takine benzer bencillik gösteren tutumlarınızdan vazgeçin! Adil davranın!
MGV ve AGD’nin fetih kutlamalarını İstanbul’da yapma prensibi vardır. Olağan üstü şartlar bu prensibi bozmuştur. AGD bu sene, aylarca İstanbul’da bir mekân arayışına girdi. Konuyu bizzat Genel Başkan Salih Turhan’a sordum. “Koskoca İstanbul’da parasıyla bir mekân tahsisi yapılmadığını” anlattı. Çünkü aynı gün Cumhurbaşkanı’nın Yenikapı’da fetih mitingi vardı.
Cumhurbaşkanı’nın görevi, fetih kutlamak değil; Ayasofya’yı aslî kimliğine kavuşturmak; fetih kutlamalarını tüm Türkiye’de yaygınlaştırmak olmalıdır. 60’tan fazla ülkedeki katılımcılarla uluslararası organizasyona dönüşen programı sabote eden zihniyetin yaptığı bu haksızlığa ne demeli
Manzarayı izleyen Necmettin Çalışkan tepkisini koydu: “Birileri devletin tüm imkânlarını seferber ederek Yenikapı’da benzeri organizasyon yaptı. İşin içinde maya olmayınca, fetih ruhunu yaşatmayan resmi devlet töreni olmaktan öteye geçemedi. Yüz binlerce direğe fetih flamaları asılmış, bilboardlar, yollar süslenmiş. Aklınıza gelen reklam çeşitleriyle her taraf fetih şovuna dönüştürülmüştü. Astronomik bütçeler… Milli Eğitim’e bağlı okullara; camilerde cemaate duyurular… Sosyal medyada dolaşan şu ironi manidardı: Sultan Fatih, fetihte bu kadar para harcamamıştır.” (Milli Gazete, 16. 6. 2016)
AKP’lilerin, eski arkadaşlarına yaptıkları haksızlıkları da konuşma sırası hâlâ gelmedi mi