Hikâyede gölgeye sığınmak - 2

Abone Ol

Güzel Günlere Dönmek Ne Hoş ta; boş bir arsaya terk

edilmiş hurdalık bir araçla bilim kurgu öykülerini andırır bir söyleşi. Bu

söyleşi veya iç çekişlerde vefa duygusu ve çaresizlik işlenmiş.

Darda Kalıyordu Hep ; öykünün adından da anlaşılacağı

üzere baş ağrıları çeken ve bu ağrıyı kendine dert edinmeyen; varlığını

hatırlatan, derdini sevmenin yanı sıra kontrast bir durum olarak insana sunulan

şifanın tasvir edildiği bir hikaye. Tuhaf bir adamın serzenişleri; didaktik ve

fakat duyguya da hitap eden bir öyküdür.

Hatice Eğilmez Kaya nın kedilere olan ilgisi nedeniyle

kedilerle arasının çok iyi olduğunu var sayıyorum. Bir kaç öyküde daha

kedilerden söz etmesi de bunun ayrıca bir göstergesi olarak kabul edelim. Sarı

Kedim Gitti Gelmez de bir sarı kedi konu edinilmiş. İnsani özelliklerle adeta

özdeşleştirme çabaları kediye duyulan sevgiyle orantılı görülebilir. İnsanın

bile zaman zaman hayvanlaştığı bu âlemde kedinin asilleşmesi bir tezat olarak

görülse de insanlara alegorik göndermeler seziliyor.

Her Yerde Evler Var da yazar kentlerin sıkıcı ve

sıkıntılı hallerinden bir kurtuluş olarak kargaşadan uzak safiye bir hayatla eş

değer bir köye sığınışı arzulatıyor. Sürrealist ve gerçek hayatın bir arada

resmedildiği bir tabloyu anımsatan; huzura yönelişi idealize eden bir hayattır

sahnelenenler.

Gölgeye Sığınanlar ; huzurlu, geçmiş günlere özlemle

bakan ve o huzuru o gölgede arayışın, realist tasvirle çizilmiş bir öyküdür.

Kendini, çizdiği Gelin Cadısı nı, korkular içine bırakan ve çocukluk günlerine

götürülüşü konu ediniyor.

Kanatları gökyüzü kadar mavi, yürekler de uçsuz bucaksız

hayaller kadar renklidir uçurtma sevdasının. Uçurtmamın Kanatları Masmavi dir,

çünkü günlük telaşlar yüzünden bakmayı unuttuğumuz gökyüzü, çocuklar için birer

dilsiz tercümandır. Yazar, her ne kadar uçurtma ile oynamanın riskini peşine

takılıp gökyüzünde kaybolmak olarak görse de çocukluk gönlümüzde uçurtmalar

sınırsız özgürlük ve hayallerin yaşandığı bir gök mekândır.

Bir genç kızın aşk acıları anlatılıyor. Okuduğu romanlar,

öyküler, şiirler ve sözler; gerçekle yüzleştiğinde kafası karışan, yaşadığı

tuhaf aşk serencamıyla okudukları sayesinde aşk kavramı arsındaki farklılıklar

yaşanır Kayısı Çekirdekleri ve Kâğıt Kırıntıları ; hayal kırıklığıyla sona

eriyor.

Canımdaki Derviş ve Ben de; soyut yaklaşımlarla

resmedilen, mistimse ezelden meyyal bir ruhun edebiyat okumalarıyla Derviş e

duyulan ilgi anlatılıyor. Bilgece sözlerle öykü daha bir güç kazanmış; ilmin

serince gölgesi, anlayabilmenin sıcacık kucağıdır: İrfan. Yazar öyküde son

noktayı koyuyor; Siz siz olun sözün şirin dervişimden sabır öğrenin. Bilin ki

sabır onun sinesindeki silahı, tek düşmanı teninde gizli, kıyıp da vuramadı

Evini Bulamayan Adam da kedi insan yakınlaşmasından yola

çıkılarak kedi ile insan ilişkisi anlatılıyor. Kedinin özelliklerinin de

aktarıldığı bu öyküde kedi sevgisi de öne çıkıyor.

Kısa Süren Ayrılıklar İçin öyküsünde geçmişe öykünmeler

var. Geçici mutlulukla geçen saatlere rağmen hüzün ve kaygılar içinde, geçmiş

yılları düşünerek efkârlanmak Bugün için de insan ne kadar mutlu olmaya

çalışsa da zaman masalının en kusurlu yalanı nitelemesinde bulunulur. Zira

geçmişte insanın bir daha gelmeyecek anıları kadar yakınları da vardır; özlem

duyulan ve anılan.

Ve kitabın son öyküsü Dört Uyku Bir Ölüm dür. Bu öykü

imgesel yönüyle de dikkat çeken bu öykü dört bölüm halinde verilmiştir. Öyküde

Akçahatun un ölümü ve halleri, çile çeken kadınlara bir ithaf niteliği taşır. Ölüm

burada demir pençeli bir kuşla tavsif edilir. Genç kız Güler in hayalleri;

huzuru yakalayabilmenin sorgulandığı Ayşe nin umutları; sevinç keder, umut ve

hayal kırıklığıyla dolu günler de neşenin gölgesinde hüzün, Nazire nin ruhunda

da yüzü gülen bir kız çocuğu yansımaları vardır. Ve Kenan elinde kaybolan

Yusuf a nazire bu öykünün sonunda da Güleri seven Kenan da bu aşta kayboluyor,

mısralar yazıyor ve kendini bu mısralarım gizine hapsediyor.

GÖLGEYE SIĞINANLAR EBEDİ HAYATA YÖNELİK BİR BAKIŞTIR

Hatice Eğilmez Kaya nın İnceciktir Kırılmak (şiir) ve

Pervanenin Duası (deneme) kitaplarına bir yenisin ekledi. İlk öykü kitabı

Gölgeye Sığınanlar genel itibariyle olaylardan ziyade hayatın özüne

yönelişlerde sorgulama vardır. Gün gün tükenen kaybolan iyilikler, güzellikler;

çirkinleşen suretler ve mekânlar karşısında kültürel ve edebi bir duyarlılık

vardır. Bu bakış açısında; kendi hayat tarzına, geleneğine inanç noktasında;

nasibe, kadere, kazaya tevekkül etmiş tam bir bağlılık söz konusudur.

Kadın kahramanların biraz öne çıktığı güncel öykülerde

çocuklar da olmak üzere toplumun farklı katmanları anlatılır. Sorumsuz kocalar,

toprağından kopup şehir hayatına tutunmaya çalışmak, kaybedilen umutlar

karşısında iç dünyaya yönelmek ve ölümlerde Yaratan a sığınmak öykülerde

hayattan kaçıştan ziyade huzura eriştir. Bir yönüyle de toplumun yozlaşmasından

kaynaklanan yalnızlaşmasını özlemlerle içselleştirir. Çarelerin kaynağını kimi

hikâyelerde gösterir. Kimi hikâyelerde de yazar; rüyalara ve hayallere sığınır,

öznel ve nesnel yüzleşme içine girer ve geçmişi özlemle anar. Bu rüyalarda

yemyeşildir ovalar. Uçsuz bucaksız bozkırları aşma hayalleri ardından hayra

yorulan renkli rüyalar vardır. Ancak hayat akışı itibariyle bir rüyaya

benzetilse de o rüyadan uyanınca dertlenmek ve kendisini başıboş bir arsanın

ortasında yapayalnız bulmak vardır. Fakat kitapta hayatın gerçekleri de sade

bir dille anlatılır. Anlatımlarda geçmişe dair öykünmelerin önemli bir payı

vardır. Yer yer hayal kırıklıkları bazı öykülerde görülse de kaybedilen iyilik

ve güzellikleri anarak hayattan dersler çıkarmak, geleceğe umutla bakmak arzusu

diri tutulur. İnsanı onur ve değeriyle huzura götüren, rahatlatıcı anlatımlarla

gölgeye sığınmaların tahlillerini görürüz.

Kaya nın öykülerinde duru bir Türkçe hâkimdir; konu ve

anlatımlar anlaşılırdır. Öyküler daha ziyade insanı içten kuşatır. Kendi dünya

görüşünü öykülerine verdiği biçimle tamamen görünür kılıyor. Bir birini

anlamayı sağlayan ortak acılar derinlemesine kitapta yer almasa da irdelenen

toplumsal sorunlarda bir düğüm gibi çözmenin çabası vardır. Bunun için öyküleri

anlamak önem taşır. Gölgeye Sığınanlar bu bakımdan önemlidir.

Öykü anlatımlarında hayat karşısında yer yer yaşamıyor da

seyrediyormuşçasına bir etki bırakır. Kaya ya göre, her bir öykümüz ruhlarımızın

lavanta kokulu sandıklarında gizlidir. Öykülerde sorumluluk duygusu

taşıdığının farkında olarak, insana hayatın iyi yanlarına dair ince mesajlar

veriyor. Hemen hemen her hikâyede bu durumu gözlemek mümkündür. Kalanların

gidenlere olan hasreti Ve özlemek kavuşmanın yarısı dır gerçeği vs.

Öykülerin bazılarında her ne kadar yalnızlığa mahkûm

edilen talihsiz insanlar anlatılsa, insanların her çağda ortak yaşadıkları

kederler olsa da edebi hayata yönelik bakışlarda güzelce tasvirler, anlatımlar

da belirgindir. Eski güzel günlere gebe günleri beklemek; bu farklı, anlamlı ve

düşsel bir bekleyiştir. Bir işi yaparken duyulan mutluluk hayatı güzelleştirir,

anlam katar. Kafamızın içine doluşan ışıklı fikirler güzelleştirir yüzlerimizi,

kalbimizdeki sırmadan hisler. Bu bakımdan yazar iyi dileklerde bulunur; iyi

şeyler ekmeli ve yüzler güzelleşmelidir, der.

Gölgeye Sığınanlar bugünün gerçeklerinden beslenen, konu

ve anlatım olarak öyküler sıradan değil, iç hesaplaşmalarda daima hayatın güzel

yanlarına vurgular var. Öykülerde; insan sevgisinin hâkim olduğu yer yer

imgesel, şiirsel, düşsel ve gerçekçi tasvirler görülür.

Hatice Eğilmez Kaya nın bazı öykülerinde devrik cümleler

de dikkat çeker. Anlatılan olaylarda heyecanı öne çıkaran, hızla gelişen veya

aniden ortaya çıkan türden konular yoktur. Bu nedenle de olaylara fazla bir

heyecan ve merak aramaktan ziyade; hayatın olumsuz yanlarına rağmen

rahatlatıcı, huzur verici ve bir bakıma da terapi edici bulduğumu

belirtmeliyim. Önemsediğim bir sözü burada alıntılamak isterim; Başkalarının

anladığını yazmak değil hüner; anlayacağını önden sezip kalemle bozmaktır işi.

Her öykücü bunu ne kadar benimser bilinmez ama Kaya nın güzel ve farklı

öykülerini haz alarak okudum.

Gölgeye Sığınanlar, Hatice Eğilmez Kaya, Roza Yay.2013,

İst.106. sayfa.