Güzel Günlere Dönmek Ne Hoş ta; boş bir arsaya terk
edilmiş hurdalık bir araçla bilim kurgu öykülerini andırır bir söyleşi. Bu
söyleşi veya iç çekişlerde vefa duygusu ve çaresizlik işlenmiş.
Darda Kalıyordu Hep ; öykünün adından da anlaşılacağı
üzere baş ağrıları çeken ve bu ağrıyı kendine dert edinmeyen; varlığını
hatırlatan, derdini sevmenin yanı sıra kontrast bir durum olarak insana sunulan
şifanın tasvir edildiği bir hikaye. Tuhaf bir adamın serzenişleri; didaktik ve
fakat duyguya da hitap eden bir öyküdür.
Hatice Eğilmez Kaya nın kedilere olan ilgisi nedeniyle
kedilerle arasının çok iyi olduğunu var sayıyorum. Bir kaç öyküde daha
kedilerden söz etmesi de bunun ayrıca bir göstergesi olarak kabul edelim. Sarı
Kedim Gitti Gelmez de bir sarı kedi konu edinilmiş. İnsani özelliklerle adeta
özdeşleştirme çabaları kediye duyulan sevgiyle orantılı görülebilir. İnsanın
bile zaman zaman hayvanlaştığı bu âlemde kedinin asilleşmesi bir tezat olarak
görülse de insanlara alegorik göndermeler seziliyor.
Her Yerde Evler Var da yazar kentlerin sıkıcı ve
sıkıntılı hallerinden bir kurtuluş olarak kargaşadan uzak safiye bir hayatla eş
değer bir köye sığınışı arzulatıyor. Sürrealist ve gerçek hayatın bir arada
resmedildiği bir tabloyu anımsatan; huzura yönelişi idealize eden bir hayattır
sahnelenenler.
Gölgeye Sığınanlar ; huzurlu, geçmiş günlere özlemle
bakan ve o huzuru o gölgede arayışın, realist tasvirle çizilmiş bir öyküdür.
Kendini, çizdiği Gelin Cadısı nı, korkular içine bırakan ve çocukluk günlerine
götürülüşü konu ediniyor.
Kanatları gökyüzü kadar mavi, yürekler de uçsuz bucaksız
hayaller kadar renklidir uçurtma sevdasının. Uçurtmamın Kanatları Masmavi dir,
çünkü günlük telaşlar yüzünden bakmayı unuttuğumuz gökyüzü, çocuklar için birer
dilsiz tercümandır. Yazar, her ne kadar uçurtma ile oynamanın riskini peşine
takılıp gökyüzünde kaybolmak olarak görse de çocukluk gönlümüzde uçurtmalar
sınırsız özgürlük ve hayallerin yaşandığı bir gök mekândır.
Bir genç kızın aşk acıları anlatılıyor. Okuduğu romanlar,
öyküler, şiirler ve sözler; gerçekle yüzleştiğinde kafası karışan, yaşadığı
tuhaf aşk serencamıyla okudukları sayesinde aşk kavramı arsındaki farklılıklar
yaşanır Kayısı Çekirdekleri ve Kâğıt Kırıntıları ; hayal kırıklığıyla sona
eriyor.
Canımdaki Derviş ve Ben de; soyut yaklaşımlarla
resmedilen, mistimse ezelden meyyal bir ruhun edebiyat okumalarıyla Derviş e
duyulan ilgi anlatılıyor. Bilgece sözlerle öykü daha bir güç kazanmış; ilmin
serince gölgesi, anlayabilmenin sıcacık kucağıdır: İrfan. Yazar öyküde son
noktayı koyuyor; Siz siz olun sözün şirin dervişimden sabır öğrenin. Bilin ki
sabır onun sinesindeki silahı, tek düşmanı teninde gizli, kıyıp da vuramadı
Evini Bulamayan Adam da kedi insan yakınlaşmasından yola
çıkılarak kedi ile insan ilişkisi anlatılıyor. Kedinin özelliklerinin de
aktarıldığı bu öyküde kedi sevgisi de öne çıkıyor.
Kısa Süren Ayrılıklar İçin öyküsünde geçmişe öykünmeler
var. Geçici mutlulukla geçen saatlere rağmen hüzün ve kaygılar içinde, geçmiş
yılları düşünerek efkârlanmak Bugün için de insan ne kadar mutlu olmaya
çalışsa da zaman masalının en kusurlu yalanı nitelemesinde bulunulur. Zira
geçmişte insanın bir daha gelmeyecek anıları kadar yakınları da vardır; özlem
duyulan ve anılan.
Ve kitabın son öyküsü Dört Uyku Bir Ölüm dür. Bu öykü
imgesel yönüyle de dikkat çeken bu öykü dört bölüm halinde verilmiştir. Öyküde
Akçahatun un ölümü ve halleri, çile çeken kadınlara bir ithaf niteliği taşır. Ölüm
burada demir pençeli bir kuşla tavsif edilir. Genç kız Güler in hayalleri;
huzuru yakalayabilmenin sorgulandığı Ayşe nin umutları; sevinç keder, umut ve
hayal kırıklığıyla dolu günler de neşenin gölgesinde hüzün, Nazire nin ruhunda
da yüzü gülen bir kız çocuğu yansımaları vardır. Ve Kenan elinde kaybolan
Yusuf a nazire bu öykünün sonunda da Güleri seven Kenan da bu aşta kayboluyor,
mısralar yazıyor ve kendini bu mısralarım gizine hapsediyor.
GÖLGEYE SIĞINANLAR EBEDİ HAYATA YÖNELİK BİR BAKIŞTIR
Hatice Eğilmez Kaya nın İnceciktir Kırılmak (şiir) ve
Pervanenin Duası (deneme) kitaplarına bir yenisin ekledi. İlk öykü kitabı
Gölgeye Sığınanlar genel itibariyle olaylardan ziyade hayatın özüne
yönelişlerde sorgulama vardır. Gün gün tükenen kaybolan iyilikler, güzellikler;
çirkinleşen suretler ve mekânlar karşısında kültürel ve edebi bir duyarlılık
vardır. Bu bakış açısında; kendi hayat tarzına, geleneğine inanç noktasında;
nasibe, kadere, kazaya tevekkül etmiş tam bir bağlılık söz konusudur.
Kadın kahramanların biraz öne çıktığı güncel öykülerde
çocuklar da olmak üzere toplumun farklı katmanları anlatılır. Sorumsuz kocalar,
toprağından kopup şehir hayatına tutunmaya çalışmak, kaybedilen umutlar
karşısında iç dünyaya yönelmek ve ölümlerde Yaratan a sığınmak öykülerde
hayattan kaçıştan ziyade huzura eriştir. Bir yönüyle de toplumun yozlaşmasından
kaynaklanan yalnızlaşmasını özlemlerle içselleştirir. Çarelerin kaynağını kimi
hikâyelerde gösterir. Kimi hikâyelerde de yazar; rüyalara ve hayallere sığınır,
öznel ve nesnel yüzleşme içine girer ve geçmişi özlemle anar. Bu rüyalarda
yemyeşildir ovalar. Uçsuz bucaksız bozkırları aşma hayalleri ardından hayra
yorulan renkli rüyalar vardır. Ancak hayat akışı itibariyle bir rüyaya
benzetilse de o rüyadan uyanınca dertlenmek ve kendisini başıboş bir arsanın
ortasında yapayalnız bulmak vardır. Fakat kitapta hayatın gerçekleri de sade
bir dille anlatılır. Anlatımlarda geçmişe dair öykünmelerin önemli bir payı
vardır. Yer yer hayal kırıklıkları bazı öykülerde görülse de kaybedilen iyilik
ve güzellikleri anarak hayattan dersler çıkarmak, geleceğe umutla bakmak arzusu
diri tutulur. İnsanı onur ve değeriyle huzura götüren, rahatlatıcı anlatımlarla
gölgeye sığınmaların tahlillerini görürüz.
Kaya nın öykülerinde duru bir Türkçe hâkimdir; konu ve
anlatımlar anlaşılırdır. Öyküler daha ziyade insanı içten kuşatır. Kendi dünya
görüşünü öykülerine verdiği biçimle tamamen görünür kılıyor. Bir birini
anlamayı sağlayan ortak acılar derinlemesine kitapta yer almasa da irdelenen
toplumsal sorunlarda bir düğüm gibi çözmenin çabası vardır. Bunun için öyküleri
anlamak önem taşır. Gölgeye Sığınanlar bu bakımdan önemlidir.
Öykü anlatımlarında hayat karşısında yer yer yaşamıyor da
seyrediyormuşçasına bir etki bırakır. Kaya ya göre, her bir öykümüz ruhlarımızın
lavanta kokulu sandıklarında gizlidir. Öykülerde sorumluluk duygusu
taşıdığının farkında olarak, insana hayatın iyi yanlarına dair ince mesajlar
veriyor. Hemen hemen her hikâyede bu durumu gözlemek mümkündür. Kalanların
gidenlere olan hasreti Ve özlemek kavuşmanın yarısı dır gerçeği vs.
Öykülerin bazılarında her ne kadar yalnızlığa mahkûm
edilen talihsiz insanlar anlatılsa, insanların her çağda ortak yaşadıkları
kederler olsa da edebi hayata yönelik bakışlarda güzelce tasvirler, anlatımlar
da belirgindir. Eski güzel günlere gebe günleri beklemek; bu farklı, anlamlı ve
düşsel bir bekleyiştir. Bir işi yaparken duyulan mutluluk hayatı güzelleştirir,
anlam katar. Kafamızın içine doluşan ışıklı fikirler güzelleştirir yüzlerimizi,
kalbimizdeki sırmadan hisler. Bu bakımdan yazar iyi dileklerde bulunur; iyi
şeyler ekmeli ve yüzler güzelleşmelidir, der.
Gölgeye Sığınanlar bugünün gerçeklerinden beslenen, konu
ve anlatım olarak öyküler sıradan değil, iç hesaplaşmalarda daima hayatın güzel
yanlarına vurgular var. Öykülerde; insan sevgisinin hâkim olduğu yer yer
imgesel, şiirsel, düşsel ve gerçekçi tasvirler görülür.
Hatice Eğilmez Kaya nın bazı öykülerinde devrik cümleler
de dikkat çeker. Anlatılan olaylarda heyecanı öne çıkaran, hızla gelişen veya
aniden ortaya çıkan türden konular yoktur. Bu nedenle de olaylara fazla bir
heyecan ve merak aramaktan ziyade; hayatın olumsuz yanlarına rağmen
rahatlatıcı, huzur verici ve bir bakıma da terapi edici bulduğumu
belirtmeliyim. Önemsediğim bir sözü burada alıntılamak isterim; Başkalarının
anladığını yazmak değil hüner; anlayacağını önden sezip kalemle bozmaktır işi.
Her öykücü bunu ne kadar benimser bilinmez ama Kaya nın güzel ve farklı
öykülerini haz alarak okudum.
Gölgeye Sığınanlar, Hatice Eğilmez Kaya, Roza Yay.2013,
İst.106. sayfa.