Hiçbir Şey Göründüğü Gibi Değil

Abone Ol

Soma’daki maden faciası denince…

Memleketim Erzincan/İliç’te 1970-80’li yıllarda maden ocakları vardı…

Madenler kamyonlarla İliç merkezden taşınarak İstasyon’a götürülür, oradan da demir yolu ile fabrikalara taşınırdı…

Yine o yıllara ait hafızamda kalan bir anekdotu da aktarmak isterim; maden kamyonlarından birinin şoförü, aracı “olağanüstü” süratli kullanırdı. O kadar ki, ilçede bu şoförün adı “pilot” idi. İlçenin bir ucundan girip diğerinden çıkması dakikalar değil, saniyelerle ölçülürdü.

“Yüzyılın faciası” Soma’daki maden ocağı kazasında yaşananları göz önüme getirdiğimde, esasen 1970’li yıllardan bu yana madencilikte genel mantalite ve anlayışın değişmediğini, teknolojiye yapılması gereken ama yapılmayan yatırımın insan hayatını nasıl da yok ettiğini söylemek herhalde abartılı olmaz.

O “Pilot”a, “Günde şu kadar sefer yapmak zorundasın, şu sayıda tur atman şart…” denilmesi ile, Soma’da, “Günde şu kadar maden kazmak zorunluluğunuz var…” dayatması arasında bir fark görebiliyor musunuz

***

Ve şimdilerde, Amerikan ortaklı Altın madeni ilçenin çehresini tamamen değiştirmiş durumda.

Şu ana kadar 23 tona yakın altın elde edildiği anlaşılıyor, İliç/Çöpler Köyü’ndeki altın madeni ocağından. 

İlçe merkezinin nüfusunda son 2 - 3 yıldır Altın madeni, Bağıştaş 1 ve Bağıştaş 2 HES baraj inşaatlarında iş istihdamının oluşması ile artış oldu.

İliç’te nüfusun %45’i ilçe merkezinde, %55 i ise köylerde ikamet etmekte idi, ama son dönemde bu denge de hayli değişti.

Son yıllarda ilçe merkezinde iş sahalarının açılmasına bağlı olarak önemli hareketlilik görülüyor. Köylerde ise yaz aylarında bu hareketlilik 5 aydan fazla sürmemekte. Bu durum bölge insanının büyük kentlerde yaşamalarından kaynaklanmakta.  Ancak emekli olup köylerine yerleşenler köylerimizin nüfusuna katkıda bulunmakta.

İlçe merkezinde açılan iş sahaları konut sıkıntısına yol açtı. Bu duruma bağlı olarak kiralar üç katına çıkarak 60-700 TL ye ulaştı.

***

Daha düne kadar kimilerinin deyimi ile “kibrit kutusu” gibi geri kalmış, gelişmemiş bir ilçeydi İLİÇ.

Ama biliyor musunuz

Türkiye’nin işsizi olmayan nadir ilçelerden biri oldu İliç, şimdilerde…

Yapılan iki baraj sebebiyle hummalı bir faaliyet göze çarpıyor ilçede; İstasyon mahallesi sular altında kalacağı için daha yukarılarda yeni yerleşim alanları inşa ediliyor.

İlçenin kuzeyinde kalan köylerle irtibatını sağlayan köprünün yerine yenisi yapılırken, en önemlisi Tren Garı da sular altında kalacak. Tren yolunun güzergâhı da anlayacağınız şekilde değişiyor. Yıllarca gurbetten-sılaya, sıladan-gurbete yolculuğun kalbi olan, nice kucaklaşmaların yaşandığı, duygusal bağların merkeziydi İstasyon Mahallesi’ndeki Tren Garı.

Yakın zamanda binanın içinde balıklar cirit atacak…

***

Hepsinden öte İliç’in yaşam biçimini, tüketim tercihlerini büyük ölçüde değiştiren unsur bahsettiğim Çöpler Köyü’ndeki altın madeni. Madenin sahibinin eski bir medya patronu olduğu söyleniyor, Amerikalılarla birlikte…

***

Şuraya dikkat!

Tamam, Altın madeni İliç’te işsizliği bitirdi.

Tamam, İliç’te gayrimenkullerin değeri çok arttı.

Tamam, ilçede bambaşka bir hareketlilik yaşanıyor.

Tamam, birileri iyi de para kazandı.

Ama acaba altın madeni işletilirken, İliç geleceğinden bir şeyler kaybediyor mu, kaybetmiyor mu

Herkesin dönüp bir de kendisine sorması gereken soru galiba bu!...

İşte O Neden…

“Neden şirketi eleştirmiyorsunuz da Hükümeti eleştiriyorsunuz.” diyorlar...

Kömür İşletmelerini kuran devlet,

Hazır Kömür Ocağını şirkete veren devlet,

Kömür Ocağını denetleyen devlet,

Devleti yöneten Hükümet (AKP)...

İşte bunun için…

(Doç. Dr. İbrahim halil sugözü)

Çizmelerimi çıkarayım sedye kirlenmesin!

“Çizmelerimi çıkartayım sedye kirlenmesin” sözü kendisini bir işçiden üstün gören kişilere bir tokattır aslında.  Sen zihniyet, insanlık ve medeniyet noktasında benden çok geridesin demektir. İşçi hakları saikıyla ve işçi adına kamu malına zarar verenlere senin yaptıklarınla benim düşüncelerim arasında bir paralellik bulunmuyor demektir.

Bu temiz söz bu guruplara sen ne kadar beni suiistimal ederek hareket etsen de senin söylemlerin ve eylemlerin benim iç dünyamda karşılık bulmuyor demektir. Bu söz en ufak bir sallantıda ve en ufak bir esintide ülkesini terk edenlere biz buradayız ve kaya gibi yerimizdeyiz demektir. Bu söz vatan sevgisidir, ülkeye duyulan derin bağlılıktır.

“Çizmelerimi çıkartayım sedye kirlenmesin” sözü vatan, millet ve bayrak sevgisinin insanımızın genlerinde ne kadar dominant olduğunu göstermektedir. Bu söz, dünya üzerinde botlarıyla hemcinsini ezen katı yüreklilere inat berrak yüreklerin de bulunduğunu göstermektedir. Ülkesini beğenmeyen ve eline geçtiği her fırsatta küçük düşürmek için çaba gösterenlere bizim yüreğimiz sevgiyle doludur demektir.

Sizin kömür gibi simsiyah yüzleriniz, yırtılmış çoraplarınız, çizmeleriniz ekmeğin nasıl kazanıldığını bize hatırlatıyor. Ekmeğin nasıl kazanıldığını ve nasıl alındığını bize bir kere daha hatırlattınız. Bize Asrısaadet’ten şu tabloyu da hatırlattınız.

Hatırlayınız Peygamberimiz’in Muaz b. Cebel’le karşılaşmasını… Efendimiz Muaz b. Cebel’le tokalaşmak için elini uzatır. Alnının teri ve elinin emeğiyle geçinen Muaz ellerini geri çeker, ellerini saklamaya çalışır. Efendimiz sorar, “Niye ellerini geri çektin ” diye. Muaz şöyle cevap verir: “Ya Resulallah, tarlada çalıştığım için ellerim sertleşti ve nasırlaştı. Musafaha yaparken sizi incitmek istemiyorum.”

Peygamber efendimiz, “Uzat ey Muaz, uzat.” dedikten sonra o iki eli tutarak içlerini öptü. Sonra o eli kaldırarak şöyle dedi:  “Bu el var ya bu el, Allah ve Resulünün sevdiği eldir ve Allah bu ellere cehennem ateşini dokundurmayacaktır” buyurdu.

Bu elleri taltif etmek ve takdir etmek sünnettir. Efendimiz bu iki elin içine öpücükler kondurmuştur. Bu el ne kadar o ellere benziyor… Helal lokma adına nasırlaşan ellerin içine peygamberimiz öpücükler kondurmuştur.

Allah senden razı olsun Ağrı’lı kardeşim. Geçmiş olsun güzel insan… İstiklal şairimiz Mehmet Akif’in, “Allah Bu Millete Bir Daha İstiklal Marşı Yazdırmasın” demesi gibi rabbim bir daha ülkemizde bu tür kazaların yaşanmasına fırsat vermesin. Allah senden razı olsun Murat kardeş. (İsmail UZUN,

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni)

NOT: Bugün 18 Mayıs 2014, Pazar… 1) Emekliler yılda 15–20 TL zamla, hâlâ sürünmeye devam ediyor. 2) An itibariyle asgari ücretli “nasıl geçineceğim ” diye feryat ediyor. 3) Bu parlamento ve mevcut AKP iktidarı, 2011’den bu yana verdiği yeni ve sivil anayasa sözünü yerine getiremedi. 4) 28 Şubat darbesi döneminde kapatılan, yoksul-zeki Anadolu çocuklarının barındığı Başbakanlığa bağlı Vakıf Öğrenci Yurtları hâlen kilitli. Otur, sıfır!