Ünlü araştırma şirketi Gallup, dünya çapında bir “mutluluk araştırması” yaptı. 143 ülkenin yer aldığı araştırmada; Türkiye, mutlulukta 54 puanla listede sondan üçüncü oldu. Bloomberg’in, işsizlik oranı ve tüketici fiyat endeksindeki değişimleri içeren “sefalet endeksine” göre; 2015 yılında en dertli ülkeler listesinde Türkiye 9. sırada yer aldı.
Sağlık Bakanlığı istatistiklerine göre, 2009-2013 yılları arasında psikolojik rahatsızlıklar nedeniyle doktora başvuran kişi sayısı 3 kat artarak, 3 milyondan 9 milyona çıktı. 2013 yılında, yalnızca İstanbul’da 6 milyon 736 bin 378 kutu antidepresan kullanıldı. İstanbul’da son 4 yılda hastaneye başvuranların sayısı 6 kat artarken, bu sayı Ankara’da daha fazla.
İnkar etmenin bir anlamı yok; ülke olarak mutsuzuz, hem de çok mutsuzuz ve giderek de daha mutsuz oluyoruz. İşyerimizdeki, otobüsteki, sokaktaki insanların yüzlerine bakın, mutluluk ifadesi ne kadar da az. Herkes somurtuyor, herkes gergin, herkes baskı altında.
Ekonomiyi, dış politikayı, iç politikayı bir tarafa bırakalım, bir hükümetin birinci görevi insanlarının mutlu olmasını sağlamak değil midir Cinayetler, tecavüzler, cinnetler önü alınmaz şekilde artıyorken, insanlarımız bu kadar mutsuzken, bu kadar depresif haldeyken, siyasetin başarısından nasıl söz edilebilir AKP’nin iddia etiği gibi, her şey yolundaysa, insanlarımız neden bu kadar mutsuz olsun ki
Gerçek şu ki, ülkemiz depresyonda, insanlarımız umutsuz, gençlerimiz geleceğe güvenle bakamıyor, gerilim had safhada. Ve bu durumun sorumlusu da; tıkanmış, kirlenmiş ve kavgacı siyaset anlayışının ta kendisi. Ülkeyi bu kadar gerenler, nefret ve kavga atmosferini hakim kılanlar; gerilim ve kamplaşmadan medet uman siyasetçilerin bizzat kendileridir. Kendi menfaatleri için ülkeyi yangın yerine dönüştüren bu siyaset zihniyeti, ülkemizi 1970’li yıllardaki iç çatışma ve kardeş kavgasına doğru hızla sürüklemektedir.
Halbuki barış ve kardeşlik mesajlarıyla gelmiş değiller miydi iktidara, herkes bu ülkenin vatandaşı değil miydi, Başbakan herkesin başbakanı olmayacak mıydı, millet bunun için destek vermiş değil miydi
Siyaset tıkandı, siyaset çok kirlendi, siyaset hiç olmadığı kadar ülkenin sırtında ağırlaşan bir yüke dönüştü. Başka yolu yok artık. Bu böyle gitmez, gidemez. Yeni bir siyasete, tazelenmeye, nefes almaya ihtiyacı var artık bu ülkenin. Bu ülkeyi seven, insanlarına değer veren, yoldan çıkmayacak, adaletten şaşmayacak, sağlam ve tutarlı, huzur ve güven veren bir bilgelikle ülkeyi yönetecek, tebessüm edebilen bir siyaset anlayışına ihtiyaç var.
Milli Görüş partisinin adı boşuna Saadet değil. İnsanların saadeti, siyasetin en temel hedefi ve ilkesidir. Milli Görüş, yaşadığı baskı ve haksızlıklara rağmen hiçbir zaman; kardeş kavgasından yana olmadı, mağduriyet üzerinden siyaset yapmadı, makam ve menfaat karşısında şirazesini kaybetmedi, halkına karşı daima adil ve sevecendi.
Hafta sonu yapılan Saadet Partisi İstanbul il divanı bu umutları bir kez daha yeşertti. Aralarında bulunmak ve bir kenardan onları seyretmek ne kadar keyifliydi. Çıkarsız, korkusuz, dürüst, mütevazi ve civanmert insanların vatanlarına yönelik tehditlere karşı ortaya koymaya hazır oldukları mücadele istekleri ne kadar da muhteşemdi.
Karanlık ağırlaştıkça, yollar çıkmaza döndükçe, Cenab-ı Allah, hep kahramanlar hediye etmiştir bu millete. Milli görüş üzerine düşeni yapmaya yine hazır. Tarihin bu son kırılma noktasında; zamana şanlı yürüyüşleriyle damga vuran bu milletin evlatları, bir kez daha hazır. Tüm olumsuz gelişmelere rağmen umutsuzluk, bu yüzden barınamıyor yüreklerimizde, bu yüzden ne heyecanımız ne de mücadele arzumuz bitiyor.