Parmak çizgilerimizin farklılığı kadar ses tellerimiz, karakterlerimiz, düşüncelerimiz de farklıdır.
İnsan kalabalıklarının olduğu yerlerde dikkatle bakarsanız, her birinin adım atış şekilleri de bir birinden farklıdır.
Hepimizin günü 24 saattir.
Ne yaparsak yapalım hepimizin günü aynı saat, dakika ve saniyede başlar ve sona erer.
Dünyaya ilk gelişte aldığımız ilk nefesle son nefesimiz de gidişimiz, hepimiz için geçerlidir.
Yani, hepimiz öleceğiz ve bizi yaratanın huzuruna varacağız.
Bu dünyada da O’nun huzurundayız ama bir kısım insanlar O’na sırt döndüler ve kendilerini huzurda olmadığını, inkâr ettiğini söylediler ama son nefesten sonrasında inkârcıların hepsi iman edecekler fakat fayda vermeyecek.
İslam’ı yaşamaya çalışan Müslümanlar, günün 24 saatinde Rabbin huzurunda olduklarının farkında olarak hayatlarını sürdürürken, Rabbimizin emrine uyarak beş vakit namazlarında huzurda olduklarını, toplu halde camilerde ve yeryüzünün her bir metre karesinde huzurda olduklarını şahitlendirmeye çalışırlar.
Kıldığınız namazlar, yaptığınız iyilikler, içinizden geçirdiğiniz güzellikler, okuduğunuz dualar, yaptığınız hayırlı işler, melekler, ağaçlar, topraklar, taşlar, denizler, yıldızlar tarafından şahitlik yapacaklardır.
Çiftçinin ziraatını, sanayicinin fabrikasını, askerin ülke sınırlarını… Robotlara yaptırmak için işine giden bir Müslüman’ın, sabah namazını kılıp evden çıkıp işyerine giderken, Besmele çekmesi, arabasına binerken Allaha hamdetmesi, yol boyunca Esmaü’l-husna okuması veya Esmaü’l-husnadan biriyle zikretmesi… işine engel olmadığı gibi ten ve canına da gıda olur.
Her şey robotlarla yapılırsa korkmayın; “Biz ne yapacağız” demeyin, bütün insanlar, eğitimlerine, ibadetlerine, seyahatlerine, sanatlarına, dostluk bağlantılarını güçlendirmeye, komşuluk haklarını hakkıyla yapmaya, hayır işlerinde yarış yapmaya… Zaman bulurlar.
Hayırlı olan her konuda araştırma ve geliştirmeye çalışırlar.
İslam’da zekâtın yalnız Müslümanlara verilebileceği ama sadakanın her insana, her canlıya verildiği gibi, ağaçlara ve otlara da su vermek sadakadan sayılır.
“Sadaka” deyince kapitalizmin çocukluktan itibaren Kumbaralarla bize dayattığı cimrilikle verilen küçük paralar akla gelmesin.
Sırasıyla insan, hayvan, ağaçlar ve otların ihtiyacını karşılarken Allah için verilen milyon, milyar, trilyon liralar da sadaka sayılır.
Can taşıyan her insanın insanca yasamasıyla ilgili Ayet ve Hadisleri dün yazmıştım.
Bu bize yabancı sistemde yetişen bizlere “İbadet” denilince yalnız namaz, oruç, hac, zekât akla gelir.
Hâlbuki helalinden kazanmak için evinden çıkan bir Müslüman’ın yürüyüşü, çalışması da ibadettir.
Tenini ve canını zinde/diri tutmak için sabah ve akşam yürüyüşlerinin sevabını müjdeler sevgili peygamberimiz.
Akşam evine getirdiği yiyecekleri ailesiyle yerken eşi ve çocuklarına yedirmesi sadaka sayılır.
Eşinin ağzına, yemekten bir lokmayı kaşıkla vermesi de ayrı sadaka sevabı kazandırır.
Annesinin, babasının yüzüne bakması, sağlık durumuna göre bakımını yapması sevaptır.
Evinde veya başka bir evde anne ve babasına bakanlar, evinin baş köşesine sevap ağacı dikmiş, 365 gün sevap meyvesi veren ağaç dikmiş gibidir.
Komşuların her birinin sorunu çözmeye hazır durumda kendini hazır tutması da sevap hanesine yazılır.
Brüksel’e konferans için gittiğimde işçilerimizden biri anlatmıştı:
“Gece saat iki, evin zili çaldı, pencereden baktım bir ev aşağıda tek başına yaşayan bir hanımefendi.
Beni görünce, “Şeref, su borusu patladı eve su doluyor” dedi.
Ben sucu değilim ama gelen komşum.
Hemen iki malzemeyle koştum, vanayı kapattım, tamirini yaptım çıkacağım sırada kadın bana 50 Euro uzattı.
Ben kafamı kaldırarak olmaz dedim, 100 çıkardı. Ben yine kafamı kaldırınca, cüzdanın içini gösterdi bomboş.
“Ben tamirci değilim, komşuyuz, onun için bu parayı alamam ama ben sana sorayım: “Evine bitişik iki tane komşun var. Biri Belçikalı öbürü İtalyan. Sen bunları kaldırmadın da, neden beni kaldırdın?” dedim “Hiç düşünmedim, ilk aklıma sen geldin” dedi.
Komşuluk hakları bütün insanlar için geçerlidir.
Çünkü bütün insanları yaratan Allah’tır.
Hepsi hazreti Adem aleyhisselamın çocuklarıdır.
Sekiz milyar insan kötü değildir.
Taşıdıkları inkar veya günah yüküdür kötü olan.
Medine’de Beni Kaynuka’ Yahudilerinin Hahamı Husayn, Sevgili Peygamberimiz, Medine’ye hicret ettiği gün onun yüzüne dikkatle baktıktan sonra,
أَنَّ وَجْهَهُ لَيْسَ بِوَجْهِ كَذَّابٍ
“Onun yüzü, yalancı yüzü değildir” deyip Müslüman olunca Sahabe arasına girivermiş ve o günden bu güne kadar “Allah ondan razı olsun” duasına kavuşmuş.
Her hareketimizin sevap olması için, niyetimizi düzeltelim, hâl ve hareketlerimizi İslam’a göre ayarlayalım.