Hayatımızın her ânı Kur’an olmalıdır, vesselam

Abone Ol

Üstadım ile uzun zamandır, neredeyse yarım yüzyıldan beri, “KUR’AN VE İLİM” üzerinde, ilim ve amel, teori ve pratik olarak çalışmalar yapıyoruz ama bu konuda son günlerde, haftalarda, aylarda ve yıllarda farklı bir kıvam ve verim yakaladık; elhamdülillah…

Her nedense bugün bu nimeti, şükran-ı nimet kabilinden anma, anlama, idrak etme ve hep beraber, yani birlikte değerlendirme açısından; önce kendi nefsime, sonra meselenin bu boyutu ile ilgilenen herkese hatırlatma gereği duydum…

Bu konuda yazacak çok şey var ama şimdilik bu kadarla iktifa ediyorum…

Bu duygu ve düşüncelerimi yazmama vesile olan gelişmelere gelelim…

Birkaç haftadan beri, başkanı olduğum İslam Medeniyeti Vakfımızda, çalışma arkadaşlarımızla birlikte, üstadımızın yani Süleyman Hocamızın önderliğinde, “KUR’AN MEDRESESİ” dersleri yapıyoruz…

Hocamız, cuma günleri, saat 16’da vakfa geliyor ve saat 20’ye kadar dört ders yapıyoruz: 1) Kur’an Arapçası, 2) Kur’an Matematiği yani mantık, 3) Ortaklık (yani Adil Düzen) Muhasebesi, 4) Plan-Proje dersi. Bazı haftalar, bu derslerin hitamında, soru-cevap faslında veya daha başka bir vesileyle, öylesine keyifli ve verimli bir kıvam yakalanıyor ki; bir beşinci ders daha kendiliğinden oluveriyor: SOHBET…

Evet, adı üstünde, ashab-ı kiramın da yetişmesine vesile olan sohbet…

Bu konuda da yazacak çok şey var ama şimdilik bu kadarla iktifa ediyorum…

Tadında bırakayım da herkes bu yazdıklarımdan kendince bir tat alsın…

Bu vesileyle İstanbul’da yaşayanları da haberdar etmiş oluyorum…

Cuma günleri İslam Medeniyeti Vakfı’ndaki bu çalışmamıza, yani “Kur’an Medresesi” derslerimize bekleriz; vakıf binamız Üsküdar AGD binası bitişiğindedir…

Bu satırları, cuma günü gerçekleştirdiğimiz son “Kur’an Medresesi” derslerimiz sonrasında, cumartesi sabahında, bu akşam yapılacak olan 958’inci haftalık “KUR’AN VE İLİM” seminerimizin notlarını yayına hazırlarken, yani en son okumayı yaparken yazıyorum…

Bu konuda da yazacak çok şey var ama şimdilik bu kadarla iktifa ediyor ve bu haftaki seminer çalışmamızın -bence hepimizi derinden ilgilendiren- bir bölümünü aktarıyorum:

İşte…

Siz okuyucular, siz bu seminerleri takip edenler, siz tilavet edeceksiniz, siz onlara aktaracaksınız. Okumayacaksınız, anladığınızı anlatacaksınız. Onlardan birisi ile sohbet ettiğinizde, bu seminerlerden öğrenip benimsediklerinizi onlara aktaracaksınız. Yeni şeyler duyacak ve infial edecekler ama ilgileneceklerdir...

Kur’an sizin ana konunuz olacaktır...

Ayette “tüliyet” denmemiş de “tütlâ” denmiştir, çünkü bir defa değil, defalarca anlatacaksınız. Kur’an’ın büyüklüğü işte buradadır; hep aynı şeyleri söylüyor ama hep yeni şeyler anlatıyor...

Biz Kur’an seminerlerini yapacağız...

Yalova, Üsküdar ve Ümraniye’de hazırlanıp Yenibosna’da (Bahçelievler’de) son şekli verilen bu seminer notları ve yapılış şekli sizlere sadece örnek çalışmadır...

Siz kendiniz Kur’an üzerinde duracak ve kendinize göre Kur’an’ı anlamaya çalışacaksınız... Sonra da onu kim karşınıza çıkarsa ona anlatacaksınız...

Konumuz karşı tarafı kötüleme veya sevdiklerimizi tanrılaştırma olmamalıdır...

Konumuz spor/futbol seyretme veya sinema/dizi ile vakit israfı olmamalıdır...

Konumuz Kur’an olmalıdır... Yalnız okurken değil, her zaman yani hayatımızın her ânı Kur’an olmalıdır...

Bütün bu yazdıklarımın ve daha başka etkenlerin, -mesela, önceki iki yazımda, kendisini ve çalışmalarını anlattığım Prof. Osman Eskicioğlu’nun vefatı sebebiyle olsa gerek,- bu bölüme şu notu yazdım: Bu haftadan itibaren, cuma akşamları, Üsküdar İslam Medeniyeti Vakfı’nda da okuma-anlama-müzakere ve uygulama seminerlerine başlayalım, inşallah…