Hatıran Yeter!

Abone Ol

Proust, İnsan ancak hatırladığı şeye sadık kalabilir ve

ancak bildiği şeyi hatırlar der. Buradan yola çıkarsak hatırlamanın bilinçli

bir eylem olduğunu, içinde bilgi barındırdığını ifade edebiliriz. Hatta şöyle

de diyebiliriz; hatırlamak ve unutmak tıpkı yaşam ve ölüm gibi bir devinim

içerisindedir. İnsanın dünyaya adım atmasıyla başlayan süreç, ölene kadar devam

eder. Bu süreç içerisinde yaşananlar yenilendikçe eskiler arşive kaldırılır.

Aralarından belki birçoğu unutulur ancak hatıralar hep taze kalır, çünkü birçok

şey hatırlamaya sebebiyet verir. Maalesef bugünün insanına, hatırlamaktan daha

çok unutmak ve üzerinde durmadan geçip gitmek, yaşarmış gibi yapmak daha

anlamlı geliyor. Çünkü dizayn edilen yaşam tarzı kişisel tarih sevmiyor,

tasvip etmiyor. Yaşam alanlarından, sosyal ortamlara varana kadar, her şey çok

hızlı bir devinim içerisinde ve durmaya, hissetmeye görmeye pek müsait değil.

Çünkü kurgulanan hafıza ve yaşam biçimi, neyi ne kadar diri tutacaksa bu ancak

modern tüketim düzeninin vereceği karara göre gerçekleşir. Yani istenilen kadar

hatıra biriktirebilir, hatırlayabilirsin. Hattı zatında elinde her anı

ölümsüzleştirdiğin telefonlar ve bir sürü aygıtla istemediğin kadar hatıra

toparlayabilirsin ama hiçbiri saklanmaya, muhafaza edilmeye değmez. Eskir,

modası geçer, ki çoğunluğu ilk kaydedildiği anın ardından silinebilir. Çünkü an

geçmiştir ve üzerinde durulacak kadar kıymetli değildir. Onun için insani

münasebetlerde çok yavan ve geçicidir.

Hayatımızı kuşatan makineler, modern kent insanının en

önemli güvenlik sembolü olarak hayatın merkezine yerleşmiştir. Metroların,

sokak lambalarının, telefonların, sinyallerin, sensorların, mutfak

makinelerinin işlemesi insanın kendini güvende hissetmesi için en öncelikli

ihtiyaç haline gelmiştir. Makinelerin tıkır tıkır işlemesi her şeyin normal

seyrinde aktığının göstergesidir. Ve bu durumda paniğe gerek yoktur. Modern

insan cihaza bağlı olarak yaşam mücadelesi veren bir hastadan pek de farklı

değildir. Görünmez kablolarla aslında hayatı sistematik hale getirilmiş ve

hafıza kartının hacmine göre bir hayat kurgulanmıştır. Bellek fazlalıklara

ihtiyaç duymaz. Çünkü kafası karışırsa sitemin istemediği hasarlara yol açar.

Onun için evler, ev eşyaları, araçlar (kap kaçak) lar müzeliktir. Orada

saklanabilir ve orada arada ziyaret edilip, görülebilir. Muhtemel ki her yeni

nesille birlikte hal de, mahal de muhal olacak. Kişisel tarihin kaybolduğu

yerde toplumsal tarih ve bellek de sıfırlanacaktır. Aidiyetler, farklılıklar

barkotların başındaki harf ve rakam koduna kadar düşebilir. Bir zamanlar var

olan insanların yaşadıkları tecrübeler şiir, tarih, siyaset bilimi, sanat vb.

ile bir şekilde aktarılsa da bugünün insanı için geçmiş ne ifade ediyorsa o

kadar şey ifade eder. Surlar, kaleler, diller, mezarlar ne anlam ifade ediyorsa,

bugünün devasa varlıkları belki yarın o kadar bile anlamlı olamayabilir.

Özgürlük arayışının sonucu gelinen nokta tam bir çıkmaz sokak. Anlıyoruz ki

özgürlük, modern insan için sadece bir yanılsama şeklinde yer bulabilecek.

Camus un işaret ettiği İstemek çelişkilere yol açmaktır karmaşasına, hafızayı

sıfırlayarak düşülmüştür.

Hoyratça dizayn ettiğimiz yeni yaşantı bize yaşama

enerjisi vermiyor aksine bütün enerjiyi sömürüyor. Sözde, insanı daha rahat

ettirecek konfora doğru yöneltiyor ama konfor içinde yok ediyor. İçine geriye

dönmek korkusu sinmiş insan, hiçbir şey hatırlamak istemiyor. Kendisini,

oluşturan bir şeye rastlamaktan korkuyor. Onun için kozmetik ve estetik hızla

ilerliyor. Tüketim kültürünün ana üssünde yüzyıllık binalarda hayat devam ediyor.

Üç kuşak aynı yerde yaşıyor. Yüz yıldır bilmem kaç basamaklı merdivenden

insanlar halen tırmanıp duruyor. Peki bizdeki bu hızlı değişim, hızla bir

kuşağa bile hatıra bırakmayacak yaşam biçimi neden sorgulanmıyor. Acaba

hoyratlık, lüks, kadir kıymet bilmezlik bizde bir kültür haline geldi de biz mi

farkında değiliz Belki de biraz gökyüzüne bakmaya, biraz toprakla haşır neşir

olmaya çalışmalıyız. Bir de kişisel tarih demek, güçlü toplumsal bellek

demektir. O da hamasete düşmeden büyüyen, güzelleşen ve güzelleştiren bir çaba

demektir. Aletlerin esiri olmadan (Peki onlar) yeryüzüne hiç bakmazlar

mı (26:7) uyarısına bir kulak verelim. Belki de fakr ımızı fark eder, Kudreti ni tefekkür ederiz. Hoşça bakın

zatınıza

TAŞ GEMİ

Belki de konuk etmek için güneşi

şamdan çiçeklerin gurbetine,

bir pencere, yeter bana

(Füruğ Ferruhzad)

Not: Bu hafta müziğimiz Sefa Şahin den. Gayrı Dayanamam

Ben Bu Hasrete yi dinliyoruz. Mehmet Erenler in icra ettiği tercihimiz.

Bozlakların rüzgârına bırakıyoruz kendimizi. Çorum yöresine ait bu türkü ile

gidemeyenleri, gidip de ardında yara bırakanları anıyoruz. Türkü sarıyoruz

kanayan her yaraya.

Bize Kadar

1- Rahmetli Fethi Gemuhluoğlu ne güzel söylemiş, İnsan

gönülden ibârettir.

2- Dücane Cündioğlu, kalıpları sökmeye devam ediyor ve

Değişmez yasadır: sloganlar ve klişeler güçlendikçe zekâ geriler diyor.

3- Hacı Bektaşi Veli Dili, dini, rengi ne olursa olsun

iyiler iyidir der.

4- Neşet Ertaş ın söylediği gibi Gönülden gönle gider

yol gizli gizli.

5- Jose Ortega Y Gasset - Sevgi Üstüne de Gerçek sevgi,

kendini bir bakıma çekebildiği acılar ve ıstıraplarla belli eder; en iyi

bunlarla ölçülür ve hesaplanır der.

6- Yakup Arslan, Zorluklara, zulme karşı bir araya gelip

kenetlenen dostları menfaatler ayıramaz diyor. Sen dersinde olmaz mı Olur,

hocam.

7- Halil Çakmaktaş, Göğsümüzde taşıdığımız iman,

Patani den Mısır a, bütün çocukların tebessümünün teminatı olduğunu

unutmamalıyız diyor.

8- Ömer Şahin, Sizi nasıl etiketledikleri önemli değil,

sizin hakikate doğru yürüyüşünüz ve hakikati arayışınız asıl önemli olandır. Ya

da yoldaki inatçı mücadele ve derin sebatımız bizi biz yapar.

9- Bangladeşli kardeşim Afzal da Bir toplumu din

dersinden mahrum bırakırsan, o toplum anarşist üretir, terörist yetiştirir.

Çünkü gerçeği bilmeyenler sahteyle oyalanır diyor.

10- Bu hafta istersen, Jose Sara-mago nun Defterleri ni

okuyabiliriz. Kitap senden

11-  İnsan ve

tabiat. İnsanın aç gözlülüğü, tabiat ile mücadelesi ve doğal olanı bozma

kabiliyetine dair sarsıcı bir film, istersen Wolf Totem i izleyebiliriz. Belki

sonrasında biraz konuşuruz.

Dağarcık

Her günahkâr, kendisinin günahları uğruna çarmıha

gerilecek bir İsa arar. Başkasının hatası ve günahının kendisini daha erdemli

yaptığına inanır. Oysa ahirette ve hakikatte çan eğrisi yoktur. Ahlaki zaafı

olan kişi başkalarının günahı üzerinden kendini azizleştirir. Böylece

başkasının daha kötü, kendisinin daha iyi insan olduğuna inanır. İnsan olmanın

doğasında olan hata yapma ihtimali unutulur. Unutulmaması gereken ise hakikatin

farklı olabileceği ve hakikatin tabulardan üstün olduğu gerçeği (Bilal Fatih

Çalışkan dan Tadımlık )

TEKKE

Bir Milli Görüşçünün 5 liği

1) Müslüman Ülkeler Birleşmiş Milletler Teşkilatı (BM

yerine)

2) Müslüman Ülkeler Savunma İşbirliği Teşkilatı (NATO yerine)

3) Müslüman Ülkeler Ortak Pazar Teşkilatı ve Birliği (AB

yerine)

4) Müslüman Ülkeler Ortak Para Birimi (Euro, Dolar

yerine)

5) Müslüman Ülkeler Kültür İşbirliği Teşkilatı (UNESCO

yerine)

(Prof. Dr. Necmettin Erbakan)