Daha önce de çeşitli kereler dile getirdiğim PKK terör
örgütünün verdiği mücadelenin hak aramakla bir alakası olmadığı gerçeğine bir
kez daha dikkat çekmek istiyorum. Bölgeye yapılan yatırımlar engelleniyor,
okullar ve hastaneler vurularak tahrip ediliyorsa bunu hak aramak olarak
sunmanın ve buna inanmanın bir anlamı olmaz. Bu bakımdan PKK olayını ve terörle
mücadelenin adını doğru koymak ve değerlendirmeleri bu çerçevede sürdürmek
gerekiyor. Geçmişte bu tespit doğru yapılabilseydi başlatılan çözüm süreci bir
takım demokratik hakların nasıl sağlanacağı zemini üzerine oturtulmaz, iki yıl
terör örgütüne zaman kazandırmak için harcanmış olmazdı. Kaldı ki, sadece
Kürtler için değil toplumun tüm kesimlerinin temel insan haklarına
kavuşturulması hususunda toplumda bir mutabakat oluşmuş durumdadır. Ne var ki,
çözüm süreci yanlış tespit üzerine oturtulunca sadece bundan terör örgütünün
yararlandığı görülünce bundan sonra bir takım hakların sağlanması adı altında
yeni bir süreç başlatmanın mümkün olmayacağı bir noktaya gelindi. Bu gerçeğin
terör örgütü de farkında olduğu için artık örgütün tepe yöneticileri ve siyasal
uzantıları artık bir takım hakların elde edilmesinden değil, devletten söz
ediyorlar. Belli ki terör örgütünü bugüne kadar koruyup destekleyenler de bunu
istiyorlar. Bu noktada terör örgütünün ve arkasındaki yabancı ülkelerin
varlığını görmek gerekir ama onlara kızmakla meseleye ülkemizin menfaatleri
istikametinde çözüm bulmanın mümkün olmadığını bilmek gerekiyor. Bunun için de
özellikle terör örgütünü arkasından itekleyenlerin Kuzey Irak ta oluşturulan
bölgesel yönetiminin referandum hamlesinin arkasında olduğunu, onlarla
bölgemizdeki gelişmeler ülkemiz ve bölge ülkeleri yararına çözümler bulmanın
mümkün olmayacağı gerçeği ile daha fazla gecikmeden yüzleşmek durumundayız.
Bu noktada Barzani nin bağımsızlık ilanı için referanduma
gitmeyi dile getirmesinin de çevremizde yaşananlardan bağımsız bir gelişme
olarak değerlendirmek doğru bir yaklaşım olmaz. Çünkü Barzani ABD ve
Siyonistlerin desteğini almadan böyle bir referandumun sonuç vermeyeceğini
bilir. Kaldı ki, Barzani son ABD ziyareti öncesi de bu konuyu gündeme getirmiş
ancak, ABD yönetiminden böyle bir durum için şartların erken olduğu uyarısını
almış olacak ki, dönüşünde referandumun şartların müsait olduğu zamana
ertelendiğini açıklamıştı. Şimdi ise Türkiye ye yönelik PKK terörünün arttığı,
Suriye de PYD nin ABD ve koalisyon güçlerinin kesin desteğini aldığı bir
noktada Kuzey Irak ta bağımsızlığın ilanı için referandumun gündeme gelmesinin
ABD den ve Türkiye den bağımsız ve habersiz gündeme getirildiğini düşünmek
doğru olmaz.
Meseleye bu açıdan baktığımızda Irak ın işgali, Kuzey de
bölgesel bir yönetimin oluşturulmasının ardından Suriye nin karışması, PKK
terör örgütünün birdenbire meydanlara sürülmesi, bu arada IŞİD denen örgütün de
bölgede at koşturması ve Rusya nın uzun süre bölgedeki gelişmelerin dışında
kalmaya dikkat ederken Suriye de taraf olarak devreye girmesinin oluşturduğu
belirsizliğin bir planın parçası olduğunu, ana planı ise bağımsız Kürt
devletine giden yolda atılmış adımlar olarak değerlendirmek gerekiyor. Böyle
olunca da meseleye kendi ülkemiz açısından baktığımızda artık terör örgütünün
mücadelesini bir takım hakların elde edilme mücadelesi olarak takdiminin sadece
gerçek niyeti gizlemeye yönelik bir strateji olduğunu bilmek gerekiyor. Bunun
için de terörle mücadelenin bir an evvel terör örgütü militanlarının
temizlenmesi ile son bulması gerekiyor. Bu mücadelenin uzaması olaya bir iç
savaş görüntüsü veriyor. Bu ise dış destek sahiplerini cesaretlendiriyor.