Hz. Ali (r.a): “Önce, “hak” nedir, bilinecek ki, kimin haklı olduğu anlaşılabilsin.”
YOL; dünya ve ahiret hayatımızı, doğrudan ilgilendiren çok önemli, ciddi bir konu... Doğru zannederek, bilerek üzerinde bulunduğumuz yol, acaba, kimin “doğru” yolu? Rahman’ın (cc) mı, yoksa şeytanın mı yolundayız? Durum tehlikeli: Şeytan, insanı yoldan çıkartır; insan yine de yanlış yolu, doğru zannederek, yola devam eder... (Zuhruf/36-38) O halde, bulunduğumuz yolun, Rahman’ın (cc) yolu olmasına, araştırarak, özen göstermeliyiz; değil mi?
Herkes; yolunun "doğru", kendisinin "haklı" olduğunu söyleyerek, birbiriyle çekişip durur; bu yüzden savaşır da… "Doğru" ve “haklı" da birden çok olamayacağına göre sorunlar nasıl çözümlenir? Hakem kim, ne olmalı ki, adil, doğru hüküm ortaya çıksın, ihtilaf bitsin? Kimin doğrusu gerçekten "doğru”, kim gerçekten "haklı?" Burada doğru/hak cevabı, ancak/sadece bir ismi de Hakk olan Allahu Teala'nın insanlara son mesajlarından/ilahi korumadaki Kur’an'dan öğrenebiliriz. Çünkü akıllar ihtilaftadır. O halde, "vahye" başvuru zorunlu... Vahiylerde hem hükümler, ilkeler, yasalar hem de her şeyin "mizanı" değer ölçüleri var. (Hadid/25, Şura/17) Doğru-yanlış, adalet-zulüm, Hak-batıl, iyi-kötü, güzel-çirkin, faydalı-zararlı… vb... Değer ölçülerinde Hak ölçüyü kullanmak, aklın da gereği... Hak din sadece İslam'dır. (Al-i İmran/19) Diğer dinler, ideolojiler, düzenler, hayat tarzları, hayat görüşleri de batıldır, yanlıştır...
Hidayette/doğru yolda olmak, sebat etmek ve istikamet üzere Rabbi’ne dönmek büyük lütuf... Hiçbir kimsenin, imanla dönmek garantisi yoktur. Birçok peygamber, Müslüman/mümin olarak kavuşma duası yaptılar (Yusuf/101). Biz de, hidayetten sonra sapmaktan Rabbimiz’e sığınırız. (Al-i İmran/8) Duası makbul olanlardan iken, sonradan imansız göçen ibretlik “Belam bin Baura” hikâyesi var. (Araf/175-176) Bu nedenle, son nefesten endişeli olmak tavsiye edilir...
Farklı din, düzen, ideoloji, ırk, mezhep, parti vb. kimlik/aidiyet mensupları arasındaki çekişmeler de “Hak" ve "doğru" kavramları ekseninde sürüp gidiyor. Hangisi, kim doğru yolda, kim haklı? Biz müminler de benzeri ihtilaflarımızı Kitap ve sünnete arz etmeliyiz; tağutlara değil. (Nisa/59-61)
Doğru yolda/“sıratı müstakim" üzere hidayette olmak, dünyadaki diğer nimetleri de kapsayan büyük bir nimet; dünyada ve ahirette saadet, bu yolda olabilmekle mümkün… Yüce Rabbimiz'in günde beş vakit namazda/Fatiha'da ilk yaptırdığı dua bu değil mi? Doğru yol duası, diğer yanlış/batıl yollardan da sakınma duası. (Fatiha/ 6-7) "Peygamberlerin, sıddıkların, şehitlerin, salihlerin üzerinde bulunduğu yol. (Nisa/69) Allahu Teala'nın "sıratı müstakimi/yolu/ tevhid. (En'am/153). Resulullah’ın (sav) yolu (Yasin/4)...
İnsan düşmanı şeytan, tek hak-doğru yolu keserek/doğru yol üzerinde oturarak, insanların çoğunu saptırabiliyor. Başka dinlere, yollara, düzenlere, bidatlere, günahlara... kılavuzluk ediyor, sınav gereği… (Araf/16-18)
Allahu Teala; biz insanlara, geçici konakladığımız dünya gezegeni yolculuğumuzda, biri kitap/Kur’an, diğeri de Pegamber (sav) olmak üzere iki hidayetçi hayat rehberi (Taha/123-124) göndererek lütufta bulunmuştur. Bu rehberlere uyduğumuzda hem dünyada hem de ahirette saadet/güzel bir hayat vaadi var… Yolların ayrımında/kavşağında hangi yolu seçmeliyiz ki, yolculuğumuz güvenli ve huzurlu olsun? Kitap rehbere/Kur’an’a bakmalıyız; bakalım… (Fatiha/6-7, Enam/153)
“Bu Kur’an, insanlara en doğru olan yolu gösteren ve hakkı batıldan ayıran (furkan) bir Kitap’tır...” (İsra/9, Furkan/1)
En’am/153. Ayet-i kerimesinin tefsiri/açıklamasıyla ilgili iktibası/alıntıları paylaşalım:
“Bir de şunu size okuyayım ki; gerçekten işte bu (sûre-i celilede anlatılan tevhid ve nübüvvetin ispatı, ayıca şerîat hükümlerinin beyanı hakkındaki konular), benim dosdoğru yolumdur, öyleyse siz ona hakkıyla uyun! (Onu bırakıp da Yahudilik, Hristiyanlık gibi batıl dinlere yahut ona uymuş gibi gözüküp de, benim ve ashâbımın temsilcisi konumundaki Ehl-i Sünnet ve’l-cemaat yolundan başka) yollara ise asla uymayın, sonra onlar sizi O (Allah-u Sübhanehu)’nun (biricik) yolundan ayırır. İşte size! O (Allah) bu (dosdoğru yolunu (izlemenizi) size kuvvetlice emir buyurmuştur. Tâ ki siz (haktan ayrılarak sapıklığa düşmekten) iyice sakınasınız!”
Sahabe ve tabiînin farklı müfessirleri tarafından ayet-i celilede işaret edilen “yol” hakkında; İslam, Kur’an, öncesindeki iki ayet-i kerimede geçen emir ve yasaklar, bu sürede anlatılan konular, vahye uymak, Allah-u Te’ala’nın dini ne yardım ve düşmanlarıyla cihat gibi birbirine yakın manalar nakledilmiştir. Semerkandi (Rahimehullah)’ın beyanına göreyse bu yol, Ehl-i Sünnet ve’l-cemâat yoludur. Nitekim Abdullah ibni Mesûd (radıyallahu anh) şöyle anlatmıştır:
Bir kere Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) düz bir çizgi çizerek: “İşte bu, Allah’ın dosdoğru yoludur!” buyurdu. Sonra o çizginin sağından ve solundan birtakım çizgiler çizerek: “İşte bunlar (uyulmaması emredilen) birtakım yollardır, onlardan her bir yolun başında o yola davet eden bir şeytan mevcuttur!” buyurduktan sonra bu âyet-i kerimeyi okudu. (Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, No: 4142, 2/132: Ibni Mace, Mukaddime: 1, No: 11. 1/6)
Diğer bir rivayete göreyse; Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) o düz çizginin her iki kenarına eğri büğrü altışar çizgi çizmiştir ki, daha sonra bu oniki yoldan her biri kendi araların da altı yola ayrılmıştır, böylece bu sayı: “Benim ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır, tek bir fırka dışında hepsi ateştedir!” (Tirmizi, İman: 18 No: 2641, 5/26; İbni Mace, Fiten: 17, No: 3992, 2/1322) hadis-i şerifinde cehenneme girecekleri bildirilen yetmiş iki fırkaya ulaşmaktadır. (Nesefî: 1/548-549)
151. ayet-i kerimeden buraya kadar olan emirler; “On emir” diye bilinen vasiyetlerdir ki, bütün peygamberlerin şeriatlerinde değişmez kurallardır.” (Kur’ân-ı Mecîd ve Tefsirli Meâl’i Âlîsi)
Allah Teala; dinlerden sadece İslam’ı geçerli sayacak, diğer batıl dinleri kabul etmeyecektir… (Al-i İmran/19, 83-85) Allahu Teala "tevhid"de vahdeti emrediyor, tefrikayı da, çekişmeyi de yasaklıyor. (Al-i İmran/103, Enfal/46, 73)
Tek "ilahi", “hak", "doğru", "halis", "ekmel", özgün, evrensel, fıtri, mutedil din; hanif, tevhid dini İslam'dır.
Batılılaşmaya/AB'ye, NATO'ya; Fatiha/5-7 ile En'am/153. ayetleri ışığında bakıldığında, bunların haram/yasak, batıl, yanlış, sapkın yollardan olduğunu görüyoruz. Bu yollarda güvenlik, çözüm, hayır, fayda, adalet beklentisi bile inancımızı zedeler… Haramlar, helal, helaller de haram/yasak. "Dost-düşman" kriterleri de zıt... Onların bize "düşman" olduğu da ortaya çıktı... O halde, Müslümanlar olarak, batıl yollarda olmamalı; kurtuluş da aramamalı, sırat-ı müstakime dönmeli değil miyiz? Yoksa Allah'tan (cc) yardım alamayız. Bu, Müslümanların, mazlumların "hak ve adalet" safında birliği de demektir. (Enfal/73)
BATI’ya göre İslam ve Müslüman, savaşılması gereken “düşman” ve “terörist” değil mi?