Hangi ara bu kadar suça battık

Abone Ol

Dünya liderliğini yakaladık,

Suç ve suçluların artışında.

İçişleri Bakanı’nın açıklaması korkunç;

“Uyuşturucuya yönelik operasyonlarda 81 bin kişi tutuklandı; 211 ton uyuşturucu, 213 milyon adet uyuşturucu hap yakalandı.”

Böyle bir şey olabilir mi,

81 bin kişi uyuşturucudan tutuklanmış.

O da yakalanabilenler.

Karanlıkta kalanlar, izini kaybettirenlerle muhtemelen sayı birkaç katına ulaşmaktadır.

Sadece uyuşturucu suçu değil,

Türkiye’de suçla ilgili o kadar çok çeşit bulunmakta ki.

Göçmen kaçakçılığı organizatörleri,

Ev ve iş yeri soyguncuları,

Tarım arazilerini atıl bırakıp,

Ya da bin yıllık zeytinlikleri kesip yapılaşmaya açanlar,

Kendilerine ait paralel şirketler ile yönetim yapanlar,

Sahte diplomalarla işe yerleşenler,

Bozuk gıda uzmanları.

Bir başka ürkütücü haber;

“İzmir’de tam bin 900 ton süt ürününe el konuldu

Tarım ve Orman Bakanlığı, İzmir’de ileri üretim tarihi basılmış, son tüketim tarihi geçmiş, etiket ve izlenebilirlik bilgileri eksik ve ambalaj bütünlüğü bozulmuş olduğu belirlenen yaklaşık bin 900 ton süt ve süt ürününü tedbir amaçlı muhafaza altına aldı.”

Ülke insanı suç türü icadında dünya şampiyonu.

Öyle ki bir boşluk bulduklarında, tarihi sanat eserleri de katledilmekte.

Haber utanç verici;

Tarihi sarnıçtaki masaj salonuna mühür!

Ayasofya Camii yanında bulunan bin 500 yıllık tarihi sarnıç, 5 yıldızlı bir otel tarafından masaj salonuna çevrilmişti. O masaj salonu için Bakanlık harekete geçti. Fatih Belediyesi de o salonu mühürledi.”

İstanbul gibi bir hazinenin en önemli cevherleri tarihi eserler; doymak bilmeyen hırsızlar tarafından gasb edilmiş.

En yoksul ülkede olamayacak bir kepazeliği, ünlü ve zengin otel arsızca gerçekleştirmiş.

Sarnıcı SPA merkezine dönüştürüp içine havuz koyup, müşterilerine masaj hizmeti veren işletmeci, kişi başı 200 Euro almaktaydı. Ünlü işletmenin restorasyon projesine uygunluk verildiğinden kaçak eklentilerle tarihi sarnıcın aslını hunharca bozmuş. Ancak yoğun şikâyet sonrası Kültür Bakanlığı harekete geçmiş.

Fatih’ teki bir başka sarnıcı da, yine uyanığın biri düğün salonu olarak kullanmaktaydı.

İstanbul sarnıç zengini.

Kaynaklarda 183 sarnıca rastlanmakta.

En ünlüleri, Yerebatan, Binbirdirek, Şerefiye, Zeyrek, Fildamı, Aetius.

Eyüp’te tarihi mezar taşlarını tarla gibi sürüp üzerine konfeksiyon atölyesini ya da evini, garajını yapan hatta çay bahçesi bile konduran tarih hırsızları için sırada ne var insan dehşete düşmekte.

İnsanımız hangi ara zenginlik uğruna bu denli ahlâktan sıyrıldı.

Karabekir Paşa’nın, anılarında ilginç bir anekdot bulunmakta;

“10 Temmuz 1923 Ankara İstasyonu’ndaki kalem-i mahsus binasında Fırka nizamnamesini müzakereden sonra, Gazi ile yalnız kalarak hasbıhallere başlamıştık:

“Dini ve namusu olanlar aç kalmaya mahkûmdurlar’ dediler.

Kendisini Hilâfet ve Saltanat makamına layık gören ve bu hususlarda teşebbüslerde de bulunan, din ve namus lehinde türlü sözler söyleyen ve hatta hutbe okuyan, benim kapalı yerlerde baş açıklığımla lâtife eden, fes ve kalpak yerine kumaş başlık teklifimi hoş görmeyen Mustafa Kemal Paşa, benim hayretle baktığımı görünce şu izahatı verdi:

“Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkûmdurlar! Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Bunun için önce din ve namus anlayışını değiştirmeliyiz. Partiyi, bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz! Bu suretle kalkınma kolay ve çabuk olur.” (1)

Geniş bilgi için bknz. Kâzım Karabekir, Paşaların Kavgası, İnkılâp

Hareketlerimiz, Haz: Faruk Özerengin, 5. baskı, Emre Yayınları, İstanbul 2000, s. 142–144.