Bilmediğimiz hiçbir şeye sahip çıkamayız. Tıpkı yaratılmış her insanın temel haklarına sahip çıkması gibi. Temel haklarımızı bilmediğimizden olsa gerek bir türlü sahip çıkamıyoruz. Hâlbuki yaşama ve can emniyeti, inanç, düşünce ve fikrin ifade edilmesi, örgütlenme, çalışarak elde edilmiş haklı kazanç ve kazancın muhafazası gibi haklar yaratılmış her insanın en temel haklarıdır. Bu hakların korunması devletlerin sorumluluğunda olduğu gibi milletin üzerine düşen de kendisine doğuştan verilen temel haklarına sahip çıkmaktır. Her ne olursa olsun, bu hakların gasp edilmesine asla müsaade edilmemelidir.
Her bir vatandaşımız doğal olarak istediği partiye gönül verebilir, istediği parti için çalışıp, istediği partiye oy verebilir. Aynı şekilde özellikle destek verdiği partiden hesap da sorabilir. Oy vermek de destek olmak da hesap sormak da ve yeri geldiğinde desteğini kesmek ve başka bir parti için çalışmak, başka bir partiye oy vermek de her vatandaşımızın en doğal haklarındandır. Maalesef bizim siyasal alanda yaşadığımız en büyük sorunlardan biri takım tutar gibi parti tuttuğumuzdan kaynaklanmaktadır. Belli başlı klişe dayanaklara yaslanarak resmin bütününü göremeyişimizden kaynaklanan sorunlar yüzünden sömürüldükçe sömürülüyoruz.
Bugün açlık sınırı 17.000’e, yoksulluk sınırı 46.000’e dayanmışken, emekli maaşı 10.000, asgari ücret 17.002 lira ise burada bir hak sorunu var demektir. Bu acınası durumu sırf oy verdiğiniz partinin ortaya koyduğu ekonomik performans diye savunmak en hafif tabirle ahmaklıktır. Asgari ücretin altında bir ücret nasıl savunulabilir. Asgari ücretle açlık sınırı aynı düzeye gelmişken, bu durumun izahı olabilir mi? Böyle bir felaket olabilir mi? Kaldı ki, siz iktidar partisine oy verdiniz mi? Verdiniz. O zaman bu konuda eleştiride bulunmak, karşı çıkmak, hesap sormak en doğal hakkınız değil mi? Hangi çağda yaşıyoruz Allah aşkına? Bu nasıl bir gaflettir. Açlık sınırında bile aylık ücret alamayanların böyle bir felaketi savunması akıl tutulmasından başka bir şeyle ifade edilemez. Pekiyi akıl nasıl tutuluyor?
Kutuplaştırarak, ölümü gösterip sıtmaya razı ederek, seçenekleri en aza indirerek, ya o ya da bu kıskacına alarak, algıları yöneterek yani aldatarak, kandırarak. Bu işin birçok metodu var. Bugün “ellerim kırılaydı da AK Parti’ye oy vermeyeydim” diyenlerin yarın ilk seçimde AK Partiye oy vermelerini sağlamak o kadar kolay ki. Bunun izahına bile gerek yok. Şimdiye kadar defalarca yaşadık.
Bundan sonra ne olacak diye soracak olursak, aslında pek de bir şey değişmez demek istemiyorum. Elbette her zaman ümidimiz olacak ama bu bizim elimizde. Gerçekten hakkımızı mı arayacağız, yetkililerden hesap mı soracağız, yoksa aldatılmaya, algı oyunlarına figüran olmaya devam mı edeceğiz? En basit temel haklarımızı savunmaktan bahsediyoruz. Çok basit bir şey, sağlıklı bir yaşam için, evlatlarımıza okul harçlığı verebilmek için, sadece en ucuz peyniri almamak için, torunlarımızla biraz gezebilmek için, canımız istediğinde et alabilmek için, hediyeleşebilmek için. Bunlar normalde sıradan işler olması gerekirken artık milletimizin çoğu için lüks sınıfına girdi. Neden? Hakkımızı aramadığımız için. Düşünün ki bugün artık okumak için kitap alırken bile kırk defa düşünür hale geldik. Bu böyle gitmez diye diye ne günlere geldik farkında mısınız? Bu böyle daha nereye kadar gidecek biraz da bunu düşünelim. Daha ne görmeli ve daha neler yaşamalıyız ki aklımız başımıza gelsin.