“Hak geldi, bâtıl zâil oldu”

Abone Ol

Geçenlerde kalabalık bir ortamda bir genel cerrahla sohbet ederken, “Millî Gazete’nin en çok hoşuma giden, unutamadığım yanı, bizi motive eden tarafı, logonun hemen üzerinde yer alan “Hak Geldi, Bâtıl Zâil Oldu” vurgusu…” dedi. Kulağına eğilerek, “Bu, yarım yüzyıldır böyle. Hâlen de…” dedim. 

Bâtıl ne demek, peki?

Bâtıl; “Doğru ve haklı olmayan, hakkı temsil etmeyen, geçerliği bulunmayan, gerçeğe uymayan, temelsiz, çürük, boş.” anlamlarına gelmekte…

***

Daha da geniş anlamlar yüklemek mümkün, bâtıl kavramına. Mesela;

  1. Meşru ve legal bir idareyi, milletin tercih ettiği iradeyi, hükümeti devirmeye çalışmak bâtıldır...
  2. Meşru ve seçilmiş bir hükümeti darbeyle yıkmaya çalışmak bâtıldır...
  3. Faizi savunmak, faizi genel bir sistemin parçası olarak telakki etmek, alkolü savunmak, haramı savunmak bâtıldır...
  4. Zinayı serbest bırakmak bâtıldır...
  5. Domuz etini kasaplık et olarak kabul etmek bâtıldır...
  6. Filistinli kardeşlerimiz kendi topraklarında inim inim inlerken, terör devletine göz yummak, dolaylı ya da direkt desteklemek bâtıldır...
  7. Ülkenin ağır sanayiye kavuşması için yapılan çalışma ve çabaları torpillemek, engellemek bâtıldır…
  8. İşi ehline vermemek, liyakati göz ardı etmek bâtıldır...
  9. Hak etmediği halde devlet kadrolarını akraba, arkadaş, eş ve dostlarla doldurmak bâtıldır...
  10. Üretim yerine rantı savunmak bâtıldır...
  11. Şeker fabrikalarını kapatarak kalkınmanın üretimsiz de olabileceğini savunmak bâtıldır...
  12. TV kanallarını adeta fosseptik çukuruna çevirip lağım kanallarına dönüştürmek bâtıldır...
  13. Dış politikada onurlu bir duruş sergilememek, başka iradelere teslim olmak bâtıldır...
  14. Asgari ücreti ‘sefalet ücreti’ olarak sürdürmek bâtıldır...
  15. Üniversitelerde, kamuda başörtüsü yasağını savunmak, özgürlükleri engellemek bâtıldır...
  16. Deizm gibi, ateizm gibi sapkın akım ve düşünceleri savunmak, yaymak bâtıldır...
  17. TV’de ve sinemada kovboy filmleri başta olmak üzere Hollywood filmlerini hakim kılmak, Amerikan yaşam biçimini milletimize dayatmak bâtıldır...
  18. Algı operasyonları ile güçsüzü ezmek, haksızlık karşısında susmak, küçüğün üzerinden silindir gibi geçmek bâtıldır...
  19. Ülkeyi bölmeye çalışmak, terör estirmek, terörün ve teröristin yanında yer almak bâtıldır...
  20. Hakk’ın karşısında yer almak bâtıldır.

BEŞKONAKLARDAN BEZMİÂLEM’E…

Adı; Prof. Dr. Nurzat Elmalı.

1962 Malatya doğumlu.

Çocukluğu, Malatya’nın eski tüccarlarından olan dedesi merhum Nevzat Elmalı’nın Sinema Caddesi’nde (Beşkonaklar Caddesi) bulunan Beşkonaklardan biri olan ve bugün Etnografya Müzesi olarak kullanılan konağında geçti.

Dört kardeşin 3’üncüsü.

Ticaretle uğraşan babası Tahsin Elmalı’yı genç yaşta kaybetti.

Ablası öğretmen, ağabeyi ve erkek kardeşi de tıp doktoru.

İlk öğrenimine Malatya Fırat İlkokulu’nda başladı. Ortaokul öğrenimini Atatürk Ortaokulu’nda tamamladı. 1980 yılında Turan Emeksiz Lisesi’nden mezun oldu ve Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girdi.

Burayı bitirdikten sonra uzmanlık eğitimini İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde aldı.

1996-1997 yıllarında öğretim görevlisi, 1997-2003 yılları arasında yardımcı doçent, 2003-2009 yılları arasında doçent, 2009 yılından itibaren de profesör olarak eğitim-öğretim hizmeti verdi.

Farklı üniversitelerde görev yaptı. Mesleki kurullarda, komisyonlarda ve STK’larda sorumluluk üstlendi.

ABD ve Rusya’da mesleki eğitim programlarına katıldı.

Başarılı bir hekim, hoca ve iyi bir insan olarak tanındı.

Halen, Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı, Cerrahi Tıp Bilimleri Bölümü öğretim üyesi.

***

Eşimin rahatsızlığıyla ilgili kapısını çaldık…

Ekibiyle birlikte son derece başarılı bir operasyon gerçekleştirdi.

Muayene, operasyon ve operasyon sonrası ilgisinden son derece memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum.  Prof. Dr. Nurzat Elmalı ve ekibine çok teşekkür ediyorum…

HEEEY O KİŞİ, SANA SESLENİYORUM!

Birkaç gün önce, Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Hastanesi’nden ayrılırken son derece ilginç bir olay yaşadım;

Yağmurlu ve kapalı bir gündü…

Laptop çantamı omzumda taşımamak için tekerlekli sandalyenin arkasına astım ve o telaş esnasında sandalyenin üzerinde unuttum. Çanta da sandalye de siyah renk olduğu için resmen “fark edilmez” oldu! Neyse…

Araçla hareket ettikten 5 dakika sonra bu durumu fark ettim ve aracı sağa çektirerek bagajdaki eşyaları kontrol ettim; evet çantamı kesin sandalyeye asılı unutmuştum!

Hemen döndük, gerisin geriye hastaneye geldik…

Aradan 10 dakika geçti, geçmedi…

Sandalyeyi koyduğum yer, hastane güvenlik noktasının 2 metre ötesindeydi… Arada sadece şeffaf cam bir bölme vardı…

Tekerlekli sandalyeyi koyduğum yerde ve çantamı üzerinde asılı bulmayı hayal ederek hastanenin hemen girişindeki kapalı bölüme yöneldim. Yoktu.

Güvenliğe sordum, kendilerine böyle bir bulunmuş çanta teslim edilmemişti.

Hastane koridorlarında birkaç tur attım; halen çantanın asılı olduğu o tekerlekli sandalyeyi birilerinin kullandığı ümidiyle… Çabam boşuna idi…

Son bir çıkış olarak, hastane kameralarına bakamaz mıydık! “Çok zor!” dedi, güvenlik görevlileri; “Karakola gidip ifade vereceksin, şikâyetçi olacaksın, tutanakla geleceksin. Belki ondan sonra…” Vazgeçtim…

***

Çantamı alan o kişiye buradan seslenmek istiyorum;

- “Heeey arkadaş! O çantada para edecek hiçbir şey yok. Yazılarımın yer aldığı flash bellek ve kişisel eşyalarım var. İmam hatip lisesi mezunları ile yaptığımız son programdan basılı fotoğraflar var. İçinde 10-15 TL kadar bozuk para var. O paraları al ve çantayı Bezmiâlem Güvenlik Şefi Alper Bey’e teslim et, lütfen! Teşekkürler!”