Haccın sosyal faydaları (3)

Abone Ol

Evvela car, sonra da dar" anlayışına sahip olan hacı adayı "ALLAH Teâlâ nın Evi ni ziyaretten maksadın ev değil ALLAH olduğunu idrak eder, ALLAH Teâlâ yı ziyaret için yola çıkmasını, bütün mallarını, evini-barkını, çoluğunu çocuğunu terk edip ülkesinden uzaklaşmasını, dünyadan tecerrüd ederek ALLAH Teâlâ nın didarına ermek için harekete geçme şeklinde değerlendirir. Kalbinde Hakk a ermenin hasretini ve iştiyakını duyar. Bu uğurda yanar tutuşur, mikat yerine varıp ihram giymeyi, öldüğü zaman giyeceği kefen olarak anlar, "Lebbeyk" diye telbiye getirirken, "ALLAH ım! Bizi çağırdın davetine icabet edip huzuruna geldik, emir ve ferman Senindir, biz istediğini yapmaya hazır kullarınız", şeklinde düşünerek, sura üflendikten sonra mahşer günü Arasat ta toplanacak insanlarla, arefe günü Arafat ta toplanan insanlar arasında bir münasebet görür. Kurban keserken: "Nefsimi bir hayvan yerine koyup boğazladım, artık bundan böyle nefsim ölmüştür. Yani tesirsiz hale gelmiş ve istediğini yaptıramaz olmuştur. Bende hâkim olan akl-ı selim ve ruhun iradesidir. O sebeple artık kötü şeyler söylemem ve yapmam söz konusu değildir" diye düşünür. Şeytan taşlamak için eliyle attığı taşları, içinden çıkıp fırlayan kötü duygu ve düşüncelerin remzi olarak görür.

Şeytanı taşlarken kendisinde mevcut olan nefsaniyeti ve enaniyeti taşladığına süfli duygularını ezdiğine inanır. Kötü duygu ve düşüncelerden arınıp tertemiz hale geldikten sonra Kabe yi tavaf etmesini, arşın etrafını tavaf eden meleklere benzetir. Arı ve duru hale gelen ruhlar yücele yücele en sonunda melekleştiklerinden onlarla, en yüksek makam olan Arş çevresini tavaf eden melekler arasında fark kalmaz. Hacer-i Esved i öpüp Kabe nin örtüsüne ve Mültezem e yapışırken; ALLAH ım; Hacer-i Esved Senin yeryüzündeki sağ elin hükmündedir, bir daha emrinden çıkmamak üzere Sana biat ediyorum, ahdime vefa göstereceğime söz veriyorum" diye düşünür. Merve de mürüvvet sahibi iyi bir adam, Safa da temiz ve saf bir insan olmanın lüzumunu hatırlar, Vakfe de dinin inceliklerine aşina ve ilahi sırlara vakıf olmaya çalışır.

Gerçekten hac, dünya Müslümanlarının birlik ve beraberliği, kuvvet ve kararlılığını sembolize etmesi bakımından dikkate değer bir vakıadır, bir birlik nümayişidir,

Beytullah ikidir. Biri Kâbe, diğeri kalb. İlki mecazi, ikincisi hakiki olduğundan en azından ilki kadar ikincisine de hürmet etmek ve İhtimam göstermek icap eder. Bu cihetle de hac İslâm daki İnsanlık anlayışının ve cihanşumüllüğün en güzel ifadesidir. O halde gönül yıkmak Kâbe ye saygısızlık gibidir. İnsan kalbine saygısızlık arşa saygısızlığa benzer, zira kalb ALLAH Teâlâ nın nazargahıdır. Yunus un dediği gibi:

Aksakallı bir koca, hiç bilemez ki hal nice,

Emek vermesin hacca, bir gönül yıkar ise.

Kötü huylar ve çirkin alışkanlıklarla haccın yolunu tutan bir kimse, bu türlü huy ve alışkanlıklarını terk edip günah kirinden yıkanmış bir halde evine dönemezse, o gerçek anlamda haccetmiş değildir, yaptığı hac şeklîdir.

Bu çeşit hac dinin dünya için istismar ve alet edilmesinden başka bir şey değildir. Hâlbuki asi olan dünyanın ve malın dini ve ahlâki maksatlar için kullanılması, insani gayeler için harcanmasıdır.

Hacdan asıl maksat, Cenab-ı Hakk ın emrini tutmak bu vesile ile de O nun rızasını kazanmaktır. Yalnız hac ile Cenab-ı Hakk ın rızasını kazanabilmek için, bilhassa hac yolunda, o yolun yolcuları gayet sabırlı, gayet dikkatli olmaları gerekir. Aksi halde o mübarek yolda çekişmek, sabretmemek, haccın adap ve erkânına riayet etmemek haccın sevabını alıp götürdüğü gibi, sahibine de bir kazanç temin etmez.

Haccın, ferdin içinde ömür boyu yerleşip kök salmış olan kötü huyları bile söküp attığını biliyoruz. Hiçbir ruh hekimine hacet bırakmaksızın nice kötü alışkanlıklar Hac ibadeti sayesinde yerlerini iyi davranışlara terk etmektedir. Herkes hemen hemen kendi yakın çevrelerinde bunun canlı örneklerini görme imkânına sahiptir.

Bunun için biz, umumî birkaç örnek vermekle yetineceğiz. Bir mahallede akşamcı diye tabir edilen biri vardı. Yani her gün içki içmekte idi. Aslında iyi insan olma çabası kendisine aşılansa dönebilecek ve cemiyete kazanabilinecek durumda olan bu kişiyle birkaç insan ilgilendi. Sonunda adamda Hacca gitmek temayülü baş gösterdi. Kendisine Hac ibadetini yalnız ifa etmenin yeterli olmadığı bir de onu tutmanın lüzumlu olduğu uzun uzadıya anlatıldı. Şimdi beş vakit namazını cemaatle kılan bir kimsedir ve çevresindeki içtimai hizmetlerde çok faal bîr vaziyet içindedir.

Bir başka karı-koca biliriz: Adam eli açık cömert. Karısı biraz bunun aksi. Hacca gidip geldiler, kadında öyle bir cömertlik ruhu zuhur etmiş vaziyette ki, buna bütün yakınları şaşmaktadır. Aslında şaşılacak bir şey yok. Bu tamamıyla Haccın eseri. Kadıncağız Hacc ın tesiri altında öyle kalmış ki, ziyaret ettiği mübarek beldeler birer birer hafızasına nakşolunmuştu ve her gün oraların mübarekliğinden bahsediyordu. Kâbe-i Şerif, Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin kabri, Mescid-i Nebi deki ibadetler, Arafat, Mina vesaire mübarek yerler onun gecesini nura garkediyor, gündüzünü saadetler dolduruyordu.