Yeni Akit Gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak'ın 27 Temmuz'da "AKP’nin papatyaları" başlığıyla kaleme aldığı köşe yazısı ile İstanbul Sözleşmesi'ni eleştirmişti. Abdurrahman Dilipak yazısında "ANAP'ı o ‘Papatyalar', o ‘Lale Devri çocukları' bitirdi. AK Partiyi de, bu Erguvani AKP'nin ‘Papatyaları'(!?) bitirecek bu gidişle" ifadelerine yer vermişti. Dilipak'ın yazısı sonrası AK Parti, 81 ilde suç duyurusunda bulunmuştu.
AK Parti'nin tepki gösterdiği Abdurrahman Dilipak'ın eşi Asiye Dilipak AK Parti'ye “Rabbime arzım ve O’ndan niyazımdır!” başlığıyla sitem dolu bir mektup kaleme aldı.
“BABA KATİLİYLE, BABAN BİR SAFTA”
Asiye Dilipak mektubunda, "Bize bu haksızlığı reva gören AK Parti yönetiminden ve bize dava açan 81 ildeki kadınlardan tek tek şikayetçiyim. Mazlumla senin aranda perde yok. Onların bizi tanıması gerekirdi. Halkın Kurtuluş Partisi, Gazeteciler Cemiyeti, KADEM ve AK Parti bu konu çerçevesinde ortak bir noktada buluştular. Bu durum bana yine Merhum Necip Fazıl’ın “baba katiliyle, baban bir safta” dizelerini hatırlattı…" dedi.
Asiye Dilipak, 30 yıllık dostlarının geçmiş olsun telefonu dahi açmadıklarını söylerken "Bu kadar bile hukukumuz yokmuş bu insanlar nezdinde, bunu görmüş oldum" ifadesini kullandı.
Mektubu Dilipak'ın oğlu Ali Osman ve eşi Abdurrahman Dilipak sosyal medya hesaplarından paylaştı.
Asiye Dilipak'ın kaleme aldığı mektubu şöyle:
YA RAB! “Sen ondan razı, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön” buyurdun Fecr Süresi ayet 28’de. Senin rızanı kazanmak en büyük duam. Ömrümü; elimden geldiğince böyle yaşamaya çalıştım. Başım örtülü olduğu için ortaokuldan sonra okuyamamıştım. O zamandan başlamıştı mücadelemiz. Önce rahmetli Şule Yüksel Şenler ablamız bize rehberlik etmiş, onun açtığı yolda biz de kardeşleri olarak yürümeye devam etmiştik.. Yağmur-çamur demeden ev ev gezerek, Müslümanların haklı davalarını anlatmaya çalıştık hanımlara. Onların kalplerini fethedersek bu işi başarmamız daha kolay olurdu. 3-4 kişi başlamıştık tebliğe. Hem öğrendik hem anlattık. Sonra siyasi mücadelemiz başladı. Çocuklarım küçüktü ve onları “Sen”den başka emanet edebileceğim kimsem yoktu. Babaları zaten hep seferdeydi. Şimdi de anneleri evde yoktu... Onlar için zordu ve yalnızdılar. Bizi merak ediyorlardı. İğne ile kuyu kazarcasına ilerliyorduk. Azmimiz vardı ve başaracaktık.
Emine Erdoğan hanım ve gönüllü bir çok kardeşimizle aynı masanın etrafında oturuyor, “daha fazla neler yapabiliriz”leri konuşuyorduk. Herkesin büyük bir samimiyetle sadece Allah rızası için çalıştığı dönemlerdi. Hiç kimsenin “şu makama ve mevkiye geleyim, adımı duyurayım, eşime dostuma şu imkânı sağlayayım” diye bir derdi yoktu. Merhum Necip Fazıl Kısakürek’in Sakarya şiirindeki mısraları gibi:
“Hamallık ki; sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık; anneden, vatandan, arkadaştan…”
Ben yoksam başkası da yoktu. Hiç kimse arkasına bakmıyordu. İnandığımız doğrular uğruna mücadele etmek, zamanın adil şahitleri olmak, geleceğe güzel bir miras bırakmak… Bu şuur ile çalıştık. Başörtüleri yüzünden okula alınmayan evlatlarımız için, çocuklarımızla birlikte fakülte önlerinde eylemler yaptık. “Cahil ve örümcek kafalı” diye yaftalandığımız dönemlerde, inançlarımızdan taviz vermeden, sesimizi duyurmaya ve toplumsal aktörler olmaya gayret ettik.
Ya Rab, Sen’den davamız uğrunda beraber koşturacağım bir eş istedim, nasip ettin çok şükür. 45 yıl; çileli ama “sevgi ve saygı”nın eksik olmadığı bir evlilik hayatımız oldu. Abdurrahman Bey yazdığı yazılar ve düşünceleri yüzünden hep sanıktı. Onu bazen günde 4-5 mahkemeye yetiştirmeye çalışıyordum, araba kullanamadığı için. O içeride yargılanırken, ben dışarda her zaman olduğu gibi dua ediyordum “Allah’ım sen güç kuvvet nasip et, yardımcısı ol” diye. 28 Şubat sürecinde, gazetenin Güven Erkaya’ya yönelik attığı “Hakkımı helal etmiyorum” manşeti ve eşimin yazısında kullandığı “toprağı bol olsun” ifadesinden dolayı tazminat davası açıldı. Bu dava sonucu evimizi, eşyalarımızı haczettiler. Mülkün sahibi de; alan da, veren de sensin. Çevik Kuvvet polislerinin evimizi adeta bir terör yuvası gibi basması, o gün yaşadığımız gerilim ve yaşananları korkuyla izleyen çocuklarım... Sonra posta kutusuna bırakılan yüce dinimize ve şahsımıza yönelik hakaret mektupları, gece yarıları gelen tehdit telefonları, küçük kız çocuklarıma yönelik iğrenç tecavüz ve sevdiklerime yönelik ölüm tehditleri, daha burada yazmakla bitiremeyeceğim bir çok acı tecrübe yaşadık… Bir eş ve anne olarak korkuyordum elbette. Ben aciz bir kul ve yalnız bir insandım. Sen’den başka sığınacak kimsem yoktu. Başım secdede, Hz. Yakub’un (as.) duasında dediği gibi, hüznümü ve kederimi sadece sana arz ediyordum. Senin koruduğuna kim ne yapabilirdi, ne zarar verebilirdi ki! Daha sonra FETÖ’cülerin algı operasyonlarına ve iftiralarına maruz kaldık. Bunlara da sabrettik, direndik… Sen her şeyi gören ve bilensin. Yolumuz senin istediğin istikamette olduktan sonra, ne gam. Bugün yine yeni bir süreç ve imtihan ile karşı karşıyayız. Gazeteci bir hanımın attığı bir Tweet ile başlayan, sayısını bilmediğim kadar çok kişinin hakaret ve küfürleriyle büyüyen, Abdurrahman Bey’in maksadı dışında yorumlanan bir ifadesi üzerinden, AK Parti yönetimi ve AK Partili kadınlar bir iftira ve linç kampanyasına başladılar. Televizyonda önce Lütfiye Selva Çam hanımın, sonra da Cumhurbaşkanının eşime yönelik sert ithamlarını ve bu ifadeleri avuçları patlarcasına ayakta alkışlayan kadınları içim acıyarak, ibretle izledim bizi karalayan ak kadınları(!?)
Şimdiye kadar yaşadığımız hiçbir şey beni bu kadar yaralayıp üzmemişti, içim kan ağlıyordu. Günlerce, yapılan yanlışlığı anlarlar ve dava açmazlar umudu taşıdım. Birçoğuyla 30 yılı aşkın arkadaşlığımız vardı. Evimize gelmişler, evlerine gitmiş, aynı masada yemek yemiştik. Bir tanesi bile telefonu açıp “durum nedir” diye sorma zahmetine katlanmadı. Bu kadar bile hukukumuz yokmuş bu insanlar nezdinde, bunu görmüş oldum. Suç duyurusunda imzası olanlar makamlarında yükselirken, biz birbirimizden uzaklaşmışız demek ki. Hak, hukuk, kadir, kıymet değil; “makam-mevki” geçer akçe olmuş. Bu mesele karşısında, “doğru nedir”, “Allah rızası nerededir” demek yerine, “teşkilatım ne der”, “yöneticim ne düşünür” diye endişelenir olmuşlar. Bu mesele adeta bir turnusol kâğıdı görevi gördü, kimler vefalı birer dost, kimler değil; kim hasbi kim hesabi bu vesile ile görmüş olduk.
Ya Rab, bu dünya gelip geçici bir yer. Esas olan ahiret dünyamız. Hayatımızda bize çok bedel ödetmeye çalıştılar. Hiç şikâyetim yok. Başta da dediğim gibi; “Sen razı ol yeter.” Burası imtihan yeri ve biz bu imtihanı başarmak istiyoruz. Onlar bu dünyanın mahkemelerine verdiler dilekçelerini ve ispat etmek istercesine poz poz resimler çektirdiler. Vicdanları el veriyorsa devam etsinler, polisler eşliğinde onlar da göndersinler haciz memurlarını ve alsınlar eşyalarımızı. Mal, mülk, makam ve mevki hiçbir zaman bizim derdimiz olmadı. Ben ise; Rabbim, dava dilekçemi Sana sunuyorum. Sen hakimler hakimisin ve hesabı çabuk görensin. Bize bu haksızlığı reva gören AK Parti yönetiminden ve bize dava açan 81 ildeki kadınlardan tek tek şikayetçiyim. Mazlumla senin aranda perde yok. Onların bizi tanıması gerekirdi. Halkın Kurtuluş Partisi, Gazeteciler Cemiyeti, KADEM ve AK Parti bu konu çerçevesinde ortak bir noktada buluştular. Bu durum bana yine Merhum Necip Fazıl’ın “baba katiliyle, baban bir safta” dizelerini hatırlattı…
Hep şeffaf bir hayatımız oldu. Elli yıla yakın bir ömrü, karınca kaderince senin yoluna adamış birisinin üstü, bir kalemde çizilmemeliydi. “Dilipak soyadı” bazı çevreleri ne kadar rahatsız ediyorsa, Sana sonsuz şükürler olsun ki, aynı “soyadı”, kardeşlerimiz arasında gittikçe büyüyen bir sevgi halkasına vesile oluyor. Ben inanıyorum ve biliyorum ki sen sevdiğini sevdirirsin.
İlk tazminat davasında olduğu gibi, evimize gelerek, arayarak, dua ederek destekleyen tüm kardeşlerimizden Sen razı ol. Bizim en büyük zenginliğimiz onlar. Allah’ım sen birbirlerine dua eden Müslümanları arşının altında gölgelendireceğini buyurdun. Bizi onlarla Peygamber Efendimizin sancağı altında haşret. Sırat-ı müstakimden ayırma. Birbirimizi hayırla yad edecek bir ömür nasip et. Bizi bize bırakma. Hasbunallahu ve nimel vekil.
Asiye Dilipak - 21.09.2020 / İstanbul
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(26)Mikail - çok güzel. haklı sözler.
Yusuf Şahıntürk - sevgılı kardeşim bunların derdı dünya onun ıcın bılmelerıne rağmen senın benım üzerıme cıkarak daha yuseklere konmanın derdındeler üzülme allah var gam yok bu sıkıntılarında allah huzurunda muhakkak bır kalşilıği olacakdır hıc şuphesız emıne hanımla gulerken resmınızı görunce dedımkı odamı sızı dışladı demekkı menfı durumlar araya gırınce dostluk fılanda kalmıyo olsun önemlı deyıl önemlı olan allah katındakı durumdur
Göktuğ Alp - Bunlar vicdanı bi yerlerde bırakmışlar bacım.yüreklerimiz kanıyor.Bunlar itibarın saraylarda yaşamak olduğunu sanıyor.Milletin içine çıksınlar da görelim.pazarların kapanış saatlerinde gitsinler de görsünler vaziyeti.yürek dayanmıyor.Allah büyük.Hiç üzülmeyin bunlarda geçecek.
Zeki - hanımefendi siz zaten dilekçeyi sunmuşunuz çok geçmiş olsun vefasız insanlar bedel ödetdiklerini zannederler fakat bedeli kendileri öder saygılar
Vatandaş - Üzülmek bize yakışmaz. Hakkı savunan hakkın yanındadır. Acılar ve sıkıntıların yüzü nefse dönüktür. Uhut sıkıntısı oldu. Mekke fethi geldi. Kadro ehil değilse davanın suçu yok
Covid - mektup geçen sene yazılmış ama yeni haberleştiriliyor bu başarınızdan dolayı kutluyorum
Mikail - ama dualar karşılık bulmuş gibi. duanın gücüne şahit oluyoruz.
Yıldırım41 - Her konuda çok bilmiş Sayın Dilipak'ın AKP öncesi ve sonrası düşünce ve yazılarında tezatlıkları görerek kandırılmışlığın üzüntüsünü yaşadık. Kendi yaptı kendi buldu.
Sayın Asiye Hanım eşiniz ve benzerlerinin yüzünden milletimizde var olan İslami hassasiyetler azaldı. Olayları hep bulunduğu cepheden değerlendirirken hakkaniyetli davranmadıgı içindir başınıza gelenler. Daha fazla sömürü yapmayın.
Eymen - İnsanların en çok belâ ve musibete maruz kalanları peygamberlerdir. Sonra evliyalar, sonra da derecelerine göre diğer salih insanlar gelir. (Buharî, Merda: 3; Tirmizî, Züht: 57)
"En ziyade musibet ve meşakkate giriftar olanlar, insanların en iyisi, en kâmilleridirler."
"Şu dâr-ı dünya, meydan-ı imtihandır ve dâr-ı hizmettir; lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir." (Lem'alar)
Doktor - Biraz samimiyet yahu!
AKP 18 yıldır; faizi mi kaldırdı, içkiyi, kumarı, zinayı, fuhşu mu bitirdi? Domuz etini kasaplık et yapmadı mı? Milli pitango adı altında kumar daha da artmadı mı? Enflasyon, işsizlik, faizler sizin oralarda kaçlarda seyrediyor? AKP 'nin kuruluşunu en iyi siz bilirsiniz. Erbakan hakka yürüdükten sonra adını dilinizden düşürmemeye, dava demeye başladınız. Erbakan o kadar iyi liderdi de neden 10 yıl boyunca başında bulunduğu partisine destek vermediniz. Çünkü Saadette makam, mevki, para, şöhret yoktu değil mi? Ne uğruna göz yumdunuz onca gerçeğe? Bu ülkenin göz bebeği fabrikalar ucuz ucuz satılırken hiç mi vicdanı sızlamadı dilipakın? Usa ve yandaş ülkeler suriyeye füze yağdırırken yüreği soğuyanlara İki satır bir karşı çıkış yazısı yazamaz mıydı. Ortadoğudan batılı emperyalizmi ve siyonizmi silmeyi hedefleyen d-8 yerine bop eşbaşkanı olmayı tercih edenlere.... yazı yazdığı gazetede akşama kadar, dışlama, tahkir, düşmanlık ve nefret söylemleri.
Diyemezdi. Çünkü patronları kızardı, ekmeğini keserdi değil mi?
Dilipak zaten AKP 'nin gözaltında tuttuğu ve ilk fırsatta harcayacağı bir yazardı. O meşhur "proje parti" muhabbetini unutmadılar. İşte şimdi zehirlerini akıttılar.
Ablacığım! Keşke yukarıda bahsettiğim vahim yanlışlara karşı bir mektup yazsaydın. Şahsınıza yapılan onca şeye katlandınız da efendinizden gelen ufacık bir fiskeye mi katlanamadınız? Yine de geçmiş olsun. İnşaallah selamete çıkarsınız
Mehmet Sezai Aydıngöz - Ni mel mevla ve ni men nasir.! Amin.
Ahmet C. - Ak parti projesini biz kurduk diyen Sayın(!) Dilipak değil miydi? Kim bir zalime yardım ederse, ALLAH o zalimi ona musallat eder." Hadis-i Şerif [Camiu’s-Sağir]
Ahmet Bahadir - Hanımefendi siz zaten Hakimler Hakimine dilekcenizi sunmuşsunuz... İnsanlar zulmeder, Kader adalet eder, Sabır Kurtuluşun anahtarıdır İnsallah
yaşar - Selamun Aleyküm kıymetli kardeşlerim
bu akp oluşumu malumunuz üzere Miili Görüşün tek temsilcisi olan o zaman ki Fazilet partsini ve yöneticilerini satarak gerçekleşmiştir.Ne demek istiyorum? yani makam- mevki ve menfaat için satmak bu arkadaşların GENLERİNDE var.gerisini hatırlatmaya gerek yok sanırım.???
2.abdülhamit - Syn Dilipak ı iktidarın torpilli atamaları ve İstanbul sözleşmesine yaptığı yapıcı ve kardeşçe uyarıcı yazılarından dolayı tebrik ediyorum. Allah razı olsun. Büyük cesaret, ama dünya ölümlü, buralar kimseye kalmayacak..
Dilek Arzu Çelik - İnşallah bu yaşadıklarınızdan ders çıkarıp 20 senedir hangi derin yapılara destek çıktığınızın farkına varmışsınızdır.
Dadaş Halit - Maalesef 28 şubat sürecinde tutuklanıp halen cezaevinde yatan 628 masum insandan bey habersiniz.
Omer - İlla kendi inşaa ettiğimiz şeyler bize zarar verince mi akıllanacağız!?. Allah dlipaklara tövbe etmeyi nasib etsin.
Abdurrahman Dilipak, Ak Partinin kurulması için Abd derin devletiyle birlikte harcadığı çabayla İslam davasına verdiği zararın hesabını nasıl ödeyecek bakalım. Sizin kendinizin inşa ettiğiniz değerler bunlar. Makam mevki sevenler derneği kurup makamına dil uzattıklarınız size hışt diyince üzülmeye hakkınız var mı blemiyorum.
Gariban - Kendim ettim, kendim buldum, Gül gibi sararıp soldum
Şarkısını söyleyin
Kimki rahmetli erbakan hocamıza ve davasına ihanet ettiyse cezasını misliyle bulmuştur, siz hem AKP lilerden dert yanıyor, hemde AKP nin borazanı olan gazetede yazmaya devam ediyorsunuz buna ne demeli, bu ne perhiz bu ne turşu
Ali Eren - Yorumlara bakıyorum da hepsi ideolojik ve haksizca. Evet dilipak akpyi savunmuştur bu doğru. Ancak yanlışları da yeri geldikce dobra dobra dile getirmiştir. Ne böyle yargısız infazlar. Allah ıslah etsin. Muslumanca bakış bu olamaz. Haklinin yanında olmak lazim. Her meseleden durum vaziyet çıkarmak bize yakışmaz. Böyle bir zihniyet zaten bizleri bu hallere düşürüyor. Her zaman adamimi siyasi görüşümü destekleyen yorumlar yapmak....
True Legend - Zamanında destekliyordunuz şimdikte bedelini ödeyeceksiniz
Ayşegül - aklınız başınıza yenımi geldi siyasetçilere yalakalık uğruna din ile bağdaşmayan herşeyde çıkan yasalarda mazlumlara zulümde siyaset adına her şeyi yazılarınızla desteklediniz şimdimi ALLAHIN hakkı aklınıza geldi hadi ordaan
Mustafa emin kazan - Hava çok güzel
Hah hayyyyy
Onca yorum yazıyom olmuyor
Belki bu olur
Seyit - akp nin kuruluşu ve hemen sonrasında onun nasıl bir karadelik olduğunu görüp faşettikten sonra ne hikmetse birden akp saflarına rücü etmeninve bu deliğe yama olmanın cezasıdır diye düşünürüm.
Hüseyin 2020 - Zalimin zulmüne aiet olan o zalimden zulüm görmeden ölmez miş.
Zafer Çalışkan - Yenge nin ağzı iyi laf yapıyor otla samanı birbirine karıştırmayacaktın kocan her şeye bir kulp buluyor tutulası dili zehir saçıyor.
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.