Avrupa’da yaşanan Yahudi problemine çözüm arayışları içinde olan Theodore Herzl, 14 Şubat 1896’da Viyana’da Almanca olarak yayınladığı ve kısa zamanda İngilizce ve Fransızcaya tercüme edilen “Der Judenstaat/Yahudi Devleti” adlı kitapçıkta çözüm önerilerini dile getirdi. Politik bir doküman özelliğinde olan Der Judenstaat’da belirlediği fikirlerini tanıtmak için vakit geçirmeden girişimlerde bulundu. Ve bu çerçevede önce yakın arkadaşlarından başlayarak çemberi genişletti.
Yahudi Devleti’nin temeli hükmünde olan Der Judensaat, kısa zamanda büyük yankı yaptı. Viyana Siyonist Talebe Birliği “Kadima” kitapçığı hararetle karşılayarak Herzl’e konu üzerine bir dizi konferans vermesi teklifinde bulundu. Alman Siyonu Sevenler Derneği “Chovevei Zion” de aynı teklifi yaptı.
Siyonu Sevenler Derneği’nin bahsi geçmişken, konuyu biraz açalım. Şöyle ki;
Museviliğin sadece bir inanç felsefesi değil, aynı zamanda da kendine ait hususiyetleri olan bir ırk olduğunu savunan Odessalı Yahudi aydını Dr. Yehuda Leib Pinsker’e (1821-1891) göre Antisemitizm (Yahudi karşıtlığı), insanların kemiklerine kadar işlemiş olan bir psikolojik hastalıktı. Sebep ise Musevilerin yaşadıkları ülke halklarından farklı dini ve kültürel yapıya sahip bulunmalarıydı. İşte bu farklılıklar yüzünden ev sahibi milletler tarafından dışlanıp horlanıyorlardı. Bu nefret ve horlama insanların kalplerinde kalmamış, bilakis kanlı bir şekilde dışarı kusulmuştu!
Rus resmi makamlarının 13 Mart 1881 tarihinde Çar 2. Alexsandr’a** karşı düzenlenen suikastın arkasında Yahudilerin bulunduğunu iddia etmesinin akabinde geniş çapta Yahudi Soykırımı (Pogram) yapılmış, binlercesi de göçe zorlanmıştı. Bu vahim durumu 1882 yılında kaleme aldığı ‘Autoemancipation’ (Kendi Kendine Kurtuluş) “adlı kitabında tahlil eden Pinsker, kurtuluşu Yahudilerin ata (!) yurduna (Filistin’i kastediyor) geri dönmelerinde buluyordu.
Pinsker’in Politik Siyonizm’in ilk tohumlarını taşıyan bu fikirlerini benimseyen Yahudiler, bulundukları ülkelerde ‘Chovevei Zion’ (Siyonu Sevenler) veya ‘Chibbath Zion’ (Siyon Sevgisi) adları altında mahalli dernekler kurdular. Amaç yavaş yavaş Filistin’e sızarak burada koloniler kurmaktı. Böylece ileride kurulabilecek olan bir Yahudi Devleti için yapılacak olan diplomatik görüşmelerin de temel taşı oluşturulacaktı. Cemiyetin Romanya kolu 1882 yılında Filistin’e ilk göç dalgasını gönderdi. Yahudi göçmenler Galile civarında ‘Rosh-Pina’ ve Hayfa’nın güneyinde ‘Zichron-Yaacov’ adını verdikleri iki koloni kurdular.
Rusya, Romanya, Polonya, Almanya ve Avusturya ‘Siyonu Sevenler Dernekleri’ 1884 yılında Kattowitc’te yaptıkları kongrede göç faaliyetlerinin hızlandırılmasına karar verdiler. Kararın tatbik edilmesi sonucu 1882-1904 yılları arası cemiyet aracılığıyla 25 bin Rus ve Romanya Yahudisi Filistin’e göçmüştür. (Original Sins sh: 40)
Ancak Siyonu Sevenler Cemiyeti’nin yürüttüğü bu göç faaliyetlerine karşı olan da vardı. O da Theodore Herzl’den başkası değildi!
Chaim Weizmann’ın “Herzl ‘Chibbat Zion Cemiyeti’ hakkında bir şey bilmiyor. Kitabında Filistin’e değinmediği gibi İbraniceyi dahi görmemezlikten geldi” (The Politics of Christian Zionism sh: 46) diye büyük eleştiride bulunduğu Herzl, Chibbath Zion Cemiyeti’nin yürüttüğü Filistin’e sızma (infiltration) yoluyla Yahudi göçüne karşıydı. Çünkü topraklarına Yahudi sızıntısını fark eden yerli halk, Osmanlı Devleti’ne baskı yapıp akımın durdurulmasını isteyebilirdi. Oysa Yahudi devletinin geleceği yerli halkın tasvibine bırakılamazdı. Bu konuda Max Bodenheimer’e (1865-1940) yazdığı bir mektupta şunları söylüyordu:
“Benim programım çok daha iyidir. Sızıntıyı durdurup olanca kuvvetimizle uluslararası tasvip yoluyla Filistin’i elde etmeye konsantre olup, bu konuda diplomatik görüşmeler ve geniş çapta propaganda yapmamız gerekiyor.” (Judaism, Nationalism and Land of İsrael sh: 131)
Herzl, bu görüşlerinde kısmen de olsa haklıydı. Zira hızla gelişen ve sayıları 1882-1883’te 12 iken 1889-1890 yıllarında 138 derneğe ulaşan Siyonu Sevenler Cemiyeti, kolonizasyon konusunda hedeflenen başarıya ulaşamamıştı. Bu başarısızlığa sebep olan birkaç etken vardı:
- Cemiyetin 50.000 ruble olan yıllık geliri, Filistin’e bir aile yerleştirmek için gerekli olan 3.000 rubleyi karşılamakta zorluk çektiğinden göç faaliyetleri istenilen hızda geçekleşemiyordu.
- Avrupa toplumunda geçerli olan ‘Tarımla uğraşmak soyluların işidir’ kaidesi gereği Yahudiler hayatlarının hiçbir döneminde ziraatle uğraşmamışlardı ** Dolayısıyla Filistin’e göçebilen aileler ziraat konusundaki acemiliklerinin neticesi ellerindeki mali imkânları kısa zamanda tüketip başkalarına muhtaç duruma düşüyorlardı.
- İklim şartları, salgın hastalıklar ve Bedevi saldırıları Filistin’de kurulan kolonilerdeki yaşamı çekilmez hale getiriyor, bu da göçe duyulan ilgiyi azaltıyordu. (Filistin Sorunu sh: 28, 30)
Milli Gazete / Suna Durmaz
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.