Allah nasip etti, 659. Kur‘an ve İlim seminerleri notlarını, hayırlı bir vesileyle gittiğim Mekke‘de yani Kur‘an‘ın nâzil olduğu topraklarda, her günkü namaz ve tavaf aralarındaki vakitlerde hazırladım... Oralara gitmişken; otuz yıldır aşina olduğum ve ilk dönemde yedi yıl kaldığım bu topraklardaki gelişmelerden bahsetmem gerekebilir ama öyle yapmayacağım... Bunun tek bir sebebi var: Anlatmaya başlasam, anlatmam gereken olumsuzluklar o kadar çok ki; oysa onlardan "tek kelime" ile bile olsa bahsetmek istemiyorum... Sadece dua, dua, dua...
Ancak, hatırlatma kabilinden şu kadarını anlatayım: Cidde‘ye indiğim gece, tamamen tevafuk eseri olmak üzere, davet edildiğim yerde Türkistan yani Orta Asya‘daki meseleler istişare edilmiş... Cidde Havaalanı‘nda umrecilere yapılan eziyetten nasibimi aldığım için ben toplantının sadece yemek faslına katılabildim ve oradan derhal Mekke‘ye geçtim... Türkiye‘ye dönmek üzere Cidde‘ye döndüğüm gece ise katıldığım toplantıda Kudüs, Filistin, Yemen, Somali gibi yerlerdeki zulümler ve çözüm olarak yapılabilecekler gündemdeydi...
Demek ki neymiş?.. Müslümanlar uyanıp Allah‘ın ve Kur‘an‘ın emrettiği, Hazreti Muhammed ve ashabının gerçekleştirdiği muasır "Adil Düzen"i kuruncaya kadar zulüm görmeye devam edecekler ve o zamana kadar bütün beşeriyet bu zulümden nasibini alacak...
Bu kadarla yetinelim ve bu meseleye "NOKTA" koyalım.
Tevafuk şöyle ki, bu haftaki seminer çalışmamız şu cümlelerle başlıyor: Kur‘an halk dili ile nâzil olmuştur. Kur‘an‘ın nâzil olduğu zaman Miladi 610 ile 632 yılları arasındadır. Kur‘an Mekke ve Medine Arapçaları ile nâzil olmuştur. Mekke sûreleri ile Medine sûreleri bu sebepledir ki ayırdedilmektedir. Mekke ticaretle geçinirdi. Tüm Araplar orasını devamlı ziyaret ederlerdi. Mekke Arapçası tüm Arapların en fasih Arapçası idi. Bununla beraber dil bozulmasın diye Mekkeliler çocuklarını badiyedeki bedevilere verir, küçük çocukları onlar büyütürlerdi. Çocuk ana dilini badiyede öğrenirdi. Nitekim Hazreti Muhammed de böyle badiyede yetişmişti. Arapça bozulmamış dildi. Bununla beraber göçebe dili olup uygarlık dili değildi. Medine‘de ise Yahudiler vardı, kendi dilleri uygarlık dili idi. Hazreti Muhammed Medine‘ye hicret edince orada kullanılan bazı kelimeler Kur‘an‘da yer almaya başladı. Hazreti Peygamber Medine‘ye varır varmaz, Medine Müslümanları ile Mekke Müslümanları arasında sözleşme yaptı. Bu sözleşme şu temel esaslara dayanıyordu: Biz aramızda çıkan ihtilafları Muhammed‘in hakemliğinde çözeceğiz... Kavga etmeyeceğiz, savaşmayacağız... Mağdur varsa kısas yapılacak, affedilirse diyete dönüşecek... Diyeti de dayanışma içinde her grup bölüşerek ödeyecek... Düşman Medine‘ye saldırsa hepimiz karşı çıkacağız... İşte bu Medine Sözleşmesi‘nde Medine halkı ikiye ayrılmaktadır. Biri; Hazreti Muhammed‘in peygamberliğini kabul edip onun başkomutanlığında gerektiği zaman savaşlara da katılmayı kabul eden Mekke Muhacirleri ile Medine Ensarı... Diğeri ise; Hazreti Muhammed‘in hakemliğini kabul etmekle beraber peygamberliğini kabul etmeyen, onun başkomutanlığında savaşa katılmayı taahhüt etmeyen kimselerdir... Sözleşmede Muhacir ve Ensar dışındaki kabileler de sayıldı... Sonra Yahudiler de dâhil herkes kendi istekleri ile bu sözleşmeyi kabul edip Medine kent devletine dâhil oldular...
Bu günlük 659. "KUR‘AN VE İLİM" seminer notlarından aktaracaklarım bu kadar.
Hazreti Muhammed‘in önderliğinde Muhacir ve Ensar tarafından Arabistan Yarımadası‘nda kurulan ilk "devlet" olan Medine Devleti‘nin ilk on yılda, ilk yüz yılda neler yaptığını biliyorsunuz... Sonrasındaki bin yılda "İslâm Medeniyeti" yani çağının "Adil Düzen Medeniyeti" olarak bu mübarek başlangıca sadık kalan Emevi, Abbasi, Selçuklu, Osmanlı Müslümanlarının hükümran olduklarını da gayet iyi biliyorsunuz... Sonrası malum... Yine Hazreti Muhammed‘in devlet başkanlığında kurulan devlete katılan ama daha sonra ihanet eden Medine Yahudilerine de ne olduğunu biliyorsunuz... Sadece hatırlatıyorum... Bugünkü İslâm âleminin ve bütün beşeriyetin hâl-i pür melâli de yaşayan herkesin malumu...
"ADİL (EKONOMİK) DÜZEN" getirmek dışında insanlığın çare ve çözümü yoktur.
Bu günlük bir "NOKTA" daha koyalım ve gelecek yazılarda görüşelim inşaallah...
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.