Kapitalizmin araçlarından biri olan anneler günü, dünyada olduğu gibi ülkemizde de kutlanılmaktadır. Annelerimizi mutlu etmek önemli ama bunu bir güne sığdırmak ne kadar doğru tartışılır. Binlerce kişi, reklamların etkisiyle kredi kartlarına yüklenip harcama yapacaklar. Kredi kartlarını kimimiz bilinçsizce, kimimiz ticaret amacıyla kullandık ve yaşadığımız ekonomik sıkıntı yüzünden borçları ödeyemedik ve icralık olduk. İcralık olmakla beraber ailelerimizin üzerine, yuvamıza bir karabasan çöktü. Evimizdeki eşyalarımızın hacze gitmemesi için ve avukatlarının baskısıyla ödeyeceğimizi taahhüt ederek imza altına aldık. O imzayı atmayla biraz olsun nefes almayı düşünen borçlu, aslında 90 günlük bir hapis cezasına imza atmaktaydı. Bu imzadan dolayı on sekiz bin kişi ceza evine girdi. Takipte yaklaşık on iki milyon yedi yüz bin icra dosyası var. Taahhüt ettiklerinden dolayı iki yüz elli bine yakın kişi aranıyor. Bütün bu kişilerin eşi ve çocukları sefil ve perişan bir hayat yaşamaktalar. Yakalanma korkusuyla evine gidemeyip, arabada, parklarda ve iş bulduğu mekânlarda yatanlar var. Hapis korkusundan dolayı intihar edenler, Mersin - Mezitli İlçesi‘nde esnaflık yapan ancak işleri bozulduğu için bunalıma giren 1 çocuk annesi 28 yaşındaki Çiğdem Nohut, oturduğu apartmanın çatısından atlayarak yaşamına son verdi. İzmir‘in Ödemiş ilçesinde ilk bisiklet bayilerinden olan, 1‘i kız 2 çocuk babası 57 yaşındaki Şaban Üge "Banka kredi kartı borçları" nedeniyle geçirdiği bunalım sonucu intihar etti. Bu intiharlara yenileri eklenmemesi için, icra dairelerine çeki düzen verilmeli, oluşan bu rantın önüne geçilmelidir.
Cezasını çekmekte olan katil ve tecavüzcülere tanınan denetimlik serbestlik, borcundan dolayı aranan şahıslara nedense uygulanmadı. Sanırım katil olmaları beklenilmekteler. Şu an Silivri cezaevinde kaç tane taahhüt mağduru vardır? Hapse atılan taahhütçülerin yattıkları gün borcundan düşülmediği gibi, devlete yattığı gün kadar borçlanıyor, borcuna faiz işliyor. Bir okuyucum göndermiş olduğu mailde "Avukatların yeni yetişenleri, ağzına geleni söyledi, sanki benim Azrailim, saat veriyor, verdiğim parayı beğenmiyor baskı kurarak taahhütnameyi imzalatmaya çalışıyor. Buna ne kadar dayanabilirim?"
Avukatların tahsilâtçı durumuna düştüğü bu yargı sisteminin, 3. yargı paketinde düzeltileceğini umuyorum. Bankaların tefeci gibi çalıştığı bir sistemde, devlet önlem almadığı sürece, yeni mağduriyetlerin eklenmesi kaçınılmaz olacaktır. Bunca ailenin çığlığına sessiz kalarak çocukların perişan olmasına, Başbakanın duyarsız kalacağını düşünemem, düşünmek istemem. Tek şey! Sorunun değil, çözümün parçası olmak.
TÜRKİYE‘NİN TAPUSU
Başbakan Erdoğan, Ankara‘da AK Parti Gençlik Kolları Büyük Kongresi‘nde "Türkiye‘nin tapusu belli kesimlerin, belli zümrelerin, elitlerin, seçkinlerin elinde değil. 75 milyonun elindedir, 75 milyonun yüreğindedir. Hiç kimse kendisini Türkiye‘nin yegâne sahibi gibi görmesin" ifadelerini kullandı.
Bundan, şunu mu anlamamız gerekmektedir? Belirli bir kesim, (adına ne derseniz deyin) ülkenin sahibi gibi kendini görmekte, milletin seçimle iş başına getirdiklerini yok saymakta, işine gelmediğinde alaşağı yapabilen ve bunu yaparken de devletin her türlü araç ve gereçlerini kullanabilen bir zümre.
O zaman sormazlar mı? TBMM‘nin duvarında yazan "Egemenlik Kayıtsız şartsız Milletindir" sözü ne işe yaramaktadır. "Egemenlik Kayıtsız şartsız belirli bir zümrenindir" yazıyor da, sanırsam bu cümleyi biz yanlış okumaktayız. Nede olsa bu ülkenin ikinci sınıfını, cahil sınıfını oluşturuyoruz. Efendilerimiz zincirlerimizi ne kadar serbest bırakırsa, o kadar özgürleşebiliriz. Dini ve milli bayramları onların izin verdiği şekilde kutlayacağız. Şehir Tiyatroları‘nda yapılan bir yönetmelik değişikliği üzerinden hem bizi hem tüm muhafazakârları aşağılamaya ve küçümsemeye başlarlar. Bu ülkenin zencileri olarak biz sanattan anlamayız ki; efendilerimiz bizim adımıza oyun seçip sergileyecekler. Sırtını devlete dayayıp, ahkâm kesecekler.
Tapuyu bir kere ellerine almışlar, biz ise kaçak yapılar yapmışız, efendilerimizin arazilerine. İzin verdikleri sürece oturmaya devam edeceğiz. Bakarsın bir af çıkarda kaçak yapılarımızın tapularını verirler. Kim bilir, itaat etmeye devam edersek "köle azat belge‘mizi" bile alabiliriz. Ha gayret!
SAHİBİNİ ARAYAN SÖZLER..
Eğer düşmanın sana ödül veriyorsa sende bir puştluk var demektir. Fidel Castro
Bir ülkenin refahının ölçümü, o ülkenin çocuklarının mutluluğuyla ölçülür.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.