Güzellik orandadır

Abone Ol

Seçim dönemindeyiz. Anne, baba, kardeş, akraba, komşu, arkadaş, öğrenci, öğretmen, müşteri ile siyaset konuşurken kırıcı olmamaya dikkat edelim.

Sözüyle eza verene hemen ceza verme tarafına gitmeyelim.

Partilerimizin ayrılığı, mezhep ayrılığı, düşünce farklılığı bizi birbirimizi kırmaya götürmesin.

Lokman suresinde Rabbimiz, müşrik anne ve babaya bile güzel davranılmasını emretmektedir.

Biz, arabulucuyuz, bozguncu değiliz. Bozgunculuk/ifsat, bize ait değildir.

Biz, Cemil/güzel olan Allah a iman ediyoruz. Güzel davranmamız gerekir.

Miladi 1222 de vefat eden Şerişi, Makamatı Hariri ye yazdığı şerhin dördüncü makamesinin şerhinde Ali bin Ubeyd er-Reyhani nin   "Güzellik orandadır, estetik ise hareketlerin dengeli oluşundadır" sözünü nakletmiş.

Bir şeyin oranını belirlemek için kıyas yapacağımız sabit bir şey olmalı ve o sabit şeyde bütün insanlar ittifak etmelidir.

Mesel tabiat, bizim için sabit güzellerden biri hatta birincisidir. Tabiatı da Allah yarattığına göre demek ki güzellikte oranın aslı esası Allah ın yarattığıdır.

Rabbimizin iki türlü kanunu vardır 1- Tabiat kanunlar, 2- Kur an daki kanunları.

Bizim, her şeyimizi kıyaslayacağımız bu iki kanundur. Tabiat kanunlarında herkes ittifak ederken Kur an ın kurallarında Müslüman olmayanlar ihtilaf ediyorlar.

Biz, yine Kur an ın kurallarına uyarak o ihtilaf edenlere karşı en güzel yolla doğruyu, güzeli anlatmaya çalışacağız ama kırıcı olmamaya dikkat edeceğiz.

Küsene barış elini uzatacağız. Sırt dönene güler yüz göstereceğiz. Hakiki dostlarımızı baş tacı ederken, bizden kaçanın elinden tutacağız dostluk bağlarımızı kuvvetlendireceğiz ve yanlış yoldan geri çevireceğiz.

Kızı Aişe ye iftira edenlere yardımını kesen Hz. Ebubekir (r.a.) hakkında "Sizden fazilet ve servet sahibi olanlar, yakınlara, fakirlere ve Allah yolunda hicret edenlere (bir şey) vermemeye yemin etmesinler. Afvetsinler ve görmezlikten gelsinler. Allah ın sizi afvetmesini sevmez misiniz Allah Ğafur dur, Rahîm dir." (Nur suresi 22)

Bizi unutanı biz unutmayız. Yavrusunu kaybeden annenin hasretiyle gelmesini bekleriz. Gelmesini değil, onu aramak için şehir şehir dolaşırız.

"İyiliğe karşı iyilik her kişinin işidir, kötülüğe karşı iyilik er kişinin işidir" der hep iyilikler yapmaya, iyiliğin dayanağı olarak Kur an ı ve tabiatı almaya gayret gösteririz.

"Afvı al, Ma rufu emret ve cahillerden yüz çevir." (A raf 199) ayeti nazil olunca sevgili peygamberimiz sorar "Ya Cebrail bu nedir Cebrail, ayet, açıklar: "Allah sana haksızlık yapanları afvetmeni, vermeyenlere vermeni, bağını koparanlara bağı birleştirmeni emrediyor" diyerek ayeti tefsir eder. (Taberi, Tefsir, A raf 199 uncu ayetin tefsiri)

Bize haksızlık edenlerin hakkını yemeyelim. Bizi saymayanı sayalım. Kaypaklık yapanların kayıp gidip cehenneme düşmesini engellemek için gerekirse para, şan, şöhret, şehvet, makam, unvan, rütbe, kayağının önüne engel olarak kendimizi atalım.

Kızgın iken de, sakin iken de doğru ve güzel sözden ayrılmayalım.

Zenginken de, fakirken de iktisatlı olalım.

Meydanlarda veya kapı arkalarında tek başına olduğumuzda bile Hakk ın rızasına ve halkın faydasına aykırı işlerden uzak duralım. Konuşmamız zikir, susmamız fikir, bakışımız ibret için olsun.

Bizim ölümümüze sevinenleri değil bizi öldürenlerin bile Müslüman olmasını istemeyi biz, Yasin suresinin 26-27 inci ayetlerinden öğreniyoruz.

İman ettiği için işkenceler altında öldürülen o Müslüman ölürken "Cennete gir" sözünü duyunca "Keşke (şu beni işkence ile öldüren) kavmim de Rabbimin beni afvettiğini ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilselerdi" dediğini ve işkencecilerin bile Müslüman olmasını istediğini haber verir.

Bizi yakanlara bile biz, ışık olmuşuz. Bağdat ı yakıp yıkan Cengiz in torunlarından Müslüman olmayan kalmamış.

Kim bilir belki Amerika nın Müslüman olması Bağdat üzerindendir.