Güven ve güvensizlik

Abone Ol

Toplum arasında sıkça söylenen bir söz var. “Bu devirde babana dahi güvenmeyeceksin.” Acaba insan babasına dahi neden ve niçin güvenmez? Toplumda doğruluk, dürüstlük aranır oldu. Hâlbuki olması gereken doğruluk ve dürüstlük tabii haldir. Maalesef ki doğru ve dürüst insan tiplemesini arar hale geldik. Bunlar binde bir denecek nispette az olunca, bu insanları bulduğumuzda bize tuhaf geliyor. 

Öyle bir hale gelmişiz ki, seçimlerde vereceğimiz oyun rengini kendi en yakınımızdan bile saklar hale geldik. Bu gizemli hal acaba güvensizlikten mi kaynaklanıyor? Ya da özgür olma arzusundan mı? Bilemiyorum ama biz görme engelliler arasında bireysel olarak nasıl oy verebilirizin çaresini ararken bir gurup arkadaş bir şablon icat etmişler. Oy pusulasını bu şablona koyarak istediği tarafa oy verebilme tespitini sağlıyor. Sağlamasına sağlıyor da, biz buna neden ihtiyaç duyuyoruz? Diye sorunca birileri, “efendim ben eşimle veya çocuğumla oy vermek durumundayım. Ya benim dediğim yere mührü basmazsa?”, bir diğeri, “benim oyumun rengini eşim de olsa, çocuğum da olsa bilmemesi gerekir.” diyorlar.

Peki, bir insan neden en yakını, canı-cananı olan kendi insanına güvenmiyor? Ya da oyunun rengini saklıyor!? Yukarda söylediğimiz gibi “şimdiki devirde babana dahi güvenme.” sözünün tezahürü müdür acaba? Ama hayır, bizce manevi bağları kuvvetli olan, ne istediğini bilen, kendi aralarında saygı ve sevgiye önem veren, İslam Ahlakı ile ahlaklanan insanlarda bu problemlerin olmaması gerekir. 

Peki öyleyse, bir insan vereceği bir oyun niteliğini, niceliğini en yakınından bile saklıyor veyahut kimseye güvenmiyorsa, bu ülkenin geleceğini, bekasını düşündüğünüz de  bu kadar yetki ile donatılmış bir kişiye nasıl güvenilecek!? Bu kişi gerek A şahsı ve gerekse B şahsı olsun, yasamanın, yürütmenin ve yargının, gerekirse olağanüstü hal ve savaş halleri gibi çok hayati meselelerde bu kişi tek başına alacağı kararlarda yüzde yüz isabetli olacağını nasıl düşünebilirsiniz? Bu kişinin herhangi bir zafiyeti durumunda alacağı bir kararla, ülkenin geleceğini telafisi mümkün olmayan bir duruma düşürürse buradaki vebal bu kişiye yetkiyi verenlerin olmayacak mıdır!? Tekrar ediyoruz ki, bu kişi A şahsı da olabilir, B şahsı da olabilir. Gelecekte neyin ne olacağı ve bu ülkenin başına kimin geleceği noktasında bilinen bir şey yok…

Bendeniz âcizane şunu da özellikle belirteyim; kırk dört yıllık Erbakan hayranı, Erbakan dostu olarak ona hemen her konuda güvenimin sonsuz olduğunu da belirterek, şunu söyleyeyim ki; kul beşer şaşar nokta-i nazarından baktığımda bu kadar yetkiyi tek bir şahıs olarak Erbakan hocamıza dahi verilmesini istemezdim. Kaldı ki kendisi de zaten bu kadar yetkinin kendisinde toplanmasını da asla istemezdi. Hatta vaktiyle kendisine bu düzeylerde görev vaat edilmiş ama bunları kabul etmemişti. 

İnsan hata yapmaya meyilli yaratılmıştır. Kullar arasında hiçbir insan olağanüstü değildir. Beşerdir, şaşardır. Hata yapabilir. Zafiyete düşebilir. Çünkü nefis taşıyor. Ancak peygamberler müstesna. O’nlar Allah’ın elçileridir. Allah tarafından korunmaktadırlar. Hata yapmaları söz konusu değildir. 

Bütün bunları niçin söylüyorum; Bana gelen bazı telefonlarda falanca Allah dostu, “onun yanlış yapacağına inanmıyorum ve onun için de var gücümle destekliyorum.” diyorlar. Hâlbuki bu Allah dostu dedikleri kişiler onlarca hata yapmış ve bu hatalarına da devam etmektedirler. Bunlar ve bütün insanlar hatadan beri değildirler. 

Ben de her zaman olduğu gibi Allah bütün insanlara akıl, fikir, şuur nasip etsin diyorum. Vesselam.