Mültecilerin barınma, istihdam ve eğitim sorunları tartışılırken zihnime kazınan bir görüntüye şahit oldum. Otobüsle giderken gözüm, virane bir dükkâna sığınmış ve birbirlerine sımsıkı sarılarak gecenin musibetlerine karşı korunmaya çalışan bir aileye ilişti. Söylenenlere göre, Suriye’de savaşa maruz kalan bu aileler dörder çocukları ile birlikte Türkiye’ye sığınmışlar ve bir aya yakındır bu metruk dükkânda kalıyorlarmış. Mahalle sakinleri bu insanlara yiyecek giyecek getiriyorlarmış ama çocukların yaşadığı ruhsal sorunlar insanların dikkatini çekmeye başlamış.
Mülteci çocuklar üzerinde yapılan araştırmalara göre, bu çocukların büyük bir kısmında depresyon, travma sonrası stres bozukluğu ve kaygı sorunu mevcut. Çocukları koruyabilmek için var güçleri ile çalışan annelerin ise geleceğe dair korkuları ağır basıyor.
Hepimiz için doğup büyüdüğümüz mekânın ayrı bir önemi vardır. Evimiz, bahçemiz, toprağımız, insanlarımız adeta bizimle beraber büyümüş ve hayatımızda önemli bir yer edinmiştir. Yakınlarımıza bağlandığımız gibi doğup büyüdüğümüz topraklara da bağlanırız.
O yüzden gurbet büyük acı verir, gurbetteysek gözlerimizde tüten yakınlarımızı, toprağımızı ve hatıralarımızı aklımızdan bir lahza dahi çıkaramayız. Bu insanların getirdiği sorunlar ve bulaştıkları suçlar ayrı bir kategoride değerlendirilebilir. Ancak insan olarak, öncelikle darda kalanın elinden tutmak, hatta bununla da yetinmeyip bu insanların dertleriyle dertlenmek hepimizin görevi olmalıdır. Bunun için yardımlarımızı sadece maddi boyutu ile değil manevi boyutu ile de ele almalıyız.
Gurbet hepimizin aşina olduğu bir kavram. Zira her birimiz bu yalancı dünyanın gurbetinde mahpus ve mahzun yaşamaktayız. O yüzden o insanların karınlarını doyurmakla kalmayıp gurbetin getirdiği sıkıntılarına ortak olmalıyız. Yarınların hayatımıza neler getireceğini bilemeyiz, hayatımızın nasıl değişeceğini ya da nereye doğru sürüklendiğimizi görme imkânımız yok. Fakat düşene el uzatma imkânına hemen hepimiz sahibiz.
O yüzden hiç birimiz kendimizi bu sorumluluktan beri göremeyiz.