Günümüzün Gençliği, Niye "Ben Merkezli" Oluyor?

Abone Ol

Konuya geçmeden, kendime göre bir tespit yapmak

istiyorum.

Dört kuşak öncesine gittiğimizde, bizim dedelerimiz fakir

doğdular, fakir büyüler ve fakir olarak da öldüler.

Babalarımız da aynı şekilde yoksulluklar içerisinde

dünyaya geldiler.

Onlar da fakir doğdular, fakir büyüdüler, fakir yaşadılar

ve ömürlerinin sonralarında biraz gün yüzü gördüler ama yaşlılıklarından ve

hastalıklarından dolayı da onlar da gün yüzü göremediler.

Bizim kuşağa gelince, 40 yaşın üstünde olanlar, fakir

doğdular, fakir büyüdüler ve ömürlerinin olgunluk çağında, zengin olarak

hayatlarını sürdürüyorlar.

Yokluk ile varlıklı olmayı bir arada yaşadılar.

Ekonomik ve sosyal olarak bu kuşağın pek çok imkânları

var.

Bu kuşağın çocuklulukları ve gençlikleri yoksulluklar

içerisinde geçti ama şimdi varlıklı ve itibarlı bir şekilde hayatlarını

sürdürüyorlar.

Bu durum büyük bir nimettir.

En çok mutlu olması gereken kuşak, bu kuşaktır.

Çünkü hem yoksulluğu gördüler, hem de zenginliği gördüler

ve böyle bir hayatı yaşadılar.

***

Yeni kuşağa gelince, her şeyi ölçüsüz bir şekilde

yaşıyorlar.

Anne ve babalar yokluk çektiklerinden, çocukları

çekmesinler diye her şeyi bol bol evlatları için harcadılar.

Çocuklara sunulan bu imkânları, çocuklar da alabildiğine

kullandılar.

Bittiği vakit, hemen yerine yenisini aldılar.

Tüketen bir nesil oldular.

Alıyor, tüketiyor ve yerine hemen yenisi geliyor.

Yenisi gelmeyince hemen isyan ediyor ve başkaldırıyor.

Burada suçlu olan günümüzün gençliği mi, yoksa bizler

miyiz

Bizler çektik onlar çekmesinler diye, çocuklarımıza

iyilik mi ediyoruz, kötülük mü ediyoruz

Bu nesil, ben merkezli olmasın da ne olsun

Bu nesil, almaya ve tüketmeye alışmış.

Televizyonlar, reklamlar bunun öncülüğünü yaparken,

bizler de çocuklarımızı kendi halelerine bırakmışız.

Zaten eğitim sistemi, ezberciliği ve kolaycılığı

aşılıyor.

Çağın gidişatı da buna göre olunca, böyle bedavacı ve

kolaycı bir nesil yetişmiş oldu.

***

Nesiller, özelde toplumların, genelde insanlığın

varoluşunun devamını sağlarlar.

Nesiller toplumların devamlılıklarıyla birlikte,

Dilini,

Kültürünü,

Tarihini ve inançlarını devam ettiren kuşaklardır.

Bu dört unsuru günümüz gençliği devam ettirdiğini

söyleyebilir miyiz

Açıkça söylemek gerekirse, ayakları yere basmayan sadece

kendisi için özgürlük isteyen ve bencil bir nesille yüz yüzeyiz.

Bu yalnız bizde mi

Birçok toplumlarda da aşağı yukarı aynı        durum var.

Günümüz gençliği artık toplumuna, ailesine gittikçe

güvenmemeye başladı.

Amerikalı ve Batı ülkeleri gençliğinin eskiye göre

kiliseye gitmediğini, dine daha az inandıklarını öğreniyoruz.

Bunda teknolojik gelişmelerin ve yeni hayat şartlarının

da büyük etkisi vardır.

Kendi açımızdan baktığımızda, ne yazık ki ülkemizdeki

gençlerin gittikçe inançsızlaşması ve narsisleşmesi daha da hızlanıyor.

***

Bütün bunların yanında ülkemizin sürekli değişen eğitim

sistemi ve kalitesizliği de eklediğimizde gençler umutsuzluğun içine

sürükleniyorlar.

Bulaşıcı hastalık gibi narsisizm, hastalığı gençler

arasında yayılıyor.

Gerçek şu ki, böyle bir neslin bedeli çok ağır olacaktır.

Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye de de böyle bir nesil

maalesef yetişiyor.

Havada yaşayan, gerçeklerin farkında olmayan, sorumcululuk

almayan ben merkezli bir nesille karşı karşıyayız.

Eğer acil tedbirler alınmazsa gittikçe yalnızlaşan, aşırı

bencil, zevkperest, kaygılı, öfke ve nefret dolu bir insanlığa doğru doludizgin

gidiyoruz.

Böyle giderse bu gençler evlenmeyecek, aile kurmayacak,

istikrarlı bir şekilde çalışmayacak ve medyanın kendilerine sunduğu hayali

argümanlarla yetinecekler.

Bu neslin profili tahlil edildiğinde, bundan sonra

devletin en önemli konusu ve çabası gençlik olmalı.

Dünyanın en güçlü devleti olsak bile yok olmaya mahkum

olan bir nesille bu nasıl sürdürülecek ..

Ben ben diyen bir nesil değil, biz biz diyen

nesilleri yetiştiremezsek geleceğimiz karanlık demektir.