Güç Ekseninde Kadın

Abone Ol

Algı yönetme operasyonu veya toplum mühendisliği yeni bir

olay değildir. Bunun tarihi çok eskilere dayanır. Hatta insanın tarih

sahnesinde rol alma başlangıcına kadar gider. Egemen güçler ve onların

yönetmeni şeytan; toplumları kontrol altında tutmak ve yönetmek için, farklı

mühendislik faaliyetleri ortaya koyarlar. Bu alanlardan biri kadınlardır.

Her sabah yemek duasında beni kadın yaratmadın şükürler

olsun tanrım diyen Yahudilik; Âdem i (a) kandıran ilk günah sahibi olan

Havva dan, içine şeytan girdiği kabul edilen ve yakılan kadın anlayışına sahip

olan Hristiyanlık; Eğer kadınları dinime kabul etmeseydim Budizm çok uzun

zaman temiz bir şekilde devam ederdi. Bugün artık bu dinin uzun zaman

yaşayacağını zannetmiyorum. Zira bu dine kadın girmiştir diyen Buda; kadını

insan türünün içinden çekip nesneleştiren ve onu cinsel meta haline getirerek

kamusallaştıran modernizm; kadının toplumdaki rolünün kökten değiştirilme fikri

olarak ortaya çıkan ama hala onu nereye oturtacağını bilemeyen Feminizm. Tüm bu

yaklaşımlar ve benzerleri birer algı operasyonudur.

Bir bütün olarak ahlak ve adaletin konusu olan ancak

ahlak ve adalet boyutu göz ardı edilen zayıflar; kadın hakları, çocuk hakları,

yaşlı hakları, hayvan hakları üzerinden kategorize edilmekte ve bunlar içerisinden

daha çok kadın hakları ön plana çıkarılarak bir zafiyet alanı

oluşturulmaktadır. Aslında tüm varlıkların ahlak ve adalet ekseninde bir

değerlendirmeye tabi tutulması gerekirken; güç ve zayıflık ekseninde ele

alınmaktadır.

Vahy/Kadim değerlerin egemen olmadığı birey ve

toplumlarda gücün kontrol edilme sorunu ortaya çıkmaktadır. Hakkın, eksene

alınmadığı kalbi ve zihinsel hayat anlayışında; eşyanın tabiatı gereği güç

ekseninde bir bakış ortaya çıkmaktadır. Pazının ahlak ve adaletin yerini

alması, birey ve toplumsal alanda rol üstlenmesi; kontrol edilemeyen gücü

beraberinde getirmektedir. Bu ise varlıklar âleminde felaketlerin başlangıcı

olmaktadır. Kalp öyle bir değerin karargâhı haline getirilmeli ki ve akıl da

onun kontrolüne verilmeli ki; bu ikisinin yanında pazı/güç yalnızca adaleti

sağlamada kullanılsın. Böylece güç kontrol altına alınsın ve hiçbir varlık

başta kadınlar olmak üzere şiddetle karşı karşıya kalmasın. Güç; geçmişte

kralların arenalardaki görünümüydü, toprak ağalarının ağalık ifadesiydi,

sosyalizmin halkın üzerinde balyozuydu, güçlü insanların zayıf insanlar

üzerindeki yumruğuydu, en hafifiyle modernizmin mobbing iydi. Ve tüm bunlar

şiddet araçlarıydı; zayıflara, yoksullara, çocuklara ve kadınlara Bu

sayılanlardan hiçbirisinin gündeminde gücün kalbin kontrolüne verilmesi yoktu.

Çünkü güç onlar için haz, hız ve zevk aracıydı.

Feminizm ve feministler kadınların sorununu çözeme de

başarılı olamadı. Diğer liberal, kapitalist ve hümanist yaklaşımlar şiddetin

önüne geçemedi. Çünkü kadınlar bu sistemlerin mühendislik faaliyetlerinden

birini oluşturmaktadır. İstatistik verilere göre, kadınların bu tip

felsefelerin egemen olduğu ülkelerde; öldürülme, yaralama, taciz, tecavüz ve

şiddet olaylarına daha çok maruz kaldıkları görülmektedir. Totalde bu felsefi

sistemler sorunun bir parçasıdır. Savaşların mağduru kadın; işgallerin ganimeti

kadın; yoksulluğun mağduru kadın; şehvetin kurbanı kadın; öfkenin muhatabı

kadın; ticaretin beyazı kadın; törenin öleni kadın; öfkeli kocanın esiri kadın;

tüm bunların karşısında çözüm üretemeyen; feminizm ve diğerleri!

Salon toplantıları ve sokak gösterileri kadına ve

zayıflara yönelik şiddetin önüne geçmeye yetmiyor. Bireylerin kalbine

hükmedemeyen yasalar; şiddeti, tacizi ve tecavüzü önleyemiyor. Dolayısıyla şu

söylenebilir; Feministlerin, liberallerin ve hümanistlerin iddiaları tarihin

çöplüğünde yerini almıştır.

Öyleyse güç kimde olursa olsun kalbin kontrolüne

verilmelidir. Kalp ise vahyin kontrolüne