BİZİMLE muhatap olan insanların nerdeyse yüzde sekseni;
Ne iyi ki görmüyorsunuz! diyerek bizi teselli etme adına söyledikleri bu
cümlenin arkasından, Biz görüyoruz da ne oluyor! diyerek ve bu hayatın
içindeki görülmemesi gereken bütün unsurları bize anlatıyorlar. Bunun için de
ne kadar resimlerdeki çıplaklıklar, TV lerdeki inanca ve imana aykırı
görüntüler, vs nice şeyler varsa bunları söyler dururlar. Biz de bunları dinler
ancak tebessüm eder geçiştiririz.
Hâlbuki bizim düşüncemizde gördüğümüz halde görmemeyi
gerektiren halleri yaşamak daha evladır. Zaten görmüyorsanız görmemeyi
gerektiren şeyleri yaşamak gayet kolay ve bunun da övünülecek tarafı yoktur.
Esasen gördüğü halde görmemek ve gözünü haramdan korumak önemlidir. Bir diğer
taraftan da görmediğimize şükür ettiğimiz ayrı bir nokta var ki o da şöyle;
Konuyu daha iyi anlamak açısından yaşanmış bir anekdotu
sizinle paylaşmak istiyorum. Erzurum da başkanlığını yaptığım dernekte
otururken Atatürk Üniversitesi nde okuyan bir grup öğrenci ziyaretimize geldi.
Hocaları bir ödev vermiş, gidin engellileri araştırın ve onlarla söyleşi yapın.
Biz konulara girip görme engelliler hususunda birçok şeyi anlatırken içlerinden
birisi, başkanım, dedi. Siz hiç kendinizden daha beter birini görüp de
halinize şükrettiğiniz oldu mu Ben de,
tabi ki böyle birilerini gördüm ve halime çok da şükrediyorum, dedim. Sorunun
sahibi biraz daha dikkat kesilerek heyecanla dinliyordu. Çünkü o, hem iki gözün
görmeyecek, hem ayakların olmayacak, böyle birini gördüm ve halime şükrettim,
dememi bekliyordu.
Ben ise, bir hakikati ortaya koyarak ve içimden geçen
gerçek şükrümü onlara şöyle izah ettim:
Biri var ki, gözleri görüyor; yıllarca bir mağazanın
önünden geçmiş, oranın ne adını biliyor, ne de levhasını okumuş. Biri de var
ki, hiçbir kütüphanenin yolunu bilmiyor, hiç gazete okumamış. İşte böyle
birilerini gördüğümde ben görmediğime çok çok şükrediyorum, dedim. Yani böyle
görmektense görmemeyi daha evla sayıyorum ve şükür vesilesi olarak
addediyorum. Bu cevabım hem hayret uyandırdı, hem de çok düşündürdü.
İşte hakikaten örnekte verdiğim insan türlerine çokça
rastlıyorum. Yani demek ki bir şeyleri görmek için sadece göz gerekmiyor. Hakkı
ve hakikati görmek için gönül gözü ile bakmak gerekiyor.
Bugün gerek Türkiye de ve gerekse dünyada yaşanan
olayları gerçek manada teşhis edebilmek, doğru çözüm ortaya koyabilmek adına da
şuurlu bir bakış, Milli bir Görüş ve şahsiyetli bir duruşa ihtiyaç vardır.