Gönüllerin fethi

Abone Ol

Anne, çocuğun yakasına yapışır ve asla yalan

konuşmayacaksın, bana karşılık vermeyeceksin, arkadaşlarınla kavga

etmeyeceksin diye çıkışır. Çocuk kendisine getirilen yasakların arka planını

göremez ama korktuğu için söylenenleri aynen tatbik eder. Fakat çocuk anneden

uzaklaştığında aynı hataları yapmaya devam eder ve bundan hiçbir rahatsızlık

duymaz. Çünkü anne ortamdan uzaklaştığında, çocuğun korku ve endişeleri de

ortadan kalkmıştır. Üstelik annenin tehdit ve uyarıları ile incinen çocuk,

ondan uzaklaştığında bu uyarıları dikkate almayarak anneden intikam alma yoluna

gitmiştir Anne, çocuğa sevgi ile yaklaşıp, neyi niçin yapmaması gerektiğini

açıklamadığı sürece verdiği telkin ve tehditler suyun yüzeyindeki köpük gibi

kaybolup gidecektir.

Öğretmen öğrenciye kızar ve eğer bir daha dersimi

dinlemezsen seni sınıftan atarım diye çıkışır. Öğrenci başını önüne eğer ve

sessizce bekler ama anlatılanlara adapta olamamaktadır. Çünkü öğretmen

öğrencinin dikkatini toplayamamakta fakat onu baskı ile derse katmaya

çalışmaktadır. Öğrenci öğretmenden korkmaktadır fakat korku ortadan kalktığında

aynı davranışlarını sürdürmeye devam etmektedir. Çünkü öğrenci, ne dersin

önemini kavrayabilmiş ne de kendisine neyin niçin söylendiğini

anlamlandırabilmiştir. Bir de bunların üstüne öğretmenin kendisini arkadaşları

arasında rencide ettiğini düşünmektedir.

Müslümanlar fethettikleri topraklarda, önce insana değer

vermiş, onların haklarını korumuş, şefkat ve merhametle yaklaşarak insanların

kalplerini fethetmişlerdir. Bu insanları kahraman kılan sadece fethettikleri

topraklar değildir, aynı zamanda fethettikleri gönül ve insan potansiyelidir.

Hazreti Peygamber risalet görevini yerine getirirken, insanların kalplerine ve

duygularına hitap etmiş, onların gönüllerine hitap ederek Kuranla buluşmalarına

yardımcı olmuştur.

Müslümanlar gayri Müslim komşularına ikramda bulunur,

onların haklarını korur ve bir insan olarak değer verirlerdi. Bu insanlar

İslam ı önce Müslümanların yaşantılarında görür, tanır ve bu vesile ile

hakikate ulaşırlardı.

Bir insanı kazanmak istiyorsak önce ona değer vermeli ve

iyilikle muamele etmeliyiz. Zira her insanın içinde insanlığa karşı bir özlem

vardır ve iyi tarafından yaklaştığınızda kötülüğün altında gizli bulunan bu

alana ulaşabilirsiniz.

 Zorba ve baskı ile

kimse kendini sevdiremez ama gönüllere giden kapıları aralar ve oradan içeri

girmeyi başarabilirsek insanları kazanabiliriz.