Gezegenimiz can çekişmekte

Abone Ol

Yeryüzüne yeterince acı verdik.

Bütün enerjimizi savaşlarla, düşmanlıklarla, etik olmayan

etnik aidiyetleri yok etmeye harcadık.

Bize benzemeyen dilleri, renkleri, dinleri, kültürleri

boğmaya kalktık.

İnsanoğlu, küçük toplulukların orijinini korumaması için

acımasız işkenceler, yasaklar icat etti.

Hem dünyada hem ülkemizde birlikte yaşamanın mistik

yüceliğini gerçekleştiremedik.

Ne ilerlemiş batı ülkeleri bu konuda masum ne de

kendilerini dışlanmış bulan üçüncü dünya ülkeleri.

Gücü yeten diğerinin yaşama alanını kısıtladı.

Hâlâ silahları başında nöbet tutmakta Amerika.

Kımıldayanları vuracak.

Bizim gibi tahıl ülkeleri, ekip biçtiğimizi beğenmeyip

gözümüzü fabrikalara, termik santrallere diktik.

Fosil yakıt kullandık.

Zehirlemedik ova, dağ, deniz bırakmadık.

Bir hafta ara ile iki tane bebek kertenkele öldü bahçede.

Zehirli bir havaya güç yetiremedi zahir o iki küçük

kertenkele.

Meyve rekolteleri düşmekte.

Havalardaki dengesizlik, bahara yakışmayan haller,

toprağın yorgun ve hasta duruşu.

Okyanusların suları buharlaşırsa, yağmurlar yağmazsa,

denizler yükselip kentleri basarsa, kuraklıktan nebatat bitmezse.

Eski kıtlık günlerine geri dönülürse.

Yeniden savaşlar.

Bu kez ekmek, yiyecek ve temiz su için kan dökülecek.

Petrol savaşları yerini buğday ve su savaşlarına

bırakacak.

Tarihin sonunda insanlar mutlu ölümlere vedaya

hazırlanmakta.

İstanbul un etrafında orman bırakmadık, dev siteler için

hunharca ağaçları boğazladık.

Yanlı, yıkıcı, yanıltıcı yöneticilerin ağzına baktık.

Göstermelik önlemler bile alamadık.

Oysa insanoğlu hızla bir tükenişe gitmekte.

Gezegenimizi tehdit eden büyük tehlike, küresel ısınmanın

kıyameti bizleri beklemekte.

Çocuklarımız, torunlarımız da değil bizim kuşak için de

çok uzak değil bu tehlike.

Atmosferde karbon oranı hızla yükselmekte.

Hadi biraz daha medeniyetler çatışması ile kafa yoralım.

Biraz daha insan keselim.

Savaşlara ayrılan bütçeleri açgözlüce kapmaya uğraşalım.

Etnik önyargılarla çatışmalar çıkaralım.

Zorbalıkla insanların topraklarını, dillerini,

kültürlerini ellerinden alalım.

Yoldan çıkan insanlık, daha fazla kazanmak için ne yer

altı kaynakları bıraktı sömürmedik ne yer üstü.

Petrol, doğalgaz, altın için harpler çıkarıldı.

Açgözlü arkaikler ne gıda terörü bıraktı, ne temiz su.

Ne zenginlerde umut var ne yoksullarda.

Biri daha fazla kazanmak için aptalca saldırıp yakıp

yıkıyor, öbürü pazar torbalarını doldurmanın derdinde.

İkisinin de kıyameti yakın ama dalga geçmekteler.

Yurtseverliğimiz başkalarının yurdunu da sevmemize engel

olmamalı idi.

Halkımıza sevgimiz başka uluslara saygımızı ortadan kaldırmamalı

idi.

Ama aşağılamada, dışlamada, ezmede, düşürmede destanlar

yazdı aynı şehrin insanları birbirlerine.

Birlikte yaşamanın, dayanışmanın, paylaşmanın, iyiliğin

yüceliğine kör kaldı beşer.

Birbirimizin boğazından ellerimizi çekmemize yarar mı ama

tehlikeyi anlatmaya çalışan haberler bu aralar çok sık gelmeye başladı:

         Bilim

insanları, karbondioksit oranının Dünya da henüz insanların var olmadığı

dönemlerdeki seviyeye geri döndüğünü belirtti.

Atmosferdeki karbondioksit seviyesi tarihte ilk kez

milyonda 400 birime ulaşarak, önemli bir sınırı geride bıraktı.

Bilim insanları, belirtilen dönemde Dünya nın bugünkünden

çok daha sıcak olduğunu ifade etti.

Milyonlarca yıl öncesinde, Kuzey Buz Denizi bölgesinde

buzdan eser yoktu, Sahra Çölü bozkırlarla kaplıydı ve denizlerdeki su seviyesi

40 metre daha yüksekti.

İnsanlığın neden olduğu sera gazlarının en tehlikelisi

olarak kabul edilen karbondioksit, yüzyıllardır artan hava sıcaklığının da

sorumlusu olarak gösteriliyor.

Kış aylarında arttığı gözlenen karbondioksit oranının,

Kuzey yarımkürede ormanların ve bitki örtüsünün güçlendiği aylarda atmosfer

dışına atılması hızlanıyor. Kısa dönemde karbondioksit oranı yeniden

düşebilecek olsa da, bilim insanları uzun dönemde yaşanabileceklerin dikkatle

takip edilmesi gerektiğini belirtti .