Gençliğimize, servetimize, makam ve mevkimize güvenmeyelim

Abone Ol

Görülüyor ki: Cenâb-ı Hakk a bir zaman için itaat ve ibadet etmek kâfi değildir. Bilâkis her zaman Cenâb-ı Hakk ın emirlerini yerine getirmek lazımdır. Sonra bu dinî emirlerin hepsini yerine getirmek, yasak edilen şeylerden tamamiyle çekinmek gerekir. Dinî emirlerin bir kısmını yapıp, bir kısmını da yapmayanlar hakkında ALLAH Teâlâ buyuruyor ki: "Yoksa siz Kur an-ı Kerim in bir kısmına inanıyor, öbür kısmını inkâr mı ediyorsunuz." (Bakara Sûresi:85)

Bu bakımdan ey Mü minler, ey ALLAH ın kulları! Sakın Ramazan da kazandığımız o sevimli, o duygulu hali bırakıp da kalblerimizi yeni baştan kirletmeyelim, gönüllerimizden ALLAH aşkını, Peygamber sevgisini çıkarıp da bir fesad ocağına çevirmeyelim. Kazandığımız yüksek insanlık şerefini muhafazaya çalışalım ve unutmayalım ki, Cenâb-ı Hakk her işimize, gönlümüzden her geçen şeye vakıftır. Bütün hayatımızın günlerinin Ramazan ayında geçirdiğimiz günler misali olmasını istiyorsak ki, mutlaka istiyoruz: "Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi ALLAH ı anmaktan, itaat ve ibadet etmekten alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır. Herhangi birinize ölüm gelip de: Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip, iyi kimselerden olsam! Demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan infak edin! ALLAH, eceli geldiğinde hiç kimseyi, ölümünü ertelemez. ALLAH, yaptıklarınızdan haberdardır." (Münafikûn Sûresi:9-11) ayet-i kerîmeleri gereğince sahip olduğumuz dünya malı, sahip olduğumuz dünya hayatının zîneti olan evlâdımız bizleri ALLAH ın zikrinden, itaat ve ibadetinden alıkoymasın. Hiçbir zaman, gençliğimize, servetimize, makam ve mevkimize güvenmeyelim. Abdullah b. Ömer (R.A.) şöyle demiştir: Resûlullah (S.A.V.) efendimiz benim omuzumu tuttu da bana: "Ey Abdullah! Sen dünyada garib kimse gibi yahud yolcu gibi ol!" buyurdu. Abdullah b. Ömer (R.A.) de:

- Ey Mü min! Akşama eriştiğinde sabahı gözleyip bekleme, sabaha eriştiğinde de akşamı gözleme, işlerini zamanında yap! Sıhhatinden bir kısmını hastalık zamanına ayır, hayatından bir kısmını da ölümün için faydalı kıl!" (Buhari, Rikak: 3; Tirmizi, Zühd: 25; İbn-i Mace, Zühd: 3; Ahmed b. Hanbel, 2/24, 41, 232, Müstedrek, 4/306) diye vasiyet ederdi.

Bu hadis-i şerif daima hatırda tutulmaya, hatta levha yapılıp daima gözönünde bulundurulmaya layık son derece kıymetli bir hayat düsturudur. Abdullah b. Ömer (R.A.) nün tavsiyesi de bu hadis-i şerifin en güzel bir tefsiri mahiyetindedir.

Çünkü akıllı olan kimse, akşama girdiği zaman sabahı beklemez; sabaha girdiği zaman da akşamı beklemez, fakat bunlardan evvel ecelinin kendisine erişeceğini düşünür de ölümünden sonra faydasına kavuşacağı işleri yapar, sağlık günlerinde iyi işlere koşar. Zira hastalık ansınız gelir de onu amelden menedebilir... Şu sözleri söyleyen ne kadar güzel söylemiştir: "Rüzgârın estiği zaman onu ganimet edin. Çünkü her hareket edenin sükunu vardır. Sakın onda ihsandan gafil olma! Zira sen, sükunu ne zaman olacak bilmezsin. Ellerin zafere ulaştığı zaman kusur yapma, çünkü dehrin adetidir, hainlik yapar."