Mekkeli Arapların susuz, ekinsiz ve kurak bir çölde yaşadıklarını biliyoruz. Çoğumuz bundan dolayı Arapların denizcilik ve deniz araçlarından bihaber oldukları zannedilebilir. Oysa hem ayetler ve hadisler hem de İslam tarihi verileri, Mekkelilerin deniz ve deniz araçlarıyla ilgili malumatlarının olduğunu göstermektedir Kur’an’da denizde yaşanan kasırga ve tufanlar gibi hava olayları, denizden çıkarılan inci ve mercanlar ve gemilerin çeşitli isimlerine varana kadar pek çok hususa değinilmiştir. Elbette bunlar, kitabın dünya ve ahiret saadetine insanları ulaştırma amacı çerçevesinde yer bulmuştur.
Gemi: İnsanlığın Tarihi
Kur’an’da Hz. Nuh dönemindeki Tufan’da Müslümanların tahtalardan ve tahtaların tutturulmasını sağlayan çivilerle (dusur) yaptıkları bir gemiye binmesi anlatılmaktadır (el-Kamer 54/13). Ayrıca Hz. Musa’nın Hızır ile yaptığı gemi yolculuğu, İslam eğitim metodolojisindeki hoca-talebe ilişkisinin güzel örneklerini anlatmaktadır (el-Kehf 18/71, 79). Hakka inanmayan bir halkı terk etmekten başka bir yol bulamayan Hz. Yunus, balık tarafından yutulmadan önce bir gemide yolculuk yapıyordu (es-Sâffât 37/140). Bütün bunlar insanlığın ilk dönemlerinden beri geminin yaşadığımız coğrafyada bilindiğini göstermektedir.
Kur’ân-ı Kerim’de gemi kelimesinin birkaç karşılığı bulunmaktadır. Bunlar sefîne, câriye (çoğulu cevârî ve câriyât) vefülk kelimeleridir. Hz. Mûsa ile Hızır, sefîneye binmiştir (el-Kehf 18/71). Denizde ya da nehirde akarcasına kayarak giden gemilere ise câriye denmiştir ve bu kullanım genelde daha sık görülür (Rahmân 55/24).Hz. Nûh’un gemisi, fülk olarak geçer (Hûd 11/37). Çünkü fülk, çok daha büyük olan ve özellikle deniz taşımacılığında kullanılabilen bir gemi türüdür. Tufan’dan kurtulanların güvenle sığındığı bir taşıyıcıdır. Tufan başladığında bu gemide değilseniz suda boğulup gidersiniz. Yükü, hakikat ve sadakattir. Kaptanı, bir peygamber; personeli müminlerdir. Gemiye binen kurtulmuştur. Bu bir!
Gemi: Bir inanç ve Kimlik
Kur’ân-ı Kerim’de gemiler, Allah’ın gücünü ve yaratıcı olduğunu anlamamız için yer alır. Bu amaçla “gemilerin deniz üzerinde rüzgârın tesiriyle dağlar gibi gitmesinin Allah’ın varlığına delâlet ettiği (eş-Şûrâ 42/32), denizde yüzüp gitmeleri için gemileri insanların emrine ve hizmetine verdiği (İbrâhîm 14/32; el-Bakara 2/164) anlatılmıştır. Bir ayette de Mekkeli müşrikler tarif edilirken “gemilere bindikleri zaman ihlâsla Allah’a yalvardıkları, fakat salimen karaya çıktıklarında hemen O’na ortak koştukları” (el-Ankebût 29/65) anlatılmaktadır.
Hz. Peygamber’in arkadaşları, 615 yılında Habeşistan’a hicret ederken gemiyle bugünkü Etiyopya limanlarına ulaştılar. Müslümanlar Medine’de devlet olduğunda Suriye ticaret yolunu kestiler. Bunun üzerine Mekkeli müşrikler, daha meşakkatli ve uzun bir yolculuk olan deniz ticaretine yöneldiler. Kızıldeniz’den gemilerle Lazkiye’ye ulaşıp ticaretlerini sürdürdüler. Hz. Peygamber, gemilerle yolculuk yapan Müslümanlara deniz suyu ile abdest alabileceklerine dair hadisleri de Müslümanların deniz kültüründen uzak olmadığını gösteriyor (el-Muvaṭṭaʾ, “Ṭahâret”, 12). Hz. Osman’ın ticaret gemileri vardı.
Gemi ve Cihat
Hz. Peygamber bir gün süt teyzesi Ümmü Haram’ın evinde öğle uykusu uyuyordu. Uykusundan gülerek uyanmış, Ümmü Harâm niçin güldüğünü sorunca uykusunda kendisine ümmetinden fetih maksadıyla Akdeniz’e açılan bazı kimselerin gösterildiğini ve onların cennetlik olduğunu söylemiş, bunun üzerine Ümmü Harâm kendisinin de onların arasında bulunması için dua etmesini istemiş, o da dua etmiştir. Ardından tekrar uykuya dalmış, yine gülerek uyanmış, Ümmü Harâm’ın bu defaki sorusu üzerine de ümmetinden bazılarının İstanbul’u fethetmek amacıyla sefere çıkacağını, onların da günahlarının bağışlanacağını haber vermiştir. Ümmü Harâm kendisinin de onların arasında bulunması için dua etmesini isteyince Resûl-i Ekrem ona birinci grupta olduğunu söylemiştir (Buhârî, “Cihâd”, 3, 8, 63, 75, 93, “İstiʾẕân”, 41, “Taʿbîr”, 12; Müslim, “İmâre”, 160).
Ümmü Haram Müslümanlara ait ilk donanmaya kocasıyla birlikte katıldı (28/649). Kıbrıs’a ulaşıp gemiden indikten sonra adaya çıkarken bindiği hayvandan düşüp boynu kırılarak şehid oldu ve orada defnedildi (Buhârî, “Cihâd”, 63, 75). Ümmü Harâm’ın kabri Kıbrıs’ta Larnaka civarındaki Tuzla’daolup Hala Sultan Tekkesi adıyla bilinmektedir. Gemiye binen kurtulmuştur. Bu iki!
Gemiden Filoya
Larnaka demişken Larnaka’ya geleceği söylenen ikinci bir filodan daha bahsetmeliyiz. Tevrat’ta adı geçen filo, Bel‘âm b. Bâûrâtarafından anlatılmaktadır. Müslümanken para, menfaat, koltuk ve iktidar için dinini terk eden ve Hz. Musa ile müminlere ihanet eden biridir. Kur’an’da “saldırsan da karışmasan da bir köpek gibi dili sarkmış bir şekilde hırlayıp durur” şeklinde betimlenmiştir(el-A‘râf 7/175-176).
Balaam’ın yedinci kehaneti şöyledir: Kittim kıyılarından gemiler gelecek, Asur’la Ever'i dize getirecekler, Kendileri de yıkıma uğrayacak.” (Sayılar (Çölde Sayım) 24)
Kittim, Kıbrıs’ta bugün Larnaka şehrinin alanında bulunan on iki antik krallık şehirlerinden birisi olan Kition (Citium Larnaka) şehridir. Balaam’ın bahsettiği “gemiler” kelimesinin karşılığı, zim’dir. ZIM şirketi, adını bu kelimeden alır. Ulusal Yahudi Fonu tarafından Siyonist sermaye ile 1945 yılında resmi olarak kurulmuştur. Öncesinde gemiler, Filistin’e düzenlenecek Yahudi göçü sırasında kullanılmak üzere gizlice satın alınmış ve alt yapısı kurulmuştu. Filistin’e sadece Yahudi taşımamıştır. Beraberinde Irgun ve Haganah gibi terör örgütleri ile bunlara ulaştırılacak silah ve cephaneyi de taşımışlardır.1947-1949 Filistin’deki katliam sırasında şirket, İsrail’in gıda, yük ve askeri teçhizat tedarik eden tek deniz bağlantısıydı. Şu anda dünyadaki uyuşturucu, kadın ve silah kaçakçılığı bu gemilerle yapılmaktadır. ZIM’in önderi, Theodor Herzl ve personeli, Siyonistlerdir. Yükleri tahrif ve tahriptir. Gemiye binen helak olmuştur.
Aksa Tufanı Gemisi
İsmail Heniye şehit olmadan önce yaptığı bir konuşmada Aksa Tufanı’nı Nuh Tufanı’ndan ayetlerle anlatmıştır.
Aksa Tufan’ının Nuh Tufanı’ndan ilham aldığına işaret etmiştir. Allah, Hz. Nûh’a “gemiyi vahyimizle ve gözetimimiz altında imal et” demiş (Hûd 37) ve Gazzeli direnişçiler vahyin ışığında hareket etmiştir.
Hz. Nuh ve Müslümanlar karada gemi üretirken müşrikler Müslümanlarla alay etmiştir. Ancak Allah suyu ayaklarına getirmiş ve gemidekiler kurtulmuştur. Gazzeli Müslümanlar “bir gün Siyonizm’e unutamayacağı bir ders vereceğiz” derken bazı Müslümanlar onların ürettiği füzeleri soba borularına benzeterek alay etmiştir: “Bugün bizimle alay edebilirsiniz! Biz de Tufan olduğunda (ve siz Siyonizm’le birlikte denize gömülürken) sizinle alay edeceğiz!” (Hûd 38)
Gemi Allah’ın emriyle hareket edip demir atmıştır (Hûd 40-41). Zalimler yok olmuş müminler kazanmıştır. Aksa Tufanı da İslam’ın ilkeleri ve fıkhın kurallarına göre başlamıştır. O şekilde de bitecektir. Direniş gemisine binenlerin dışındaki hiç kimse kurtulamamıştır (Hûd 42-43).
Bugün Gazze’ye uygulanan ablukayı delmek isteyen gemiler yine Akdeniz’e yürüyecek! Yüzlerce gemiden oluşan selamet ve merhamet filosu, Kıbrıs’ı geçecek! Yüzlerce yiğit, Gazze’ye koşacak. Önderleri hakikat, yolları sadakat olacak! Düşünenler de finanse edenler de cesaret gösterenler de gemiye binenler de kurtulmuştur. Bu üç!