Geleceğimizi kaybetmek

Abone Ol

Televizyon ekranlarımızın her geçen kalitesizleştiği, seviye düşürdüğü, reyting adına her türlü mübtezelliği sergilediği bir dönem yaşıyoruz. Çocuk programlarından yetişkin programlarına, dizilerden yarışmalara kadar ekranlara gelen her yapımda, karşınıza her an ne çıkacağını kestirebilmeniz çok zor. Radyo Televizyon Üst Kurulu, geçtiğimiz dönemde çok önemli bir uygulamayı hayata geçirerek, televizyon ekranları için akıllı işaretler dönemini başlattı. Fakat bu uygulama, içerikleri tam olarak tahmin edilemeyecek canlı yayın programlarının önümüze nasıl servis edileceği problemini beraberinde getirdi.

Mesela, bir programa ekrana +7 yazabiliyorsunuz ama, yedi yaşındaki çocukların bu programı izlediğinde karşılarına çok olumsuz bir örnek çıkıp çıkmayacağı konusundaki belirsizliğe bir önlem alamıyorsunuz. Nitekim RTÜK ün Çocuklar İçin hazırladığı özel web sayfasına yansıyan bir eleştiri, bu konuyu net şekilde özetliyor. Özel Bilkent İlköğretim Okulu öğrencisi Yağmur Çınar, herkesin ayılıp bayılarak izlediği Benimle Dans Eder misin yarışmasında kullanılan işaretlerle ilgili aynen şunları yazıyor: "RTÜK ün Akıllı İşaretleri aslında çok işimize yaramaya başladı. Her şeyi önceden işaretlerden anlayabiliyoruz. Ama aklıma takılan tek soru neden "Benimle Dans Eder Misin " yarışmasının tepesinde "+7" yazıyor. Bunları yazarken Huysuz Virjin in söylediği bir şey aklıma geldi. Jüri artık eğlenmekten bir hal olmuş, Asena Hanım gidip Huysuz un eteğini açmaz mı Huysuz Hanım da jüriye döner ve "Çocuklar artık siz zıvanadan çıktınız. Hani tepede +8 yazıyor ya RTÜK onu +168 diye değiştirsin bence." der, salonda gülme sesleri yankılanır, ben ve ailem coşarız artık. Bir de bazı zamanlarda "Çocuklar bir şey söyleyeceğim ama RTÜK ten korkuyorum." der. Böyle espriler işte. Sonuç olarak galiba size RTÜK ile ilgili bildiğim her şeyi söyledim. Yazım bayağı uzadı. Bu nedenle size veda ediyorum. Hoşçakalın! Yeni bir yazıda görüşmek üzere. RTÜK ün uyarılarına dikkat."

Uzmanların ve psikologların üzerinde ittifak ettiği bir konu var: İnsanların karakterleri 0-6 yaş arasında belirleniyor, geri kalan yaşlarda ise karakterlere, huylara ancak makyaj yapılabiliyor. Bizim endişemiz, böylesine kalitesiz yapımların cirit attığı televizyon ekranlarımızın, geleceğimizi emanet ettiğimiz gençliğimiz üzerinde yapacağı olumsuz etkileri temizleyememek

Zira, kendi ürettikleri reyting putu için kurbanlar arayan, reytingden beslenen ve bildikleri tek ölçü izlenmek olan televizyon ekranları, kamusal yayıncılık ilkesini hepten unutmuş görünüyorlar. Medyanın enformasyon boyutunu ticari kaygılara kurban etmiş görünüyorlar.

Reklamlarda çocuk unsurunu tepe tepe kullanıyorlar Dizilerde çocuklarımızın ahlak yapısını bozacak, psikolojik dengelerini sarsacak unsurları dikkate almıyorlar. Yayınladıkları çizgi filmlerde bile şiddeti meşrulaştıran kahramanları, çocukların karakterlerini bozacak figürleri ekranlara getirmekten çekinmiyorlar.

Düşünelim: Her işini silahla ve şiddetle halleden, sabah akşam su gibi içki tüketilen mekanların gösterildiği, başına gelen herşeyi sihirle halleden ailelerin varolduğu dizileri izleyen çocuklarımız, hayatı kendilerince nasıl anlamlandıracaklar acaba Maskeli maskeli vatandaşların kavga ettiği, herkesin birbiriyle hırlaştığı kadın programlarını o saatte ekran başında izleyen çocuklarımız neler düşünecekler Yolda yürürken topuyla oynamak istediğim bir minik diklenerek bana dedi ki, "Sana bir sihir yaparım, kaybolursun ha" Bana öyle geliyor ki, evimizin baş köşesine koyduğumuz kara kutunun içinde çocuklarımızı yavaş yavaş kaybediyoruz!